Hazan” Üstüne Yazılmış Bir Kaç Satır…
“Nereye gidiyor savrulup böyle Gazele dönmüşler yeşil yapraklar Soğukta soyunmak olur mu öyle? Çırılçıplak olmuş bütün ağaçlar” ( Yunus Emre) ...
“Nereye gidiyor savrulup böyle
Gazele dönmüşler yeşil yapraklar
Soğukta soyunmak olur mu öyle?
Çırılçıplak olmuş bütün ağaçlar” ( Yunus Emre)
Her hazan mevsiminde hep hüzünlenirim dostlar, aklıma çocukluğum gelir, annem gelir, babam gelir… Memleketim, özlemlerim, birde kaybettiğim dostlarım gelir aklıma…
Sözün bıçak gibi keskin, bedenlerin sur gibi siper olup, Kabil’ce soy yürütenlerin dindarlığı bir yana bırakıp kindarlıkta yarıştığı dönemlerde, en çok türkülerle konuşup, türkülerle dertleşmeyi özlerim. İnsanlığımızı ararım türkülerde. “Kol kırılır yen içinde kalır.” misali, en ağır ihanetleri bile birkaç mısra ya sığdırmayı başaranların dünyasıdır türküler deryası.
En büyük sevdaları türkülerle anlatır, en ağır cezayı sazının teliyle verir ozan! Yeri gelir zararsız idam ipidir, yeri gelir deşilmek üzere bir el bekleyen yaraların dokunduğu dildir bamteli. Söz söyletmediklerimizi, hasretle andıklarımızı, üzerine titrediklerimizi [...]
Mevlana, hazanı şöyle yorumluyor muhteşem üslubuyla:
“Ey salik, aynadaki son nakşa bak! Bir güzelin ihtiyarlığındaki çirkinliğini ve bir binanın harabe hâline geleceğini düşün de aynadaki yalana aldanma!”
Şair Osman Öcal, şiirinde hazanı ne güzel ifade etmiş.
“ Hazan inmiş yüzüne, bak geldiğin şu hale
Ağlasın ak saçların, ay düşmez bu ahvale
Zalimsin ey zülâlim, yüreğin dingin, ziyan
Avunma çare olmaz, artık gözünden akan
Nasıl olacak dönmek mümkün mü ki nihale”
Hazan mevsimi ayrılık olsa gerek. Baharla birlikte yemyeşil libaslarını giyinen ve sonradan bir yığın acı tatlı süreçten geçen bir seyri seferden ibaret hayat. Ve asıl olan o yere varmak serüveni. Ya birkaç dakika yahut bir asır. Ahiri başlangıcımız ve nihayetimiz olan kara toprak işte.
Boşuna demiyoruz dostlar, “topraktan geldik, toprağa gideceğiz” diye.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.