Ahmet Polat

Ahmet Polat

İslâm ve Kadın II

İslâm ve Kadın II

İslâm öncesi ticari eşya veyahut da hayvan gibi görülen, sosyal hayatta konumu bulunmayan kadına, evrensel dinin getirdiği ayrıcalıklara değinelim.

İslâm’ın Kadına Bakışı: İslâm, özelde Araplara, genelde ise tüm dünyadaki kadınlara yönelik olumsuz düşünce ve davranışları yadsımış, 23 senelik vahiy sürecinde tedrîcen bu durumu onların lehine değiştirmiştir.

Hz. Havva’nın hatası, muharref dinlerdeki gibi -suçun şahsiliği ilkesinden hareketle- tüm kadınlara yüklenmemiştir.

Veda Hutbesinde, kadınlar; erkeklere emanet edilmiştir.

Mükellefiyet, (itaata) mükafat ve (isyana da) tecziye açısından erkeklerle eşit sayılmış, sosyal hayatın içinde yer edinmesi noktasında da hak ettiği değer verilmiştir.

Allah katında kulluk bazında erkekle aynı seviyededir, takva cihetinden üstün olduğu takdirde erkeği geçebilir.

Bir elmanın yarısı gibi toplumun meydana gelmesinde erkek gibidir. (Âl-i İmrân, 3/195; Ahzâb, 33/35.) Erkeklerin, kadınlarla iyi geçinmesi Kur’an buyruğudur. (Nisâ, 4/19; Bakara, 2/228)

Cennet’e girmek, anaya saygı ve hürmetten geçer.

Hadler, diyet, kısas, şahitlik gibi dünyevi ve uhrevi haklarda sorumluluk yüklenmiştir.

Kadınların eğitim ve öğretim hakkı vardır. Hz. Aişe annemiz, tefsir, fıkıh, hadis, kıraat ve siyer gibi ilimlerde otorite sahibidir. Bu da demek oluyor ki, kız çocuklarımız; meşru sınırlar dahilinde kendi kabiliyetlerine göre herhangi bir mesleği edinebilirler.

Evlenme çağına gelen hanımefendi, istediği kimseyle evlenebilir.

Kadınlar; (1/3 oranında) mirastan pay alma, alım-satım, mülk edinme, mehir, (zekât, sadaka, vakfetme ve hibe gibi) tasaddukta bulunma vb. mali haklara sahiptir. Hatta hul‘ diye bilinen ve servetinden bir kısım pay vererek kocası tarafından boşanmasını ister veya şiddetli geçimsizlik sebebiyle hâkime müracaat ederek nikâhını feshettirebilir. (Mirastan 1/3 oranında pay alması şu gerekçeden ötürüdür: Erkek; ev reisidir, nafaka, ev geçindirme ve mehir verme gibi mali sorumlulukları vardır. Dolayısıyla mali yönden güçlü olması gerekir. Kadının ise mali sorumluluğu bulunmamaktadır.)

Cihat yapma, dinî/hayrî hizmetlerde aktif olma, şahitlikte bulunma, seçimlere/siyasete katılma gibi sosyal hayatın içerisinde yeri vardır.

Şahitlik bahsinde vurgulanması gereken bir husus vardır ki, doğum ve nesep tespiti gibi durumlarda tek, diğer olaylarda ise iki kadının şahitliği geçerlidir.

Dinin koymuş olduğu meşru sınırlar dahilinde (ebelik, hemşirelik, doktorluk, öğretmenlik, tasarımcılık, aşçılık, terzilik vd.) meslek edinebilir.

Günümüzde Kadın: Özellikle son asırda kadın haklarını savunan STK ve dernek gibi sivil insiyatifler teşekkül etmiştir.

Kadınlar, hemen her konuda erkek gibi eşit görülmekte, hatta bazı hususlarda pozitif ayrıcalıklar sağlanmaktadır. Taciz, tecavüz, şiddet gibi hadiselerde, “kadının beyanı esastır” kaidesi işletilmektedir.

Farklı platformlar tarafından, okumak isteyen taşralı kız çocuklarına yönelik projeler yürütülmekte ve geliştirilmektedir.

Kozmetik ürünler, estetik/cerrahi operasyonlar, elbise tasarımları gibi tüketim içerikli programlar vardır.

Kadınlar matinesi, gün, hanımlara özel plaj, dernek ve vakıfların “kadın kolları” gibi çeşitli sosyalliklerin gerçekleştirilmesi. Buraya kadar yazılanlar, müspet gelişmelerdi. Şimdi ise menfi durumlara göz atalım.

İstemediği kimse ile evlendirilmesi, cinsel istismara maruz kalması, ailesinden şiddet görmesi, boşanmak istediği eşi tarafından hayatının zehir edilmesi veyahut da katledilmesi.

Aileler; sevgi, şefkat, hoşgörü, özgüven aşılama, ilgi ve alaka göstermede erkek çocuklarına nazarla, kızlara yeteri kadar değer vermediklerinin sonucunda, kız çocuklarının psikolojik travmalar yaşaması, erkek gibi davranması, bataklıklara düşmesi gibi vahim hadiseler yaşaması. (Kötü yola düşen kadınların hayatları incelendiğinde, ailesi tarafından sahip çıkılmadığı, dışlandığı veya şiddete maruz kaldığı gözlenmektedir.)

Bazı bölgelerde mirastan mahrum bırakılması, taksimatta değersiz yerlerin verilmesi ya da ailenin önde gelenlerinin telkinleriyle, “parmak bastırma” tabiriyle haklarını erkek kardeşlerine vermeye zorlanması.

Tüketim çılgınlığının zirveye çıktığı son zamanlarda, kozmetik, giyim, aksesuar vb. sahalarda kadınların obje (veya ekran yüzü) olarak kullanılması.

Dizi, film ve reklamlarda cinselliğinin ön plana çıkarılmasıyla, ailenin birleştirici gücü ve annelik misyonlarının değersizleştirilmesi.

İslâm’ın, onlar için çizdiği sınırların dışına çıkar(t)ılmasıyla dengelerin bozulması ve bunun neticesinde sosyal olayların patlaması. (Belirli bir müddet belirlenmeden nafaka bağlanması bu kabilden örnek verilebilir. Nafaka, İslâm’a göre, sürelidir.)

Köyden kente göç ile birlikte, hayat şartlarının ağırlaşması sebebiyle, onların kaldıramayacağı işlerde -bir şekilde- çalışmaya zorlanması, bunun sonucunda da fıtratının dışına çıkarılması.

Son 20 sene öncesine kadar kız çocuklarının okutulmaması…

Değerlendirme: İslâm öncesi, İslâm sonrası ve günümüzdeki kadın portresine ana hatlarıyla temas ettikten sonra insaf çerçevesinde değerlendirme yaptığımızda şunları söyleyebiliriz:

  • İslâm nuruyla birlikte kadının; Allah’a kullukta erkekle eşit kılınması, aile ve sosyal hayattaki konumu, müstakil irade sahibi bir şahsiyet olduğu tescillenmiştir.
  • Din veya örf-adet-töre kisvesi altında, kadın için insanlık onurunu ayaklar atına alan uygulamalar; zıtlaşmaya sebep olmuştur.
  • Modernitenin getirdiği dayatmalar, kadının fıtratı için çizilen sınırları pervasızca aşmış, beraberinde, (çıplaklık, gayri meşru ilişkiler, teşhircilik gb.) günümüz içler acısı olumsuz manzarayı tetiklemiştir.
  • Kadın; gelenek diye bilinen yanlış örfi uygulamalarla modernite arasında sıkıştırılmış, böylece iki yanlıştan bir doğru çıkarma hedeflenmiştir. Oysa İslâm; itidali şiar edinmiştir.
  • Şahitlik, çok ağır bir mesuliyeti gerektirdiği için (nesep tespiti, ebelik vb.) kadınların uzmanlık yapabileceği alanlarda bir; diğer olaylarda ise iki kadının tanıklığının kabul edilmesi, onların sırtından (manevi) yükü indirmeye matuftur.
  • Bugün, kadına uygulanan şiddet ve cinayetleri mercek altına aldığımızda, dinin özünü iyi kavrayamadığımız anlaşılmaktadır.
  • Ankara-Hasanoğlan ve Kayseri-Pazarören Köy Enstitüleri’nde meydana gelen gayri meşru olaylar, kız çocuklarının okutulmaması gerektiği yönünde bir kanaat oluşturmuştur. (Eşref EDİP’in “Kara Kitap” isimli eserine bakabilir veya o döneme tanıklık eden ninelerimizi/dedelerimizi dinleyebiliriz.)

Sonuç itibariyle kadın; bir anne, bir insan, tıpkı erkek gibi bir cinsiyettir. Allah’ın kurduğu dünya düzeninde, onlara misyon biçilmiştir. Kadınları ilgilendiren konularda, sınırları aşan veya din/insanlık dışı uygulamalar, beraberinde büyük zararları getirmektedir.

Bu yazı toplam 5737 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi