Saadet Partisi Türkiye’nin hem ihtiyacı hem de itibarıdır
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç, Kırıkkale’de sivil toplum temsilcileri ve muhtarlar ile bir araya geldi. Genel değerlendirmelerin yapıldığı toplantıda Kılıç, kötü yönetime karşı partisinin çözüm önerilerini anlattı.
Saadet Partisi Kırıkkale İl Teşkilatı, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç’ın katılımıyla Kırıkkale’de STM temsilcileri ve Muhtarlar ile değerlendirme toplantısında bir araya geldi. Öğretmenevindeki kahvaltılı toplantıya Ticaret ve Sanayi odası başkanı Ahmet Varlı, Emekliler cemiyeti başkanı Zekeriya Aytekin, Şoförler odası başkanı Savaş Olpak, İç Anadolu Yörük ve Türkmen Derneği Başkanı Ali İhsan Akkaya, Alevi Kültür Dernek Başkan Yardımcısı Nurseven Erkan, Sadet Partisi ilçe başkanları ve yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Değerlendirme toplantısında konuşan Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç, ülkenin sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıç konuşmasında, “Türkiye’nin ekonomisi iyi yönetilmiyor. Vatandaşlarımız çok ciddi bir geçim sıkıntısı yaşıyor. 4 kişilik bir aile günde 3 öğün sadece çay simitle beslense bunun aylık maliyeti 9 bin TL’yi buluyor. Asgari ücret ise 8 bin 500 TL. Asgari ücret vatandaşın simit parasına bile yetmiyor. Üretim yok, destekler yetersiz. Üreticilerimiz bir yıl emek verip ürün yetiştiriyor ama alış fiyatları masrafı bile karşılamıyor. Çiftçi gece gündüz maliyetleri girdileri masrafları düşünüyor” dedi.
Kılıç konuşmasında şunları söyledi. “Türkiye’nin kötü yönetildiği, kötü yönetim eliyle ekonomisin çökertildiği üstüne de kamu kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği bir eko-politik zemini uzun bir süredir yaşadık, yaşıyoruz.
Kamplaşma ve kutuplaşmayı tercih eden, toplumsal dayanışma ve uzlaşmayı kendisinin sonu gören Ak Partinin yirmi yılı aşkın iktidarı sonrasında ülkeyi getirdiği nokta; devlet işleyişinde bozulma, fikir, erdem ve ahlak zemininde ise apaçık yozlaşmadır.
Türkiye, mevcut durumundan ivedilikle ve el birliğiyle kurtulmak mecburiyetindedir. Milletimizin Milli Görüş’ün ufkuna, devletin ise Saadet Partisi kadrolarınca yönetilmeye ihtiyacı var. Fikrimize ve partimize olan ihtiyaç, zirve yapmıştır. Bunu milletimize fert fert, anlatmak için sahadayız. Millet ile Vekilinin bir arada olacağı, sorun ile çözümün aynı anda gündeme geleceği Türkiye Buluşmalarımızla illerimizde, ilçelerimizde “Saadet Burada” diyeceğiz.
Parti olarak; milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimini süreci, sonuçları, sahne önü ve arkasıyla, partiler ve ittifaklar bağlamında kapsamlı bir şekilde değerlendirdik. Öncelikle bir kaç tespiti ifade edelim. Son seçimde, bütün beyanlarını yok sayarak ittifakına parti davet eden, çizgisiz ve ilkesiz Erdoğan siyasetini ve Ak Parti gerçeğini yaşadık. Ak Parti bir yandan en çok oy alan parti iken diğer taraftan en çok oy kaybeden parti de oldu. Her türlü kamu gücünü kullanmasına ve vaat etmekte sınır tanımamasına rağmen Erdoğan ilk turda seçilemedi.
Diğer taraftan milletimiz Millet İttifakına Meclis çoğunluğunu vermezken, İttifak adayını da Cumhurbaşkanlığı için tercih etmedi. Evet, iktidar değişimini mümkün kılan siyasi parametreler, ekonomik ve sosyal gerekçeler fazlasıyla var olmasına karşın Cumhur İttifakına Meclis çoğunluğunu, Erdoğan ise Cumhurbaşkanlığını teslim etti. Milletimizin kararıdır ve saygıya değerdir.
Saadet Partisi olarak biz; birlikte yönetmeye, milletimize önermeye karar verdiğimiz İttifakı ve adayı bir eleştiri cümlesinin öznesi ya da nesnesi yapmaktan hep uzak durduk. Yarına dair tercih ve kararlarımız üzerinden dünkü tercih ve kararlarımızı yok saymak, nedamet malzemesi yapmak bizim penceremizden siyasi ilkesizlik, demokratik densizliktir. Seçim sürecinde İttifak olmanın gereklerini, seçim sonrasında ise birlikte mücadele ettiğimiz partilere ve teşkilatlara yönelik nezaketi eksiksiz icra ettik.
Erdoğan ve Partisi ile Cumhur İttifakı şeriklerinin seçim meydanlarında vaat ettikleri ile seçim sonrasında yaşattıkları arasındaki ciddi uçurum ortadadır.
- Seçim öncesindeki söylem faizlerin düşmesi iken seçimden sonraki eylem faizlerin üç kat yükseltilmesi oldu. Görünen o ki faizleri daha da artıracaklar.
- Seçim sürecinde Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol bulunmuştu. Seçim sonrasında ise çareyi petrol ürünlerine iki kat zam yapmakta buldular.
- Seçimden önce kişi başına düşen milli gelir artacaktı, seçimden sonra toplumsal gerginlik arttı. Emekçilerimiz ve emeklilerimiz “maaş ve ücretleri de, refahı ve kalkınmayı da artıracağız” vaatlerinin gerçekleşmesini beklerken, vergi ve harçlara bel büken artış gerçeğini yaşamak zorunda bırakıldı.
- Emeklinin maaşı değil, borçları ve yoksulluğu arttı. Kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine Merkez Bankasının enflasyon tahmininin dahi altında artış yapılması karara bağlandı.
- Finlandiya ve İsviçreye had bildirilecek, Birleşik Arap Emirliklerine de 15 Temmuz finansörlüğünün hesabı sorulacaktı. Kürsüde kükreyen aslan, masada süt isteyen ev kedisi formatlı siyasi iki yüzlülüğü devam ediyor iktidarın.
- Türkiye Yüzyılı diyerek caka satıyorlardı. Yaptıkları hataların, yapmaktan yorulmadıkları yolsuzlukların, ses çıkarmadıkları hırsızlıkların bedelini millete fatura ederek “Türkiye yüzsüzleri” sıfatını kullanmayı hak ediyorlar.
AK Parti ile ittifaka neden olumlu bakmadığımıza dair cevaplarımızı anlamamakta ısrar edenlerin artık bu ısrarlardan vazgeçeceklerini umuyoruz. Milletin ekmeğini küçülten, dertlerini büyüten, fakirin-fukaranın külfetini artıran, yandaşına servet aktaran icraatları kendisi için varlık gerekçesi gören bir partinin ne ortağı ne de destekçisi oluruz.
NATO’yu önemseyen, İsrail’i önceleyen, faize ve tüketime dayalı ekonomiyi benimseyen, israftan vazgeçmeyen, adil olmaktan kaçınan, hakkaniyetten uzak duran bir partinin ve ittifak ortağı olmak; siyasi ilkelerimizi reddetmek, fikri kulvarımızı terk etmek, millet nezdindeki emsalsiz itibarımızı hiç etmektir.
Kayırmacılığın zirve yaptığı, emanetin ehil olana değil tabi olana zimmetlendiği, adaletin kenara itildiği bu dönemi bitirme irademizden zerrece taviz vermeyeceğiz.
Biz, kişilere değil işlere karşıyız. Biz, isimlerin değil fikirlerin muhalifiyiz. Milli görmekten uzak duranların, milli olmaktan vurdukları deme prim vermeyeceğiz.
Biz, fikrimizin erdemine, hakkaniyetine, adaletten vazgeçmezliğine olan ihtiyacı ifade etmeyi temel söylemimiz, fikir dünyamızın erdem, ahlak ve maneviyatından uzak durmamayı da temel siyasetimiz olarak deklare ediyoruz.
Bizim açımızdan Devletin en büyük vasfı adalet, siyasetin temel vasfı ise ahlaklı olmaktır. Bugün ne yazık ki, Devlet bu noktanın çok uzağında konumlandırılmış, siyaseti ahlak temelinde icra etmeyen özneler Devlet yönetiminde sorumluluk almıştır.
Devletin adil, siyasetin ahlaklı olması vasatını temin ve tesis etmek için; ilkeli siyasete, fikri sadakate ihtiyaç var. Teşkilatımızın her birimi ve öznesiyle, ülkemizi içine sürüklendiği çıkmazlardan kurtarmak noktasında hekimin partimiz, ilacın fikrimiz olduğunu herkese aktaracağız. Saadet Partisi’nin söylemlerinin daha fazla duyulduğu, Saadet Partisi teşkilatlarının daha fazla görünür olduğu uzun soluklu ve özgüveni yüksek bir süreci başlatıyoruz.
Devletin hükümetin bineği, milletin ise sadece sandık seçmeni görüldüğü bugüne yön veren yaklaşımı sona erdirmekte kararlıyız. Ekonominin düzelmesi, şahsiyetli dış politika yürütülmesi eğitimin ahlak ve maneviyat ekseninde gerçekleşmesi, ehliyet-emanet, adalet-kudret ilişkisinin eksiksiz şekilde hayata geçmesi, devletin işleyişinde normale ve olağana dönülmesi için Milli Görüş İktidara, Saadet Hükümete çağrımızı güncelleyerek güçleneceğiz.
Yaklaşan yerel seçim takvimini de gözeterek fikri misyonumuzun ve siyasi vizyonumuzun toplumun farklı kesimlerine, milletimizin her ferdine anlatılması ve aktarılması görevin eksiksiz ifa etmekte kararlıyız.
Yalanın diline yuva yaptığı siyasi öznelerin, cepleri talan semeresi ile dolu ekabirlerin, yandaş kayırma merkezine dönüşmüş partilerin devletin kadrolarından, milletin zihin kurgusundan uzaklaştırılması hedefleri; hepimizin ortak sefer görev emridir.
İsrafın terk edildiği, insafın ise terkinin yasak edildiği bir Hükümet pratiği çıkar ortaya. Bizim için itibar adalettir. Bizim için itibar, milletin huzuru ve refahı için akıtılan terdir. İşte tam da bu yüzden, konuşmamızdan korkuyorlar. Milletle buluşmamızdan, milletin derdine kulak asmamızdan ürküyorlar.
Tam da bu yüzden Mecliste olmamızdan, grup kurmamızdan, soru sormamızdan, eleştiri yapmamızdan çekiniyorlar. 20 yılı aşan bir süreden sonra TBMM’de grup kurmamızdan, ses vermemizden, sözümüzün millet tarafında karşılık bulmasından rahatsızlar. Milletimizin rahatını artırmak için, refahını artırmak için, insanca yaşamasını sağlamak ve adil paylaşımı temin için rahatsız etmeye, itiraz etmeye, tepki vermeye, gerçekleri ifşa etmeye devam edeceğiz.
Hükümet ilk üç aylık icraatlarıyla, millete verdiği sözü tutmayacağını, ekonomiyi düzeltemeyeceğini, yandaşa kıyak düzeninden vazgeçmeyeceğini, dış politika kulvarında ilkeli ve şahsiyetli duruş sergilemeyeceğini itiraf etti. Bu, aynı zamanda Saadet Partisi olarak ortaya koyduğumuz eleştirilerin, tespitlerin ve nihayet siyasi kulvara ilişkin tercihlerin doğruluğuna ispatladı.
Türkiye’nin mevcut Hükümet Sistemi ile varacağı yer, toslayacağı duvar bellidir. Türkiye, tek adamın insafına ve kararlarına terk edilemeyecek kadar büyük ve güçlü bir zemine sahiptir. Türkiye, egemen ve bağımsız devlet vasıflarında aşınmaya tahammül edemez. Bütün bu gerçekler üzerinden “parlamentonun etkili ve güçlü”, “kuvvetler ayrılığının mutlak”, “adil devletin esas”, “birlikte yaşama hukukunun vazgeçilmez” olduğu bir temel perspektifi milletimizle paylaştık.
Türkiye’de enflasyonun, faizin, dövizin, fiyatların yüksek olmasının sebebi pratikte Hükümet, teoride Hükümet sistemidir. Türkiye’nin eğitim sisteminin, adalet sisteminin, sosyal güvenlik sisteminin, akademi zeminin istenen hedeflere ulaşmaya katkı verememesinin arkasında Hükümetin çapsızlığı kadar Hükümet sisteminin uygunsuzluğu da etkilidir.
Milli ekonomi modelinin mimarı duruyor fakat mühendisi değişti. Milli Ekonomi bitti, IMF’nin ekonomik bakışı geldi. Faiz haram düsturuyla cümle kuranlar ile faiz artırım kararı alanlar aynı kişiler. Enflasyon düşecekti, enflasyondaki artış hepimizin cebine ateş düşürdü. Merkez Bankasının rezervleri yükselecekti, kur yükseldi. KKM müthiş bir buluştu, şimdi ise KKM’yi sona erdirmek büyük kurtuluş. Dün Cumhurbaşkanı tarafından sahtekarlıkla suçlanan, bugün Cumhurbaşkanı nezdinde ekonomiyi düzeltmekte en etkili bakan. Faiz ve döviz baronluğu ile suçlanan kuruluşlar ve devletler bugün baştacı yapılıyor.
Uzunca zaman IMF’yi gönderdik şölenleri yapanlar, şimdilerde IMF‘nin raporu ile güçlendik cümlesi kurma peşinde koşuyorlar. Hal bununla sınırlı değil. Adaletsizlikten vazgeçmek gibi bir niyetleri yok. Emaneti ehline vermeye yanaşmaktan korkuyorlar. Gelirde adaleti, kalkınmada insaniliği sağlamak onlar için yok oluş gerekçesi. İnsanca yaşam yerine, sosyal destekle yaşam, sosyal yardımla yaşam politikasını benimsiyorlar. Bütçenin açık vermesinden daha ziyade yolsuzluklarına dair alanda sırlarının ve mahremlerinin açığa çıkmasından korkuyorlar. “Önce fakirleştir, sonra yardım ederek sakinleştir” anlayışından vazgeçmiyorlar. Ülkesine, milletine bağlı insanı değil partisine ve reisine bağlı seçmeni önemsiyorlar.
Biz Saadet Partisi olarak; Türkiye’nin öncelikli ihtiyacının mevcut hükümetten ve politikalarından kurtulmak olduğunu söylüyoruz. “Ak Parti sebep, kötü yönetim, çökmüş ekonomi ve yitik umut sonuç” tespitimiz yaşadıklarımızı, “sebepler değişmeden sonuçlar değişmez” terkibi ise içinde bulunduğumuz durumdan nasıl kurtulacağımızı ifade ediyor.
Emperyalizmle iş tutmaktan, Siyonist’le dost olmaktan, kapitalistle ortaklık kurmaktan vazgeçmeyen bir Hükümet var. Oysa, Türkiye’nin iyi yönetilmeye, ekonominin üretime, piyasanın özgüvene ihtiyacı var. Milletin adalete, emeğin geliri adil paylaşmaya, her vatandaşın insanca yaşamaya hakkı var.
Saadet partisinin programında, vaatlerinde ve açıklamalarında milletin, devletin ve adaletin aleyhine tek bir nokta bulamazlar. Milli Görüş Türkiye’nin ihtiyacı ve itibarı, Saadet Partisi ise Milli Görüşün siyaset zeminindeki mutlak ikametgahıdır. Milletimizin hak ettiği refah ve kalkınma, devletimizin ihtiyacı olan güç bakışı ve düzen arayışı Saadet Partisi’nin fikirlerinde ve siyasetinde mevcuttur.
Biz milletle irtibatımızı hiç kesmedik, milletin değerleri ve iradesiyle ittifaktan da hiç vazgeçmedik. Milletimizin nelerden şikayet ettiğini de neleri talep ettiğini de siyasetten, Hükümetten ve devletten beklentilerini de biliyoruz.
Türkiye’nin eğitim politikasının da, tarım ve hayvancılık politikasının da en az ekonomi politikası kadar sorunlu ve başarısız olduğunu biliyoruz. Köyü ve köylüyü, tarımı ve çiftçiyi, hayvancılığı ve hayvancılık politikasını görüş alanından uzaklaştırmış Hükümetle varılacak sonuç, tükeniştir. Çitçinin tarlaya gitme, toprağı ekme, hayvancılık yapma isteğini yeniden artıracağız.
Milyonlarca insan açlık sınırının, milyonlarca ailenin yoksulluk sınırının altında gelir sahibi olduğu Türkiye ayıbından da, hal böyle iken “aileyi koruyorum” cakası satanların küstahlığından da kurtulmak gerekir. Ak parti aileyi koruyamaz fakat milletimizle birlikte aileyi Ak Partinin saldırılarından korumak zorundayız
Türkiye’nin ekonomisini çökertenlerin belediyelerin ekonomilerini ve bütçelerini de çökerteceği tartışmasızdır. Yerel seçimleri Ak partiye ve Cumhur İttifakı’ndaki şeriklerine ders vermenin ötesinde insanımızı Milli Görüş’ün huzur, refah ve adalet getiren belediyeciliğine kavuşma imkanı olarak kabul ediyoruz. Yıl 1994 Milli Görüş fikri önce belediyelerde sonra Türkiye’de iktidar oldu. Yıl 2024; Milli Görüş önce belediyelerde sonra Türkiye’de iktidar olacak diyoruz.
Yerel seçimleri bir yönüyle; Türkiye’nin yolsuzluktan, yoksulluktan ve adalete dair yoksunluktan kurtulması için milletimize Saadet Partisi’ni tanıma ve Milli Görüş’le tanışma zeminleri oluşturma süreci olarak da görüyoruz.
Yerel seçim süreci yaklaştıkça Erdoğan ve Cumhur İttifakı, yeni anayasa, sivil anayasa söylemlerini güçlendirdi. Daha da artıracak. Türkiye’yi yönetemediklerinin ekonomiyi çökerttiklerinin gündemden düşmesi adına kürsüde “yeni anayasa” nutukları atıyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadığı kaybetme kabusunu yeniden yaşamamak adına Anayasa değişikliğiyle tedbir oluşturma peşinde koyuyorlar.
2024 yerel seçimlerinde milletimiz hem Orta Vadeli Programla kendisine reva görülen fakirliğe, hem Hükümetin icraatlarıyla daha da görünür kıldığı yandaş kayırma düzenine tepkisini ortaya koymalıdır. Türkiye’yi kötü yönettiğini “Orta Vadeli Program” içeriğiyle zımnen de olsa itiraf eden Hükümet, yönetme kapasitesine de ekonomiyi düzeltme potansiyeline de sahip değildir. Kötü yönetimin faturasını millete çıkaran anlayış, yerel yönetimlerde de benzer durumdadır.
Biz Saadet Partisi olarak Türkiye’nin mevcut konumunu, ekonominin hali hazırdaki durumunu hak etmediğini görüyor ve biliyoruz. Kurtuluş imkansız değil mümkün, refaha kavuşmak ve refahı adil paylaşmak gerekli diyoruz. Milletimize; gelin yerel yönetimlerle değişimi başlatalım, Hükümetin ürettiği faturanın bir kısmından yerel yönetimler eliyle kurtulalım teklifini yapıyoruz. Beldelerimiz, ilçelerimiz, illerimiz adil yönetilirse, beldemizde, ilçemizde, ilimizde yolsuzluk biterse, beldenin, ilçenin, ilin kaynakları adil ve verimli kullanılırsa ülkede adalet hakim olması, yolsuzluğun son bulması mümkün hale gelir.
Türkiye’nin kurtuluşu, ekonominin düzelmesi, adaletin hüküm sürmesi için Saadet Partisi’nin iktidar, yerel yönetimlerde de ehil ve emin olan isimlerin şehrül emin olması son derece önemlidir. Hükümete yönelik tepkimizi de Saadet Partisi’ne yönelik takdiri de yerel yönetim seçimlerinde ortaya koyması noktasında 81 ilimizin ve her bir ilçesinin desteğini ve katkısını bekliyoruz. Saadet Partisi Türkiye’nin hem ihtiyacı hem de itibarıdır. Gelin hep birlikte beldemizin, ilçemizin, ilimizin ve ülkemizin iktidarı Saadet Partisi kadrolarındadır diyelim. Yolumuz açık, nutkumuz kuvvetli Yüce Rabbim bu mümtaz mücadele de yar ve yardımcımız olsun.”
Değerlendirme toplantısı karşılıklı yapılan soru ve öneriler sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.