"Görmeyenler Böyleyse"

"Görmeyenler Böyleyse"

Bekir AKDENİZ Ben Işığı Karanlıkta Gördüm   "Görmeyenler Böyleyse" İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nde şube müdürlüğü yaptığım...

Bekir AKDENİZ Ben Işığı Karanlıkta Gördüm   "Görmeyenler Böyleyse" İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü'nde şube müdürlüğü yaptığım günlerde yine bir şube müdürü olan Ayşe hanımla odalarımız yanyana olduğu için sık sık görüşebiliyorduk. Ayşe hanım benimle ilgili bir hatırasını şöyle anlatıyor: " O günlerden biriydi. Yabancıların olduğu bir toplantıda Halis bey İngilizce olarak bir şeyler anlatıyordu. O kadar güzel anlatıyordu ki bir arkadaş kulağıma eğilip  şöyle dedi: Bu yabancı misafirler şimdi düşünecekler ki gözü görmeyenler bu kadar İngilizce konuşabiliyorsa, görenleri ne kadar biliyordur kim bilir? Hâlbuki gözleri görmeyen Şube müdürümüz Halis bey'den başka salonda İngilizce bilen yoktu... "Ben Sana Vermek İstiyorum" Ramazan’dı. Öğretmenlik yaptığım Türkan Sabancı görme engelliler okulunun hizmetlilerinden biri, beni arayan birinin geldiğini haber verdi. Gelen oturduğum mahallenin cami cemaatinden yaşlıca bir amcaydı. Hal hatır dan sonra sebebi ziyaretini sordum; “Kusura bakmazsan fitremi sana vermek istiyorum.” dedi. Kendisine, kendimin de fitre hatta zekât vermeye mükellef olduğumu bu yüzden de kabul edemeyeceğimi ama isterse filtresini öğrencilerimden ihtiyaç sahiplerine ulaştırabileceğimi ifade ettim. Fakat adamcağız ısrarlıydı. Ne söylediysem de kabul etmedi ve dedi ki: "Yok, Ben sana vermek istiyorum kabul etmezsen başkasına gerek yok." Okuluma gelmişti ama acaba benim öğretmen olduğumu bilmiyor muydu ya da görmeyen öğretmenlere maaş verildiğinden haberi mi yoktu?   "Tadını Nasıl Görsün?" İlhan bir misafirliğe gider bir süre sohbetten sonra yemek masasına otururlar. Yemekler gelir ev sahibi hanım sorar: " İlhan Bey çorbanızın tuzu nasıl? Tuz ilave edelim ister misiniz? " Evin beyi atılır: " Yahu hanım senin de sorduğuna bak adamın gözleri görmüyor nasıl anlasın yemeğin tuzunu?"    "Zorla mı evlendin?"  Bir gün İstanbul'da eşimle birlikte bir otobüse bindik eşimin yanında oturan bir kadın beni kast ederek sormaya başladı: " Bu adam senin kardeşin mi yoksa beyin mi?" "Beyim teyze." " Beyin demek peki akrabadan mı?"Hayır teyze akrabadan değil." "Demek akrabadan biri değil o zaman aynı memleketli misiniz?" "Yok teyze aynı memleketli de değiliz." "Allah Allah O zaman mutlaka zorla evlenmişsinizdir vah yazık öyle mi?" "Zorla olur mu teyze kendi İsteğimle evlendim." "Hem de kendi isteğinle ha, peki sen mi çalışıyorsun o mu çalışıyor geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz.” "Tabii ki o çalışıyor ben de yiyorum artık devir değişti teyze."   "Hastayı Şuraya Oturtun" Bir gün ağabeylerimden biri İstanbul'a beni ziyarete gelmişti. İnsanlık hali yanımdayken rahatsızlandı evet o görüyordu ama istanbul’uda ben biliyordum. Onu hastaneye götürme vazifesi benimdi.  Sarıyer devlet hastanesine gidip numara aldık. Sıramız gelince de doktorun yanına birlikte girdik. Hemşire hanım beni göstererek, ağabeyime: "Hastayı Şuraya oturtur musunuz lütfen!" dedi. Böyle bir tepki ikimizde beklemiyorduk mecburen Ağabeyim duruma müdahale edip benim değil kendisinin hasta olduğunu söylemek durumunda kaldı.   Sen Biraz Görüyorsun Galiba? Görme engeller söz konusu olduğunda insanlar bir tuhaf tavırlar içine girerler sebebini bizler çoğu zaman çözmekte zorlanırız. Bu tuhaf tavırların başında toptancı yaklaşımlar gelir. Mesela körler okulundan bahsedersiniz, " Oranın öğretmenleri de müdürü de mi görmüyor?" derler. Körler derneği dediğiniz de oradaki herkesin gözlerinin görmediğini düşünürler. Bu kısa bilgilendirme den sonra hikâyemize geçelim: Murat ve rahmetli Süleyman, Bir görme engelliler derneğinin minibüsüyle Tekirdağ’dan dönmektedirler. Vakit gecenin hayli ilerlemiş bir saatidir. Boğaziçi köprüsü’nden geçerken bir polis durdurur. Yorgundurlar ve arabanın şöförü ricacı olur: "memur bey körler derneğinin arabası müsaade edersen geçebilir miyiz?" der. Polis kaptanın gözlerine dikkatli dikkatli bakarak: "ya öyle mi? “dedikten sonra hiç tahmin edilemeyecek şu sözleri sarf eder: "Sen galiba biraz görüyorsun sağdan sağdan dikkatlice götür onları. "Murat ve Süleyman kahkahalara boğulurlar. "Körler derneği’nin arabası “deyince bu defa da anlaşılan şoförü de görmüyordur zannedildi...   Siz Ayna mı tutuyorsunuz? Fatoş üniversite psikoloji okumuş ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yerleşmiş bir görme engellidir. Amerika'da bir gün yemek yerken yemektekilerden biri sorar: " Fatoş hanım dikkat ediyorum da yemeyi aldıktan sonra karşıya doğru cihazınıza götürüyor hiç şaşırmıyorsunuz görmediğimiz halde bunu nasıl başara biliyorsunuz?" Fatoş hanım cevabı yapıştırır; "Afedersiniz ama siz yemek yerken ayna mı tutuyorsunuz? Bunun görmekle ilgisi yok ki..." Evet değerli dostlar gördüğünüz gibi görmeyenlerin engelleri nasıl aştıklarını, bir taraftan da onlara yabancı olan insanlar... Bu nedenle engelleri ve engellileri tanıtmaya devam edeceğiz inşallah. Değerli dostum Halis Kuralay hocamın kitabından alıntıdır. Selam ve Dua ile...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.