Lise yıllarından…

Lise yıllarından…

   Kayseri; Yıl 1976!      Lise yılları… Cep telefonu yok… Bilgisayar yok… Tabi doğal olarak Facebook yok… Daha çok gözlerin konuştuğu...

   Kayseri; Yıl 1976!çiğdem ben

     Lise yılları… Cep telefonu yok… Bilgisayar yok… Tabi doğal olarak Facebook yok… Daha çok gözlerin konuştuğu yıllar… Bir parça kağıt üzerine yazılan duygular… Yıllar öncesinden bulduğum notlarımdan bir parçayı paylaşmak istedim. *   *   * Benim şimdiye kadar tek arkadaşım, tek dostum, hayatta ondan başka kendime yakın bulamadığım ve hatta ilk sevdiğim. Evet yanlış anlamana hiç gerek yok, sana kitaplarımdan bahsediyorum. Evet! Kitaplar; Benim tek sırdaşlarım. Ben kitaplara, kitaplardaki insanlara, insanlığın mutluluğu için seve seve ölüme koşan roman kahramanlarına aşıktım. Her zaman yaşantımda bu insanlara rastlamak istedim. Çok aradım, aramaktan yorgun düştüm. Ve tekrar kitaplarımla rahata kavuştum. Ve Sen! Seni tanıdım, hem de hayatımda hiç kimseyi bu kadar gerçek tanımadım. İşte dedim kendi kendime… Beni insanlara bağlayacak, insanları sevmesini öğretecek, hayattaki zorlu yaşantıma ortak olacak tek insan dedim. Belki yazdığım şeyler saçma sapan ve hatta gülünç gelebilir. Fakat insan böyle bir durumda duygu ve düşüncelerini ne yazabilmekte ne de anlatabilmektedir. Biz duygularımızı kağıtlara dökecek insanlar değiliz. Bunu ancak konuşmaktan korkan insanlar yapabilir. Birbirlerine bakarak gerçekleri söylemekten korkan insanlar, ancak mektuplarla, yine birbirlerini aldatmaya kalkışırlar. Evet! Tek insan sendin demiştim. Fakat bunu “EMEKLİ” piyesi süresince açıklamaktan, sadece sizi hayal kırıklığına uğratmaktan korktuğum için söyleyemedim. Eğer gerçekten açıklamış olsaydım, iki önemli nokta ortaya çıkacaktı; Bunlardan birincisi senin duygularının ve bana göstermiş olduğun sevginin sadece temiz bir kardeşlik derecesine varan sevgi olduğunu sanıyordum. Ve böyle bir durumda; ikimizin birden yıkılacağını ve benim hakkımda kötü düşüneceğini zannettiğim için söyleyemedim. İkincisi ise benim duygularımın da aynen sende olacağı ümidi idi. Benim için bu önemliydi.

*   *   *

     Sen,  kesinlikle erkeklerden nefret ettiğini söylüyorsun. Bunun sebebini hiç söylemedin. Bense kadınlardan nefret ettiğimi ve hiç arkadaşım olmadığını söyledim. Fakat bu kavramı çok yanlış anlıyoruz. Ben kızlardan faydalanmak, onları sadece eğlence olarak görmekten uzak olduğum için sevemedim. Ve yalnız gerçeği aradım ( Bulduğuma inanıyorum) Sen erkeklerden nefret etmiyorsun, sen sadece bazı insanlardan nefret ediyor, onları sevemiyorsun. Fakat dünyada sevecek, sevilecek çok insanlar vardır. Bizim de insanlara katılmamız, bizim de insanları sevmemiz gerekiyordu. Çünkü bu doğa kanunları için kaçınılmazdı. Fakat ben bunu yalnız başıma yapamıyordum, beni insanların arasına sokacak, insanları sevdirecek kişiyi arıyordum. Ve Buldum… Evet o insan sensin! Fakat bu sadece benim dememle olmuyor. Senin kararın bunu tayin edecektir.

*   *   *

     Okula her gelişimdeki umudumu senin hareketlerin yıkıyor. Umut, umut, umut nerdeyse umut’da umutlanarak. Ve bu umudumun yarın gerçeğe döneceğine inanıyorum.

*   *   *

     Beğeniyorum, fakat sevemiyorum diyorsun. Bundan doğal hiç bir şey yoktur. Beni beğendiğin için konuşacaksın… Ve bu arkadaşlığım sürecinde ben sana kendimi sevdirmeye çalışacağım. Sen beni anlamıyorsun diyorsun. Seni nasıl anlamamı istersin. Seninle yakın olamadıktan sonra nasıl seni anlayayım. İkimiz bir olup birbirimizi anlamamız gerekiyor. Fakat eğer böyle ayrı ayrı durursak zamanı bölmüş oluruz. Zamanı en kısa zamanda birleştirip kendimizi her şeyimizle öğrenmemiz gerek. Biz kendi dertlerimizi kendimiz paylaşmayıp, diğer mutlu arkadaşlarımızı niçin dertlerimize ortak ediyoruz. Çevremizdeki bütün arkadaşlarımız sadece bizim için üzülüyorlar. Fakat biz bunları bile göremiyoruz. Değil arkadaşlarımızı, kendilerimizi bile görmemezlikten geliyoruz. Niçin ikimiz de olayları karamsar olarak yorumluyoruz. Neden, niçin… korkuyoruz. Biz kendimizi anlayamıyoruz veya anlamamaktan geliyoruz. Niçin? Arkadaşlarımız bizim hareket ve davranışlarımızdan her şeyi anlıyorlar. Bu gerçekleri bile görmekten uzak kalıyoruz.  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.