NESİL-KAYA SAK
Evet Can Dostlar: nerede kalmıştık? Geçen hafta demiştik ki; İnsan düşünmeden edemiyor bu beş yüz altmış senede ne değişti ki biz yüz seksen derece...
Evet Can Dostlar: nerede kalmıştık? Geçen hafta demiştik ki; İnsan düşünmeden edemiyor bu beş yüz altmış senede ne değişti ki biz yüz seksen derece tersine dönerek bu hale geldik? Bendenizin kanaat-i acizanem o dur ki bu büyük değişimin altındaki sebeplerin en önemlisi o günden bu güne de olsa yetişmekte olan nesildir. İnsanlık aleminde iki büyük cephe vardır Hz. Adem’den başlayıp kıyamete kadar da devam edecek olan Hakk-BatıP mı dersiniz? İnanan-İnanmaya mı dersiniz veya İman-Küfür cephesi mi dersiniz sonuçda hepsi aynı manayı taşır. Bunlardan küfür cephesi bu beş yüz altmış yılda bizim neslimizin ruh genleri ile oynayıp İnsani ve İslami hayatımızı bozabilmek için yaklaşık beş buçuk, altı asırdır yılmadan yorulmadan büyük bir ihlas ve samimiyetle çalışmış; çalışmaya da devam etmektedirler. Ancak düşünemedikleri ve hesap edemedikleri daha doğrusu Rabbimizi düşünmelerine izin vermediği çok önemli bir husus vardır ki; Onların hesap ve planları karşısında Rabbimizin hesap ve planıdır. Rabbimiz kısmen ve muvakkaten de olsa onları muvaffak etmiş olsa da sonuca ulaşmaları asla mümkün olamaz; Çünkü İnsanlığın iftihar tablo su olan Efendimiz (s.a.v.) Ümmet-i Muhammed in "Toptan ve kökten yok edilmemesi, Umumi bir kıtlığa maruz kalmaması, Çoğunu helak edecek bir düşmanın onlara musallat kılmmaması için Cenab-ı Hakk'a dua dua yalvarmış ve Allah (c.c.) da Efendimizin bu duasını kabul buyurmuştur. Buna göre bu ümmet umumi bir helak a uğramayacağı gibi mütemadi olarak başkalarının hakimiyeti altında da kalmayacaktır. Ancak Efendimiz (s.a.v.) bu ümmetin kendi arasında birbirleri ile vuruşmamaları, birbirlerine düşmemeleri için yapmış olduğu duasını Cenab-ı Hakk tarafından kabul buyrulmadığını ifade etmiştir. Müslim ve Tirmizi gibi iki büyük hadis kitabına göre ebediyen Ümmeti Muhammed olan bizler toplu bir bela ve musibet e maruz kalmayacağız inşallah, ancak kulluğumuzun idraki içinde olursak!.. Bir başka husus da Rabbimiz vaat etmiş nurunu tamamlayacaktır, o asla vaadinde hulf etmez yani caymaz, vazgeçmez ancak vaadini tamamlama sürecinde bazı sevdiği kullarını rızasını lütfetmek için bu iş de kullanacaktır. Kullanacak ki bu kullanılan kullar vazifelerini bi gayrı hakkın yerine getirsinler ve ebedi alemlerinde karlı olsunlar. Tarih göstermiştir ki yaklaşık dokuz asır benim atalarımı kullanmış ve bu görevi onlar yürütebilenler ve yürütemeyenler olarak tarihe geçmişlerdir. Yedi yüz yıllık Osmanlı ya umumi bir bakış atarsak; Yükselme, Duraklama ve Gerileme devirlerinin yaşandığını görürüz. Bu yaşananların altındaki hikmetlere baktığımızda da Yükselme devrinin bahşedilmesinde Allah'a (c.c.) kulluğun layıkı ile yaşanması, Duraklama ve Gerileme devirlerinin sebebi ise gaflete düşerek yaşanmamasıdır. Bütün bunlara rağmen Osmanlının İslama Bayraktarlık yaptığı yedi yüz yıllık dünya hakimiyetinde himayesi altındaki bütün insanlara dil, din, ırk, renk, gözetmeden adil ve hoşgörülü davranması ile dünya tarihindeki haklı yerini almış ancak ne var ki yukarıda zikrettiğimiz Efendimizin(s.a.v.) Rabbimiz tarafından kabul buyrulmayan duasındaki kardeşliğimiz ciddi yara almış koca bir cihan imparatorluğu yıkılıp gitmiştir İşte o imparatorluğun bu günkü varisleri olan bize düşen ise Rabbimizin nurunu tamamlamada kullanmasını niyaz ettiğimiz; Atacağı her adımda alıp verdiği her nefes de Allaha (c.c.) hesap vereceğini aklından hiç çıkartmayan ve hayatını ona göre tanzim eden, bizim de ahiret sigortamız olan bir Altın Neslin yetişmesinde göstereceğimiz say ve gayret hayatımızın ana gayesi olmalıdır. Elhasıl bizi ameliyata götürecek beyin sancısı çekmek gerektiğine inanıyor; Yüce Rabbimizin bizi sadece kendi rızası istikametinde ve bu yüce Mefkure uğrunda son nefesimize kadar koşturmayı, çalışmayı nasip ve müyesser eylemesini Dergah-ı Ulûhiyetinden bütün kalbimizle diliyor ve dileniyoruz. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.