KÜLTÜRÜMÜZDE İNSANIN SINIFLANDIRILMASI
Akîl adamlar, kısacası düşünürler -bir başka deyişle- aydınlar toplumda birlikte yaşadığımız insanları, yani bizleri -davranış özelliklerimize...
Akîl adamlar, kısacası düşünürler -bir başka deyişle- aydınlar toplumda birlikte yaşadığımız insanları, yani bizleri -davranış özelliklerimize göre- gruplayıp, sıralayıp, bunları argo ve sair sıfatlarla adlandırmışlar:
Akademik eserler ve sözlükler dikkatli incelendiğinde; insan sınıfı sıralaması sadece ülkemizi ilgilendiren bir sıralama olmayıp, bu tespitim dünya için de geçerli. Hemen her ülkenin -nev-î şahsına münhasır- insan sıralaması var. Esasen sözünü edeceğim sıralamayı yapanlar listenin en başına daima kendilerini, yani ‘aydınlar’ı yazıp, listenin sonuna doğru da ‘işçiler, köleler ve köylüler’ sıralanmış… Bu yazımda, bana ilginç (çarpıcı) gelen bazılarını sizlerle paylaşmanın doğru davranış olacağını düşünüyorum. Zira konuya açıklık getirmek için güncel bazı karakterleri, örnek olarak kısaca özetleyip, tanımlamak ve tanıtmak istiyorum. İnsan: “Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.”olarak tanımlanmış. (TDK. sözlüğü) Adam: “Kendini iyi yetiştirmiş değerli kişi. İyi huylu güvenilir kimse.” olarak tarif edilmiş. (TDK. sözlüğü) Pişkin adam: Hata yaptığını bile bile görmezden gelebilen, hiçbir şey olmamış gibi davranan. Haris: “İstekli, aç gözlü, bir şeyi çok fazla isteyen, hırslı.” Hasis:“Cimri, pinti, bayağı, insanı küçülten, alçak.” Hödük: “Görgüsü, bilgisi ve anlayışı olmayan. Hırt: Görgüsü, bilgisi ve anlayışı olmadığı halde, kendini bir şey sanan ve sayan. Ezazûlm: Şeytanda bulunan sıfatların maliki kimse. Şeytanlaşmış insan… İşi şakaya döküp, fitne, fesat üreten. Zübük: Kendi çıkarı için her yolu mûbah sayan, sözüne sadık olmayan, egoist kişi. Zükkem: Bu sıfat, Arapça, grip ve nezle gibi bulaşıcı hastalıkların mikropu anlamına gelen ‘Zükam’ kelimesinden alınarak dilimize kazandırılmıştır. Bu unvanla özdeşleştirilenler; genelde, hoş görülü olmadıkları için kendilerinden büyüklerine sataşıp-çattıklarından -bulaşıcı ve bulaştırıcı- ‘mikrobik’ yani ‘Zükkem’ olarak vasıflandırılmışlar. Sözün özü: Kusursuz insan ve dost olmaz… Amma ve lâkin, Rabb’imin ‘eşref-î mahlûkat’ olarak yarattığı insan, her şeyden önce kendini tanımalı; kendi eksiğini, kusurunu bilmeli ve artı değerleri mutlaka öğrenmeli. En önemlisi toplumdaki yerini ve haddini bilmeli. En başta ‘hürmetkâr’ olmalıdır. Özellikle sosyoloji ve sosyal psikolojinin ilgi alanına giren bu sıralamaya ilişkin görüşlerimi, yeri geldikçe ve söz düştükçe birkaç yazıda sizlere aktarmaya çalışacağım. Yüzüme böyle ters-ters bakmayın lütfen sevgili okurlarım! Bu sıfatların birilerine (ad, lâkap, nam ve şöhret) olarak verilmesinde vallahî benim dahlim yok. İnsanlar tek tip ve davranışları da tek düze olmadığı için, bunların toplumdaki davranışları ile davranış bozuklukları bizlere nasıl anlatılacaktı? Kendilerini daima birinci sıraya yazan ilim adamları (aydınlar) yerden göğe kadar haklılar galiba. Hoşça kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.