Op.Dr. Sait YÜCEL!
Ülkemizdeki tıp fakültelerinden mezuniyet törenlerinde kullanılan en yaygın metin şöyledir: “ Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı...
Ülkemizdeki tıp fakültelerinden mezuniyet törenlerinde kullanılan en yaygın metin şöyledir:
“ Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhinde kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. “ İşte böyle yemin ederek başlayan, dünyanın en zor ve birçok açıdan yıpratıcı mesleğini seçen doktorlarımız… Zor diyorum. Çünkü eşimde bir doktor. O nedenle de doktorlarla iç içeyiz. Onları ve sorunlarını yakından bilen bir kişi olarak yazıyorum. Satırlarımız yetmez. O nedenle de kısada olsa bir şeyler yazmak istedim. Sevdiğim dostum, arkadaşımın Kulak-Burun- Boğaz Uzmanı Dr. Sait Yücel’in emekli olarak Kırıkkale’den ayrılması üzerine aklıma geldi açıkçası. Her meslek sevilerek yapılmalı. Ancak doktorluk ayrıca sevilmeli. İnsan sağlığından önemli ne olabilir yaşamda! Kendi aralarında da elbette zor olan bölümler var. Şöyle düşündüm. Bir doktorun yılda baktığı hasta sayısı on binin altında değil! Fazlasını söylemek istemiyorum. Öğleden sonra hastaneye yanına uğradığımda, 160 üzerinde hastaya baktığını, diğer günlerde yaptığı ameliyat sayısının da ayrı olduğunu biliyorum. Eşimin acil servisinde günde yüz’ün altına düşmeyen hasta sayısını biliyorum. Öğretmen bir babanın üç çocuğundan birisi olan doktorumuz, severek girdiği mesleğinde derece ile mezun olmuştur. Kendisi söylemese de ben söyleyeyim. Maddi sıkıntılar içerisinde geçen öğrencilikten sonra, bugünün sevilen ve başarılı doktoru. Emekli olmakta istemiyordu bana kalırsa. 1993 yılında kendi isteği ile geldiği Kırıkkale’yi ve Kırıkkale’lileri sevmişti. Hastalarıyla iyi ilişkiler içerisindeydi. Yıllarca çocukları, eşi Ankara’da olmasına rağmen, o yılmadı. Her gün kendi aracıyla geldi gitti, yağmur- kar demeden. Özel hastanelerden teklif gelmesine rağmen geri çevirdi. Yine de mutluydu. Ancak insanında artık belli bir dayanma noktası vardı elbette! Hastanelerin kapanıp, birleştirilmesi geçiş döneminde sıkıntıları da beraberinde getirmesi üzerine yinede ayrılmadı. Tayin isteyip Ankara’ya gitmek istedi. Ne mümkün! İşte o zaman verdi kararını. Emekli oldu. Olmadan gelen teklifleri değerlendirerek, Özel Çankaya hastanesine, Kulak –Burun-Boğaz servisini kurmak üzere gitti. 27 yıllık çalışma süresince kendisini üzen bir olayı anlatmıştı. Bu süre zarfında herhangi bir disiplin cezası almadığı gibi en ufak bir şikayete dahi maruz kalmamıştı. Eylül 2009 yılında, nöbetçi olduğu gün burun kanaması şikayeti ile hastaneye gelen üniversiteli gence gerekli müdahaleyi yaparak kanamasını durdurduğunu, ancak hastanın muayene odasındaki lavaboyu kullanmak istemesi üzerine, dışarıda sırada hastaların beklediğini odanın girişindeki lavaboyu kullanmasını söylemsine kızan hasta gencimiz, apar topar ikinci gün sağlık İl Müdürlüğüne şikayet dilekçesi vermiş. Şikayet gereğince açılan soruşturmaya ilişkin bilgi belgeler, deliller toplanmış, değerlendirme yapılmış… Neyse konuyu uzatmayalım. Bu konuya üzülen Op. Dr. Sait Yücel, konuyu yargıya taşımış ve bu gençten haksız yere şikayet edilmesinden dolayı manevi tazminat davası açmış ve davayı kazanarak tazminat hak etmiştir. Kısaca olay bu. Yine de kendisinin özellikle kaçındığı bir konuyu da açıklamak isterim. Aldığı tazminat dahil, her ay belli bir parayı, maddi sıkıntı içinde olan, okuyan başarılı öğrencilere yıllardır burs vermeye ayırmıştır. 20 yıldır Kırıkkale’ye hizmet veren, doktorumuza, yeni hayatında mutluluk ve sağlık dilemekten başka ne diyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.