KÜÇÜK AFACAN-1
“Bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışında gizlidir.”
Franz Kafka.
Bayramda Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde sahibi tarafından otomobilinin arkasına bağlanan köpeğin görüntülerini izleyince içim burkuldu. Herkes gibi bende üzüldüm. Hayvanlara yönelik bu acımasızca görüntü ilk değildi. Bunu yapan çocukta değildi. 66 yaşında bir adam diyeceğim zorunlu olarak. Neyse ki; koşmaktan bitkin düşen, köpeğin sürüklendiğini gören duyarlı insanların haberi üzerine jandarmanın olaya müdahalesi ile son bulmuş. Bitkin ve yaralı köpek veterinere götürülerek tedavi altına alınmış.
Buna benzer olayları görünce, yıllar öncesi yaşadığım bir olay aklıma geldi.
Yıl 2005! Temmuz ayının son haftası!
Mesai bitiminde her zaman olduğu gibi, Çarşamba günü gittiğim MKE lokalinde arkadaşlarla oyun oynarken, cep telefonum çaldı. Arayan Doktor arkadaşımdı. Bahşılı’da bulunan bahçelerine eşiyle gideceklerini, bizimde gelmemizi söyledi. Oyunun bitiminde eşimi de arayarak birlikte, daha önceleri de gitmiş olduğumuz, Kırıkkale’nin sıcak, tozlu ve bunaltıcı havasından biraz olsun uzaklaşmak üzere bahçelerine gittik.
Bakımlı ve çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu çimli bahçelerindeydik. Bahçelerindeki küçük kamelya’da sohbet ederken, yan bahçenin tel örgüsünün yanında, bir ses duyar gibi olduk. Hep beraber sesin geldiği yere baktığımızda, karanlıkta tam seçemediğimiz küçük bir köpeğin yerinde zıplayarak bizlerin yanına gelmek için çaba sarf ettiğini gördük. Hepimizin gözleri köpeğe yöneldi. Havlamaya ve zıplamaya devam ediyordu.
Arkadaş’a yan komşularınızın köpeği herhalde dedim.
- Hayır! Onlar yurt dışında, üzümler olduğunda gelirler, bir ay kadar kalır giderler, acaba bu köpek bahçeye girdi de çıkamıyor mu dedi.
Eşim hariç, bizlerin fazla ilgisi yoktu köpeklere karşı. Özellikle ben, elimi dahi dokunduramazdım. Onun için de köpeklerle aramızda hep mesafe olmuştur. Eşim hayvanlara, insanlara olduğu gibi sevecendi. Tel örgüye yaklaştı. Köpek sevinçle ellerini tel örgüden uzattı. Köpeği sevmeye başladı. Aman bir mayıştı ki görmeyin gitsin. Hep bir ağızdan bu hayvan aç herhalde dedik.
Ben, ne yer ki acaba dedim. Yine hep bir ağızdan, ne olsa yer dediler. Evlerinde de aksilik bir şey yokmuş bugün. Masa da duran patates cipsini uzattım eşime, yer her halde diyerek.
Hepsi gülerek cips yer mi? dediler.
Eşim cipsi eliyle yedirmeye çalıştı, anında bitiriverdi. Demek ki hayvan açtı. Boğazında tasması da vardı. Bu bir başıboş sokak köpeği değildi anlaşılan. Ne yapacağımızı şaşırdık. Hepimizin ilgi odağı olmuştu. Üzülmeye başladık. Ne yapmalıydık. Gecenin bu vaktinde, çaresiz bir hayvanı böyle yüz üstü bırakamazdık. Fazla sevmememe rağmen bende dayanamadım hayvanın bu haline. Alıp, getirelim dediler. Karanlıkta, diğer bahçenin dışarıdan tel örgüsünü kaldırarak, köpeğin bulunduğu bahçeye geçtiler, onların geldiğini gören köpekte bir sevinç hareketleri. Hayretler içerisinde bıraktı bizleri.
Eşim, kucağında alıp getirdi. Tüyleri biraz kirlenmiş ve tozluydu. Kendiside biraz bitkindi, fakat sevimliydi. Kalan patates cipslerini de yedirdiler, önüne su koydular, suyuna bir güzel içti. Fakat yerinde duramıyor. Zıp zıp zıplıyor. Bu iyice aç dediler. Bir şeyler alıp getirelim dedik arkadaşla aynı zamanda. Doktor arkadaşla birlikte Bahşılı Merkeze giderek açık market aradık ve tam kapatmak üzere olan birinden ekmek ve tavuk aldık. Arkadaş tavukları küçük parçalara ayırmaya başladı rahat yesin diye! Parçalara ayırmasını dahi beklemeden, etin üzerine atlamaya başladı. Birkaç parça ekmek koparıp attım, yemedi. Bakın ekmeği yemedi, her şey yer diyordunuz dediğimde, ekmeği sulu yemekler içerisinde verince yermiş. Bir çırpıda tavukları, akrobasi hareketler yaparak, zıplaya zıplaya mideye indirdi. Sanırım yine doymamıştı, yerinde duramıyor aç olduğu hissini belirtiyordu. Demek ki çoktandır aç’mış dediler.
devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.