Kırıkkale'de koyunculuk projesi (2)
Bir de bu çabaları gören ve kendiliğinden süt üreticiliğine soyunan insanlarımızla, neredeyse Türkiye'nin yarısını besleyecek koyun sütü üreten bir...
Bir de bu çabaları gören ve kendiliğinden süt üreticiliğine soyunan insanlarımızla, neredeyse Türkiye'nin yarısını besleyecek koyun sütü üreten bir ilçemiz olacaktı. Neyse rüyadan uyanalım. Gerçeğe bakalım. Devletin koyun destekleme projesi sonucu ilçede bırakın elli - atmış bin koyunu, bugün o ilçemizde beş yüz koyun var mıdır? Süt üretimi de yüz kiloyu geçer mi? Projeden eser kalmadığını görürüz. Durum bu olunca bu ülkenin projesinde, projeyi uygulayıcılarında, kooperatif yönetimlerinde ilgili kurum ve kurumların sorumlu olduğu diğer makamlarda, ciddi bir vurdumduymazlık vardır. Ciddi bir sorumsuzluk vardır. Görevi kötüye kullanma vardır. Bunun ötesinde koyunlar elbette kredi karşılığı alınmıştır. Belli bir süre ödemesizdir. İnsanlar üretecekti. Ürettiğinden kazanç elde edecekti. Borcunu ödemesi günü geldiğinde zorlanmadan borcunu ödeyecekti. Şimdi de başkalarına muhtaç olmadan koyunları ve elde ettiği sütü kolayca satacaktı. İyi bir yaşama kavuşmuş olacaktı. Sonuç elbette kötüdür. Ortada kredi ile alınan koyunlarda eser yok. Süt diye bir ürün yok. Sütü almak depolamak, taşımak için yapılan araç ve gereçler çürümeye terk edildi. Ayrıca koyun destekleme projesinden borçlanarak koyun alan ailelerin de ocağı söndü demektir. Borçlar beş yıl sonra ödenecek. Elde koyun yok. Koyunların kuzularından bir haber yoktur. Borçlar da faizleriyle katlandı. Belki de akıllarında koyun işi yaparak geçinmek yokken, adamlar koyunculuğa yönlendirildi. Çalışmalar kontrol altında tutulamadı. Yazık oldu. Hani var ya. Bu masal çok söylenir. Çoban ağanın koyunlarını gütmektedir. Çoban işinin ehli değildir. Birkaç gün kendisine teslim edilen yüz koyunu dağa götürür. Eksiksiz eve geri getirir. Bir gün çoban, ağanın önüne elinde bir tane koyun derisi ile gelir. Ağa durumu anlar. Çobanı dinlemeye, çoban da koyunların hesabını vermeye başlar. Hesabı şöyledir. Başlar konuşmaya. "YAĞMUR YAĞDI, GÖK ÇATLADI. YETMİŞ İKİSİNİN ÖDÜ PATLADI. ONUNU VERDİM KASABA. ONUNU KATMA HESABA. ÖNDEN GİTTİ BAŞ TOKLU. ARKASINDAN BEŞ TOKLU. BİRİSİNİ BEN ALDIM. BİRİSİNİ DE KURT KAPTI. İŞTE ONUN DA DERİSİNİ GETİRDİM" DER. Rakamlarla hesabı şudur. 72+1O+1O+1+5+1+1= IOO koyun. Ağa anlar ki koyunlarından bir tane bile kalmamış. Yapacak başka bir şeyi olmadığını anlayan ağa, öfkelenir. Önünde yoğurt tabağı vardır. Alınca çobanın suratına çarpar. Çobanın eli yüzü bembeyaz yoğurt olur. Çoban pişkinlikle, işte hesabını doğru verenin yüzü böyle ak olur der. Yüz yıllar önce söylenegelmiş bu masal günümüzde, bir ilçemizde gerçek oldu. Ortada koyun moyun kalmadı. Hesap mesap veren yoktur. Çoban hiç olmazsa ağasına hesap vermek onurunda bulunmuş. Ya şimdikiler. Çoban kadar bile değiller. Ülkeye karşı hesap vermek akıllarından geçmiyor. Sorumluluk duyanı yoktur. Koyunların yün ve gübre getirilerinden de hiç bahsetmedim. Onu da bilesiniz. ASIM ATABEY EMEKLİ ÖĞRETMEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.