Ahmet Polat

Ahmet Polat

LGBT VE CİNSİYETSİZLEŞTİRME 2

LGBT VE CİNSİYETSİZLEŞTİRME 2

Geçen haftaki yazımızda LGBT hakkında bazı kavramların ne anlam ifade ettiğini işlemeye çalıştık. Bu yazımızda ise konunun tarihi seyrini ana hatlarıyla ele almaya çalışacağız. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski diyebileceğimiz bu hastalık, pek çok medeniyette farklı algılanmıştır. Dolayısıyla konuyu işlerken dinler tarihi ve milletler tarihi başlıkları altında inceleyerek yazımızım nihayetinde genel bir değerlendirmeye yer vereceğiz.

Yahudilik ve LGBT: Museviliğin, semavi din olması münasebetiyle livâtaya kesin hükümlerle karşı çıktığı Tevrat’tan anlaşılmaktadır. Hatta öyle ki, bu suçu işleyen idam edilirdi. Ancak günümüzdeki Museviler, LGBT’ye bakış açısında ikiye ayrılmışlardır: Katı dindar olanlar, Tevrat’a bağlı kalarak meşru görmemekteyken; ılımlılar ise “özgürlük ve tercih meselesi” bağlamında değerlendirerek hoş karşılamaktadırlar.

Hıristiyanlık ve LGBT: İnsan fıtratını bozan büyük bir suç kabul edilmekteydi. İncil’de alenen geçmese de zımnen Pavlus’un mektuplarında zikredilmektedir. Aydınlanma çağına kadar eşcinselliğin cezası idam ve işkence iken; günümüzde ise Katolik Vatikan, ıslah yolunu tercih ve tavsiye etmektedir. Ancak Ortodoks, Protestan ve Kıptî Kiliseleri eşcinselliği kabul etmemekle birlikte farklı ara çözümlere yönelmektedirler.

Bazı kiliselerin, eşcinsel nikâh kıyarak bu habis fiili teşvik ettiğini istidradi bilgi mahiyetinde zikredelim.

İslam ve LGBT: Dinimiz İslâm, semavi din olması hasebiyle diğer (gayri muharref) semavi dinler gibi temelde aynı görüşü benimsemektedir. Başka bir deyişle katiyetle yasaklamıştır. Literatürde ise Hz. Lût’un kavminin işlediği fiilden hareketle, bir erkeğin hemcinsiyle ilişkiye girmesine “livata” ismi verilmiştir.

LGBT’nin tarihi hakkında en sağlıklı bilgiyi Yüce Kur’an’dan edinebiliriz. Zira Kur’an-ı Kerim’in, 1/3’i geçmiş ümmetlerin başından geçen olayları hikâye etmektedir. Bizlerin de bu hadiselerden ibret almamızı ve geleceğimizi kurgulamamızı istemektedir.

Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki topluluklardan hiçbirinin (bu ölçüde) yapmadığı iğrençliği mi işliyorsunuz! Kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkınlık eden bir topluluksunuz.” (A’râf, 7/80-81) ayetlerinde de ifade edildiği üzere insanoğlunun, -cinsiyet bakımından- fıtratının dışına çıkıldığı ilk olarak Hz. Lût’un ümmetinde peyda olmuştur.

Hz. Peygamber’den (SAV) gelen rivayetlere bakıldığında, eşcinsellerin şiddetle cezalandırılması emredilmektedir.

Dinimizin asıl kaynaklarından Kur’an ve Sünnet’e bakıldığında, beşerin, belirli sınırlar içerisinde hayat sürdürmesi telkin edilmiştir. Nasıl ki, freni boşalmış kamyonu kontrol altına almak mümkün değilse; tıpkı insanoğlu da (fıtraten) kendisi için çizilen ilahi âdetin sınırlarını aştığında farklı mecralara sürüklenmesi muhtemeldir. Binaenaleyh günümüzdeki bu sapkınlığın baş sebebi, nikâh bağıyla aile bağlarını güçlendirip neslin devamını sağlamak (zevk-i selim) yerine anormal bir şehvet uğruna “sınırları aşmaktır” diyebiliriz. Haliyle şehvetin tavanı bulunmadığından bu cürüm giderek ve artarak yayılmaktadır.

İslâm, livâtanın cezalandırılmasında idam, yakma, sürgün ve tazir gibi yöntemleri tercih ettiği gözlemlenmektedir.

Eski Mısır’da LGBT: MÖ 2400’lerde “dünya-ahiret sevgili” sloganıyla eşcinselliğin yaşandığı ve Eski Mısırlılarda kabul gördüğü bununla beraber, olumsuz düşünenler ve küçümseyenlerin de mevcudiyeti aktarılmaktadır.

Antik Yunan’da LGBT: Yunanlı gençler, askerlik sanatının künhüne vakıf olmak için tecrübeli askerlerle eşcinsel ilişkiye girilmesi konusunda teşvik ediliyordu. Onların inancına göre askeri tecrübe ve kahramanlık; genç askerin vücuda spermin girmesiyle elde ediliyordu.

Roma İmparatorluğunda LGBT: Eski Roma’da Eşcinsel ilişkiye müsamaha gösterildiği ifade edilmektedir. Kadın yerine erkeklerin alternatif görüldüğü şiirlerde işlenmiştir.

Eski Japonlarda LGBT: Eski Japonlarda eşcinsel tercih, hayatın sıradan bir parçası şeklinde görülmekteydi. Tarihçiler, bu illetin yayılma nedenini ise şuna yorumlamaktadırlar: Japonların soylu askeri sınıfı kabul edilen Samuray; gençlere öğretilirken, yaşça büyük erkeğin; küçük yaştaki erkekle ilişkiye girmesiyle savaş alanında sadakat ve cesaret kazanmasına vesile oluyordu.

Cinsel istismara maruz kalan erkek, daha sonraları bir kadınla evlenerek hayatına devam ediyordu.

Asya ve Hindistan’da LGBT: Bazıları mevzu bahis habis ilişkiyi hoş karşılamamakla birlikte eşcinselliğe genellikle müsamaha gösterildiği, herhangi bir ceza uygulanmadığı aktarılmaktadır.

Tarihi İslâm Devletleri ve LGBT: Muteber tarih kaynaklarına bakıldığında, Emevî, Abbasî, Endülüs Emevî ve Osmanlı sultanları hakkında (hatta isim zikredilerek) erkek çocuklarıyla cinsel ilişkiye girdiği bilgisi yer almaktadır. Hükümdarların bu şeni fiili icra etmeleri, dinimizin mezkûr sapıklığı meşru gördüğü anlamına gelmediğini belirtmek isteriz. Burada “suçun şahsiliği” ilkesinden hareketle, İslam Kültür ve Medeniyeti’nin oğlancılığı tasvip ettiğini ifade etmemiz mümkün değildir.

Osmanlı Devletinde Tanzimat’la birlikte Alman ve Fransız kanunlarının etkisi altında kalınarak, eşcinselliğin cezalandırılması hususunda bazı düzenlemelere gidildiği görülmektedir.

Verilen bilgiler ışığında genel bir değerlendirme yapacak olursak şunları söyleyebiliriz: İnsanoğlu, fıtraten temiz yaratılmıştır, bu temizliğin muhafazası için de vahye ve nebevi öğretiye ihtiyaç vardır. Kendi kuruntuları üzerine hayat felsefesi inşa eden medeniyetler, yukarıda görüldüğü üzere pusulalarını şaşırarak insanın onuruna ve mükerremliğine halel getirmişlerdir. Dolayısıyla uç sınırlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

Semavi din diye tabir edilen Musevilik, Hıristiyanlık ve Hatta İslâmî camianın bazılarında görüldüğü üzere, LGBT hakkında bir hoşgörü, tolerans gösterme, meşrulaştırma operasyonları dikkat çekmektedir. Tüm bu operasyonlar, kapitalizm çarkının dişlilerine su taşımaya matuftur, dolayısıyla dinen hiçbir meşru zemine oturtulması mümkün değildir.

Öte yandan, vahiy ve İslâm’la şereflenmiş devlet başkanlarının, din ve fıtratın ruhuna mugayir tutum sergilemeleri, onların, tıpkı günümüz insanlığının içine düştüğü “sınırsız özgürlükten kaynaklı güç zehirlenmesi neticesinde meydana gelen şımarıklık/ haddi aşma hastalığına düçar oldukları” şeklinde yorumlanabilir.

Önümüzdeki hafta LGBT ve Cinsiyetsizleştirme’nin günümüz dünyasındaki serencamı ele alacağız inşallah. Rabbim bizi bu melun beladan cümlemizi korusun. Âmin.

 

 

 

Bu yazı toplam 2438 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi