HAK KUVVETTE DEĞİL, KUVVET HAK’TADIR.-KAYA SAK
Değerli Can Dostlarım !.. Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz ve Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatında muhtelif yerlerde zikrettiği...
Değerli Can Dostlarım !..
Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz ve Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatında muhtelif yerlerde zikrettiği bu cümlenin mükemmeliyetinin daha iyi anlaşılabilmesi için bu hafta sizlerle Efendiler Efendisi Yüce Peygamberimiz Hazret-i Muhammed(s.a.v.)’in Muteber Hadis kitaplarından olan Riyazü’s-Salihîn’den bir sahih hadisini paylaşmayı uygun buldum. Rabbim cümlemizi müstefit olan (istifade eden) kullarından eylesin. Amin.
Suheyb(r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden evvelkiler içinde bir kral ve onun bir kâhini vardı. Kâhin ne derse kral onu yapar ikisinin çıkarları birbirine zıt olmadığı için çok iyi anlaşarak halkın hak ve hakikat tarafında olanlara akla hayale gelmeyen zulüm ve işkenceler yapıyorlardı. Kaçabilenler izlerini kaybettirip kurtuluyorlar kaçamayanlar da ya kralın ilâh olduğunu kabul edip kurtuluyorlar veya işkenceye dayanamayıp ölüyorlardı. Yıllar böyle devam ederken bir gün kâhin krala artık ihtiyarladığını ölmeden önce yerini dolduracak birini yetiştirmek istediğini o kişinin de en az kendisi kadar zeki bir genç olması gerektiğini söyleyerek bu gencin bulunmasını istedi. Bu talep üzerine hemen harekete geçildi ve aylar süren hummalı bir çalışma ve çok önemli elemeler sonunda Kenan isminde bir genç seçilerek önce kralın sonra kâhinin huzuruna çıkarılır. Kâhin de bir imtihandan geçirir ve genci çok beğenir ve hemen kâhinlik derslerine başlarlar.
Kenan her gün saraya derse gidip gelirken bir gün yoluna ak saçlı, ak sakallı kendisinin rahip olduğunu söyleyen bir ihtiyar çıktı. Rahip Kenan’a kâhinin ve kralın nasıl bir insan olduklarını kendisinin de Allah’a iman ettiğini ve iman atiği Allah’ı anlattı. Rahibin anlattıkları zaten evvelden beri aklına takılan bazı bir çok sorunun cevabını da almış oldu. Böylece her gün rahiple görüşüyordu. Bu arada derslere geç kaldığı için kâhin Kenan’ı dövmeye başladı. Kenan bu durumu rahibe söyleyince rahip kendisine “Kâhinden korktuğunda (Evde alıkoydular) ailenden korktuğunda da (Kahin alıkoydu) dersin diye tembihledi.
Durum böyle devam edip giderken, Kenan günün birinde insanların yolunu kesen büyük bir hayvana rastladı ve bunun üzerine:
-İşte şimdi bana bir fırsat doğdu. Bakalım kâhin mi doğru yoksa rahip mi işte bu gün öğreneceğim, diyerek eline bir taş aldı ve :
“Allahım! Eğer rahibin işlerini kâhinin işlerinden fazla seviyorsan hayvanı öldür ki insanlar kurtulup yollarına devam etsinler “ dedi ve taşı hayvana fırlattı. Hayvan öldü, insanlar yollarına devam etti daha sonra Kenan rahibin yanına geldi ve vakayı ona anlattı.
Rahip ona “Yavrucuğum bu gün sen benden efdalsin, senin şanın gördüğüm dereceye ermiş ve sen muhakkak yakında bir belâya uğrayacaksın. Eğer başına bir belâ gelirse benim bulunduğum yeri sakın söyleme.” dedi.
Kenan; Körleri, Abraşları yani ala hastalarını ve daha birçok hastalıkları iyileştiriyor ve insanları kurtarıyordu. Kralın meclis arkadaşlarından o günlerde kör olan birisi Kenan’ın ününü duyar ve bir çok hediye ile yanına gelir ve “-Eğer beni hastalığımdan iyi edersen bu hediyelerin hepsi senin.” dedi. Kenan: –“Ben kimseye şifa veremem, şifayı veren Allah’tır. Eğer sen Allah’a iman edersen ben de dua ederim O da sana şifa verir.” dedi. Bunun üzerine adam Allah’a iman etti, Kenan da dua etti, adam iyileşti ve adam kralın yanına geldi. Evvelce oturduğu gibi onunla oturdu. Kral adamdaki değişikliği fark ederek ;
“-Sana gözünü kim iade etti ?” diye sordu. O da :
“-Rabbim iade etti.” Diye cevap verdi, bu sefer Kral;
“-Senin benden başka rabbin mi var? Dedi O adam;
“-Benim de ve senin de Rabbimiz Allah’tır.” dedi .
Bunun üzerine kral adamı zindana attırdı ve devamlı işkence etti. Kenan!ın yerini adama söylettirdi. Kenan derdes getirildi. Kral Ona ;
“-Oğlum! Demek senin sihrin körleri ve alatenlileri iyi edecek dereceye geldi; şu ve şu işleri yapıyorsun.” dedi.
Kenan “-Ben kimseye şifa veremem; ancak Allah Tealâ verir.” dedi.
Bunun üzerine Kral onu tuttu ve devamlı işkence ederek sonunda Rahibin yerini öğrendi. Hemen rahip getirildi ona dininden dönmesi söylendi ama rahip dinlemedi ve dininden dönmedi. Çok sinirlenen kral bir testere istedi. Onu rahibin başının üstüne koyarak başını ikiye ayırdı her parçası bir yana düştü. Sonra kralın meclis arkadaşı getirildi ona da aynı teklif yapıldı kabul etmeyince o da aynı şekilde testere ile parçalara ayrıldı. Ardından Kenan getirildi yine aynı teklif ona da yapıldı tabii ki kabul etmedi. Kral Kenan’ı kendi ashabından bir cemaate teslim etti ve onlara şu emri verdi;
“-Bunu falan dağın tepesine çıkarınız ve orada dininden dönmesini tekrar teklif edin eğer dönerse ne alâ yok kabul etmezse dağdan aşağı atın.”
Bunun üzerine Onu götürdüler ve dağın tepesine çıkardılar. Kenan dağın tepesinde şöyle dua etti, “-Allah‘ım bunların haklarından gel ve beni bunların elinden kurtar.” Tam bu esnada dağ ihtizaza geldi ve öyle bir sarsıldı ki adamların hepsi aşağı yuvarlanarak helâk oldular.
Kenan yürüyerek Kralın yanına geldi.
Kral sordu “Hani seni götürenler ne oldu ?” Kenan gayet sakin “-Allah onları helâk etti ve beni onlardan kurtardı dedi ve ilave etti ; “-Benim emredeceğim işi yapmadıkça sen beni asla öldüremezsin. Kral:
“-Nedir o? Dedi. Kenan şöyle dedi:”-Ahaliyi geniş bir meydana topla, beni de hurma kütüğüne bağla sonra ok kabımdan bir ok al o nu yayın tam ortasına yerleştir, sonra “Bu delikanlının Rabbi olan Allah’ın adı ile de ve oku at ! Eğer bunu yaparsan o zaman beni öldürürsün dedi.
Bunun üzerine Kral halkı düz bir meydana topladı. Kenan’ı hurma kütüğüne bağladı. Sonra Kenan’ın ok kabından bir ok aldı yayın ortasına koydu bağırarak “Delikanlının Rabbi olan Allah’ın adıyla.” dedi ve oku attı. Ok Kenan’ın şakağına saplandı. Kenan elini şakağına koydu ve öldü. Bunun üzerine ahali “Delikanlının Rabbi ne iman ettik “ dediler. Sonra Kral çağrıldı Ona “-Korktuğun şeyi gördün mü? Vallahi korktuğun başına geldi; Ahali iman etti “ dediler.
Bunun üzerine kral sokak başlarına hendekler açılmasını ve hendeklerin alevlerle doldurulmasını emretti. Yeni din den dönmeyenlerinde bu hendeklere atılarak yakılmasını ferman etti “-Şayet girmeyen olursa zorla atın diye de emretti. Bu esnada kucağında çocuğu ile bir kadın geldi tam ateş çukuruna atlayacağı sırada durakladı. Kucağındaki sabi ona;
“-Anneciğim dişini sık sabret ;zira sen Hak üzeresin” dedi. (Hadîsi Müslim rivayet etmiştir.)
Muhterem Can Dostlarım !..
İnsanlık tarihinde bu ve buna benzer yaşananlar sayılamayacak kadar çoktur. Bunları birer hikâye, birer masal veya yaşanmış bitmiş birer olay gibi algılarsak ders noktasından zayıf almış olur ve sınıfta kalırız. HAFİZANALLAH. Bu kıssalardan alacağımız hisseler bize az da olsa bir şeyler kazandırmalı geleceğimiz adına. Ebedi hayatımız adına giderken yanımızda götüreceğimiz azık çantamızda orada işimize yarayacak bir şeylerin olması açısından oldukça önemli diye düşünüyor, haftaya devam etmek üzere sizleri Allaha emanet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.