Gazeteci ve Şair rahmetli Mehmet Balcı’nın anılması, bazı yazıları ve şiirlerinin değerlendirilmesi

Gazeteci ve Şair rahmetli Mehmet Balcı’nın anılması, bazı yazıları ve şiirlerinin değerlendirilmesi

Mehmet Balcı, 31 Mayıs 2013 tarihinde tedavi gördüğü Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hayatını kaybetmişti. Cenazesi 1 Haziran 2013...

Mehmet Balcı, 31 Mayıs 2013 tarihinde tedavi gördüğü Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hayatını kaybetmişti. Cenazesi 1 Haziran 2013 tarihinde ömrünü devam ettirdiği Bahçelievler Mahallesi Merkez Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Yuva Aile Mezarlığında toprağa verilmişti. Rahmetli Balcı için ölümünün birinci yıl dönümü münasebetiyle ailesi tarafından Cumartesi günü mevlit okutturuldu ve mezarı bir kez daha ziyaret edilerek dualar edildi.

1943 yılında Keskin'in Olunlu Köyü’nde doğan Balcı'nın babasının adı Hamza annesinin ise Meryem'dir. Balcı'nın altı kardeşi bulunmaktadır.

İlkokul üçüncü sınıfa kadar köyünde okumuş ve 1953'lü yıllarda ailesi ile birlikte Kırıkkale'ye göç etmiştir. 4 ve 5. sınıfları Gürler İlkokulu'nda, ortaokulu ise Kırıkkale Ortaokulu'nda okumuştur. Lise öğrenimini ise Kırıkkale Lisesi'nde yapmıştır.

Balcı, üç yıl kadar vekil öğretmenlik görevinde bulunduktan sonra MKEK Kuvvet Merkezi'nde işe başlamış; burada 6 ay kadar çalışıp Isparta'da askerlik görevine gitmiştir. Askerlik dönüşü tekrar MKEK'ye giren Balcı, aynı işyerinde işçilikten 1967 yılında memurluk kadrosuna atanmıştır.

Genç yaşta 1960 yılında Neriman Hanımla evlenmiş ve iki kız, iki erkek çocukları dünyaya gelmiştir. Neriman Hanım'ın vefatından sonra Balcı, Ruhsar Şenses Hanımla evlenmiştir.

Yazar ve şair Mehmet Balcı,1974 yılında eşi Neriman Hanım çocukları Hasan, Zekiye, Adil ve Meryem ile birlikte.

Memuriyette çalışırken TODAİE bağlı Sevk ve İdare Yüksek Okulu'nu bitirmiştir. 1977 yılında aynı işyerinde Şefliğe getirilmiş, 1984 yılında ise Ekonomist Uzman kadrosu unvanı verilmiştir. 1991'de İdari Kısım Müdürlüğü görevini yürütmüş ve 20 Ağustos 1991 yılında ise emekli olmuştur.

Görüldüğü üzere Balcı 1967-1991 yılları arasında 34 yıla yakın bir zaman MKEK'ye işçi/memur olarak hizmet vermiştir. Emekli olduktan sonra bir ara ticaretle de meşgul olan Balcı,1997 yılından itibaren mahalli basınla yakından ilgilenmiş olup günlük yazıları yanında ara sıra şiirleri de gazetelerde yer almıştır.

Bir ara İl Gazetesinde de yazan Balcı, 2000 yılından sonra Mavi Dünya gazetesinin günlük yazan yazarları arasında yer almıştır.

Benim kendisiyle tanışmam sanırım ticaretle uğraştığı sıralarda 1997 yıllarına rastlamaktadır. O süreden beri zaman zaman bir araya geldiğimizde sohbet konularımız şiir ve Kırıkkale üzerine olmaktadır. Ancak gazete köşe yazılarını ve şiirlerini bir kitap haline getiremediğinden kendisine hep sitemlerim olmuştur. Ancak bunu gerçekleştirme imkanı bulamadan aramızdan ayrılmışlardır.

 O hayatta iken bu yazıyı kaleme almadan önce kendisiyle uzun bir sohbetim oldu. Kendisinden çeşitli şiirlerini dinledim, gazete yazıları üzerine düşüncelerimi belirttim.

ESERLERDE YER ALDI

İleriye yönelik olmak üzere genelde yayınladığım eserlerin büyük bir kısmında Mehmet Balcı ve şiirleri hakkında bilgilere yer verilmiştir. Mesela Kırıkkale 2000,Dünden Bugüne Kırıkkale, Kırıkkale 2004, Kırıkkale 1999, 21. yüzyıla doğru İlimiz Kırıkkale, Kırıkkale 2009 ve Dünden Bugüne Keskin isimli eserlerimiz ile Kırıkkale Dergisinin 4. sayısında kendisiyle ilgili bilgiler mevcuttur. Komisyon tarafından 1995 yılında yayınlanan Keskin isimli eserde de Balcı ile ilgili bilgelere rastlıyoruz. Çok geniş olmamakla birlikte ileride ilimizin şair ve yazarları hakkında bilgi edinmek isteyenlerin bu kaynaklardan yararlanmaları mümkündür.

Ayrıca 2014 Mart ayında yayınlanan Keskin isimli eserimizde de rahmetli Balcı'ya iki sayfalık bir bölüm ayırarak kendisini anma imkanımız olmuştur.

BALCI'NIN GAZETE YAZILARI

Balcı'nın gazete yazıları Mavi Dünya gazetesinin (2009 yılı) genelde 5. sayfasında yayınlanmıştır. Bir örnek olması yönünden 21 Mayıs 2009 tarihli "İnsan Olmak" 23 Mayıs 2009 tarihli "Keşmekeşlik", 25 Mayıs 2009 tarihli "Bu Nasıl Sürtünmek?",29 Mayıs 2009 tarihli "Bir Ünite Kan Kurtarır Can" 30 Mayıs 2009 tarihli "Hatırlanmamak" ve 20 Haziran 2009 tarihli "Ah Şu Hayranlıklarımız" başlıklı köşe yazıları ele alınmıştır. İşlediği konular, bunları ele alış biçimi; duygu ve düşüncelerini okuruyla paylaşmaya çalışması üzerine dikkatleri çekmektir.

 

Mehmet  Balci2Rahmetli Mehmet Balcı sağlığının iyi olduğu dönemde beni ziyaret etmiş onunla uzun bir sohbette bulunmuştuk.

Yazılarda, duygu ve düşüncelerin bir plan dahilinde kaleme alınması, giriş yapıldıktan sonra da konuya uygun gelişme bölümünün yazılması ve fikir olarak okuyucuya verilmek veya ne sezdirilmek isteniyorsa sonuç bölümünde bunun dile getirilmesi esastır. Cümle yapısı yanında, cümle örgüsü de önemlidir. Kelimelerin seçilmesi, bunların yerli yerinde kullanılması, özne-yüklem ilişkisi de ayrıca önem arz eder. Paragraflara geçiş ile noktalama işaretlerinin de yerinde kullanılması yazının okunması ve beğenilmesini sağlayan unsurlar arasında yer almaktadır. En dikkati çeken taraf da yazı da konu/tema birliğinin sağlanılmasıdır. Elbette bu alışkanlıklar çok yazmanın yanında çok okumanın da bir gereğidir. Bu konuda bizlere yol gösterenlerde sözlükler, imla kılavuzları, edebi, dini, milli, ilmi vb. eserlerdir. Her yazarın kendine has bir anlatım tarzı olmasına karşılık dil kullanımında pek çok ortak noktalar bulunması normaldir.

Balcı'nın ana hatlara pek girmeden yazılarına bu gözle baktığımızda kelime ve cümle yönünden bir zenginlik görülür. Mesela "İnsan Olmak" başlıklı yazısındaki ilk iki paragrafa bakalım:

1- "Her canlı doğar, yaşar, yaşarken hayat şartları ile mücadele eder ve sonuçta ölümü tadar. Hiçbir canlı türü yoktur ki; ölümü tatmasın. . "

2-"Bütün canlılar arasında insan farklı bir yaratıktır. İnsan doğar, ilim irfan öğrenir, diğer canlılardan ve dünya değerlerinden yararlanır, kendi cinsine olduğu gibi diğer canlılara bile hizmet verir. "

Balcı'nın bu yazının gelişme bölümünde bilgece sözlerde kullandığını görüyoruz. Çünkü giriş bölümünde ortaya koyduğu tanımlamayı sanki ispata yönelik bir duygu içindedir.

"Keşmekeşlik" yazısında trafik kurallarına uyulmayarak yapılan hatalar ele alınırken; sürücü kusurlarının önlenmesi için eğitim verilmesiyle ilgili düşünceleri dile getirmektedir. Bu durum ülkemizin olduğu gibi ilimizin de önemli sorunları arasında yer almaktadır.

25 Mayıs 2009 tarihli "Bu Nasıl Sürtünmek?" başlıklı yazı siyasal içerikli bir yazıdır. Ekonomik kriz konu olarak ele alınmıştır. Bu yazıda yazarın kendi fikir yapısı biraz ön plana çıkmış. Ama bunu yazarken bile kelimelerini dikkatle seçmeye gayret göstermiş. Kendisi de yazısında " Bizler millet olarak siyaseti çok severiz, o nedenle bir türlü siyasetten uzaklaşamıyoruz " ifadesini kullanıyor.

29 Mayıs 2009 tarihli yazısı Kızılay Kan Merkezi'nin kan toplama ile ilgili kampanyasını ele alan "Bir Ünite Kan, Kurtarır Bir Can. ." başlığıyla yayınlanmış. Burada "Afetin günü ve saati yoktur, ne zaman geleceğini bilmek olanaksızdır. Doğal afetlere karşı her an hazırlıklı bulunulmalıdır. Bu hazırlıkların başında en çok ihtiyaç hissedilen şey ise kandır. Kan, ekmek kadar, su ve hava kadar önemlidir." tespiti bu kampanyanın önemini vurgulayan cümleler arasında yer almaktadır.

Mehmet  Balci3Mehmet Balcı'nın (gözlüklü olan)1968 yılında çalıştığı MKEK' de arkadaşlarıyla beraber bir kış gününde çektirdiği fotoğrafı

30 Mayıs 2009 tarihli "Hatırlanmak " başlıklı yazısı ise bir sitem yazısıdır. Kurucusu bulunduğu dernek tarafından Keskin'de yapılan bir etkinliğe davet edilmediği; bu yüzden de bir az kırgın olduğunu yazmaktadır. Tabii bunu yazarken kırarak, dökerek değil de 'saygı' ölçülerini aşmadan yapması dikkat çekicidir. Yazının sonunda " Dostlar, unutulmak ne kadar zor değil mi? " yakınması bundandır.

2 Haziran 2009 tarihli yazısı "Ah Şu Hayranlıklarımız" başlığı ile yayınlanmış. "Bu özenti, bu hayranlık nereye kadar" girişi ile başlayan yazının gelişme bölümü bu soruya cevap aramaktadır. Yazı son derece kabul gören düşüncelerle desteklenmiş. Yurt dışında çalışan insanlarımızın kendi kültür değerlerini unutarak Batı'nın etkisinde kalması, televizyon yayınlarının kendi kültür değerleri dışında pek çok uluslararası kültürlerin etkisinde kalarak yayınlar yaptığı eleştirisi yapılmaktadır. Balcı, tüm bunları bir özenti, bir hayranlık olarak yorumlamakta; Türk kültürünün varlığından bahsederek ilgililerin bu yöne dikkatini çekmektedir.

Balcı'nın yazılarında kullandığı cümleler pek uzun değil. Hatta çok kısa cümleler ile duygu ve düşüncelerini anlatıyor diyebiliriz. Yazıları sohbet özelliği taşımakla birlikte edebiyat türündeki fıkra türünü de kapsamaktadır. Bir konuyu ele alıp karşısındaki okurları ile konuşuyormuş gibi samimi bir dille anlatım yolunu seçmesi bunu işaret etmektedir. Şu hitaplara baktığımızda; "Tamam beyler, siz işinizi biliyorsunuz bilmesine de, sürücüler bu işi bilmiyor…/ Dostlar unutulmak ne zor değil mi…/ Sabahları pop müziği dinlemek zorunda değiliz. Üstelik bize yakışmıyor da…" cümlelerinden yazı türünü anlamak mümkündür. Bunda Balcı'nın oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz

BALCI'NIN ŞİİR DÜNYASI

Kendisi ile sohbet ederken bana verdiği şiirlerden birkaç tanesini sesli okumasını rica etmiştim. İlk eşine yazdığı şiir ile Perişan, Kızılırmak, Hasret ve Yunus'a Dair adlarını taşıyan şiirlerini okudu. Hem şiir okuyuşunu hem de ses tonunu duymak istedim. Ses tonu yumuşak olup dinleyiciyi rahatsız edici değil. Duygusal ve lirizmi ön plana çıkaran bir özelliği var. Şiirlerini okurken, vurgu ve tonlamayı yaparken, sesteki değişme hemen dikkati çekmektedir. Bu rahatsız edici ve şiirin ahengini bozan bir unsur değildir.

Kendisine hangi şairlerden etkilendiğini ve esinlendiğini sorduğumda bana; Karacaoğlan, Yunus Emre ile günümüz şairlerinden Ceyhanlı Hasan Turan ile Cemal Safi isimlerini saymıştı. Yetişme çağlarını da göz önüne alarak bu dört ismi değerlendirdiğimizde son derece renkli bir şiir ve tema farklılığı ortaya çıkmaktadır. Karacaoğlan aşk şiirleri, Yunus Em re ilahi/dini şiirler; Hasan Turan siyasal şiirleri yanında, yöresel temalar ile aşk şiirleri, Cemal Safi ise tema olarak aşk şiirleri ile tanınmıştır.

Balcı'nın şiir dünyasının esintileri kendi ifadesiyle bu isimlere dayanmaktadır. Ancak incelediğimiz 16 adet şiirinde de bu bahsedilen etkileşimlerin derinlemesine olmadığını, şairin kendi fikir ve düşüncelerine uygun bir şiir dünyası kurma gayreti içinde olduğunu söylememiz mümkün.

Balcı şiirlerinin son kıtalarında dünya, talih, kader, zaman anlamlarına gelen "Devrani" mahlasını kullanmakla birlikte şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylemez. Sohbet ederken şiirlerini yazılı okuduğunu, ezberi pek güçlü olmadığından bunları ezberlemediğini söylemiştir. Bana okuduğu şiirlerini de yine yazıdan okumuştur. Devrani mahlasının geçtiği dörtlüklerden bazı örnekler:

KÖYÜM şiirinden

Devrani'yem burada kestim sözümü

Viran olan köyüm yaktı özümü

Bizim bağların da güllü üzümü

Pekmez yaptığımız evler kalmamış

33 YIL SONRA şiirinden

Yaktın Devrani'yi aşkın narına

Kavlimiz var idi senle yarına

Baharda çıkardık gülün seyrine

Mevsimi belirsiz yıla dönmüşün

BALCI'NIN ŞİİRLERİNDE TEMA

Şiirlerinde fazla kullanılan ve başköşeye oturan bir tema bulunmamaktadır. Değişik temaları işleyen şiirler dikkat çekmektedir. İncelediğimiz şiirlerinde aşk, ayrılık, sevip te alamamak, perişanlık, küskünlük, özlem vb. temaların işlenildiğini tespit ettik. Bu da şairin bir konu/tema üzerinde yoğunlaşmadığını göstermektedir. Mesela;

Mehmet  Balci4Rahmetli Mehmet Balcı'nın (sağda oturan) bir grup arkadaşıyla 1973 yılında Çorum-Hattuşaş'ta tarihi yerleri ziyaret ederken çektirilmiş bir fotoğrafı.

PERİŞAN şiirinde

"Çıktım yücesine seyir eyledim

Açılmış goncası güller perişan

Kulak verdim dört köşeyi dinledim

Goncasız bahçenin hali perişan

Bozulmuş dünyanın hali temelden

Aradım çareyi gelmiyor elden

Bir fayda görmedim lal olan dilden

Suskundur konuşmaz, diller perişan

Gün ışırken eser seher yelleri

Yağmur yağmış, ıslanmıştır gülleri

Göç etmiş sevdiğim, viran yerleri

Kaybolmuş izleri, yollar perişan " derken

KÖYÜM adlı şiirinde

"Hele bakın şu köyümün haline

Tozlu yollarından eser kalmamış

Kurumuş bağları dönmüş gazele

Derelerden akan sular kalmamış

Bülbülleri ötmez olmuş dalında

Kağnıları gitmez olmuş yolunda

Düven süren yoktur harman yerinde

Dağılmış köyümde düzen kalmamış" diye yakınır.

Tema olarak dini bir içerik gösteren ve Yunus Emre'den etkilendiği anlaşılan "Yunus'a Dair" şair şöyle seslenir.

"Erenler diyarı Anadolu'mda

Yetişir mi bir er şol Yunus gibi

Gönül dostlarına rehberlik edip

Yol gösteren var mı şol Yunus gibi

Bektaşi Veli'den himmetin alan

Malını mülkünü eylemiş talan

Maddede manada Mevla'yı bulan

Sırrın çözen var mı şol Yunus gibi

Erenler dağının dertli bülbülü

Doğar mı anadan böyle bir veli

Haktan gayrisini söylemez dili

Söyleyenler var mı şol Yunus gibi "

ŞİİRLERİNDE UYAK / KAFİYE

Şiirde kafiye, halk edebiyatında ise uyak olarak tanımlanan bu ses ve ahenk benzerliği edebiyatımızda çok kullanılan ve tartışılan bir konudur. Serbest şiir yazımlarında pek dikkate alınmamasına karşılık Halk Edebiyatı nazım türleri ile özellikle dörtlük kullanımında kafiye önemli bir yer tutmaktadır. Hatta Divan Edebiyatının son dönemlerinde kafiyenin göz ve kulak için olduğuna dair pek çok tartışmada süregelmiştir. Kafiye/uyak kullanımı aslında şiire ses ve ahenk yönünden canlılık katan bir yaklaşımdır. Kafiyelerin sesçe benzeşmeleri, anlamca ayrı olmaları esastır. Mesela tam kafiye bir sesli, bir sessiz olmak üzere iki sesin benzeşmesi esasına dayanırken; zengin uyak en az ünlü-ünsüz üç ses benzerliğine dayanır. Yazılış ve söylenişleri aynı sözcük veya eklerle yapılan bir diğer kafiye ise Uyaksı olup sözcükler sonlarına zaman ekleri, çoğul ekleri vb. alır.

Yarım uyak ise tek ses (ünsüz) benzerliğine dayanmaktadır. Mesela yas-kes sözcüklerindeki 's' harfi/sesi yarım uyak olarak değerlendirilmektedir. Bu kafiyelerle birlikte edebiyatımızda redif, baş uyak, iç uyak, cinas, kapalı ve açık uyak gibi türleri bulun maktadır.

Balcı'nın şiirlerinde tüm bu saydığımız unsurlar geniş olarak yer almasa da yine de kafiyeye önem verildiği anlaşılmaktadır. Şiirlerde daha çok yarım, tam ve zaman zamanda zengin uyak görülmektedir.

Mehmet  Balci5Mehmet Balcı, Yakup Altın ile sohbet ederken

YUNUS'a DAİR şiirinden;

Erenler diyarı Anadolu'mda

Yetişir mi bir er şol Yunus gibi

Gönül dostlarına rehberlik edip

Yol gösteren var mı şol Yunus gibi

Bektaşi Veli'den himmetin alan

Malını mülkünü eylemiş talan

Maddede manada Mevla'yı bulan

Sırrın çözen var mı şol Yunus gibi

Erenler dağının dertli bülbülü

Doğar mı anadan böyle bir veli

Haktan gayrisini söylemez dili

Söyleyenler var mı şol Yunus gibi

Çağrısı birliktir tüm insanlara

İlmin kapısını açmış kullara

Ayrı gitmem türlü türlü yollara

Diyen var mı şimdi şol Yunus gibi

ŞİİRLERİNDE ÖLÇÜ

Balcı'nın incelenmek üzere verdiği 16 şiirinden 14 tanesi 11'lik hece ölçüsü ile 2'sinin ise 8'lik hece ölçüsü ile yazıldığını gördük. Bilindiği üzere 11'lik hece ölçüsü edebiyatımızda daha geniş alanda kullanılan ve halen geçerli olan ölçülerden birisidir. Balcı 11'lik ölçüyü kullanmakta başarılı iken duraklar konusunda şiirlerinde değişik yaklaşımlar görülür. Aynı durumu 8'lik ölçülü şiirlerinde de görmek mümkündür.

11' lik hece ölçüsü ile yazılmış şiirlere örnek:

ÜZGÜN MÜSÜN?

Üzgün müsün dost bağının bülbülü

Asla kirpiklerin yaşlı istemem

Var ise bir derdin gel bana söyle

Gözsel gözlerini yaşlı istemem

Sen giyin alları karalar giyem

İçi ver şerbeti, ağular içem

İstersen, canımdan vallahi geçem

Kusur benim olsun, affet istemem

Sen üzülme ben çileyi çekeyim

Gözlerim kanlı yaşlar dökeyim

Sensiz bu dünyayı sensiz nideyim

Acem mülkü benim olsun istemem

8'lik ölçü ile yazılmış şiirlerinden örnekler:

GEL GÖR BENİ

Gel gör beni ne haldeyim

Goncada gülde daldayım

Petekte olan baldayım

Gel gör beni gel gör beni

Leyla'sız Mecnuna döndüm

Gah ağladım, gahi güldüm

Feleğin atına bindim

Gel gör beni gel gör beni

Balcı'nın şiirleri, gazete yazıları gibi içten ve samimi ifadelerle kendini belli eder. Şiirlerini yazarken edebi anlamdaki gibi tüm kurallarını uygulama gibi bir gayret içinde de değildir. Ona göre duygularını dörtlükler halinde yine bir ahenk içinde ölçülere uygun sunulmasıdır. Bu yönde onun başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Şiir dili ve sözcük kullanımı son derece zengindir. Bu sebeple mısralarında bir yapmacıklık yer almadığı gibi anlatımı bozan bir kelimede mısralarında yer bulmaz. Balcı'nın içten geldiği gibi bunu şiir ve yazılarına aksettirmesi benim beğendiğim ve takdir ettiğim yanlarından birisi olduğunu belirtmeliyim.

Mesela ilk eşi Neriman Hanım için yazdığı 1995 tarihli şu şiirinde şair son derece başarılıdır. Buraya iki kıtasını alıyorum.

BAL GELDİN BANA

Hazanımda açan bahar çiçeğim

Dikenin yanında gül geldin bana

Şu fani alemi seyran ederken

Sırrımı sen çözdün dil geldin bana

Bülbülmüydün gelip kondun dalıma

Bezendin sen yeşilime alıma

Derelerden akan coşkun selime

Karıştın bir damla sel geldin bana

ŞİİRLERİNDE TASVİR

Tasvir/betimleme gerek nesirde gerekse nazımda cümle ya da dizelerle bir nesneyi, manzarayı veya bir insanın görünüşünün anlatılmasıdır. Edebiyatımız bu tasvir konusunda son derece başarılı örneklerle doludur. Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatımızda bununla ilgili binlerce örnek bulmak mümkündür. Tasvire bazı edebiyatçılar cümle/şiirle resim yapmak, resim çizmek tanımlamasını da yapmışlardır.

Balcı'nın şiirlerinde bu yaklaşım hissedilir. Elimize bir kalem aldığımızda bir dizeden yola çıkarak anlatılan temanın veya varlığın resmini çizebiliriz. Mesela "Kızılırmak" şiirindeki mısralarda;

"Bir zamanlar coşkun coşkun akardın

Gel de şu halini gör Kızılırmak

Dalga vurup kenarını yıkardın

Gel de şu halini gör Kızılırmak

Çekilmiş suların gör Kızılırmak" diye seslenirken, Kızılırmak'ın tasviri yapılmış. Bunu durumu çizmek, resimlerle yansıtmak mümkün. Yine "Köyüm " şiirinde;

"Hele bakın şu köyümün haline

Tozlu yollarında eser kalmamış

Kurumuş bağları dönmüş gazele

Derelerde akan sular kalmamış " mısralarında da çizilecek manzaralar vardır. " Dağlar Kızı " isimli şiirinde ise bir güzeli şöyle anlatır:

" Salındıkça boyun benzer selviye

Kara sevdalandım sırma telliye

Ben de meraklıydım ince belliye

Hem teline hem beline hayranım" veya "Hasretlik" şiirindeki

"Dağlarımız kekik kokar gül kokar

Ela gözlü kızlarımız can yakar " mısralarındaki anlatımda da yine bir betimleme görülür.

Şiirinden Örnekler

KIZILIRMAK

Bir zamanlar coşkun coşkun akardın

Gel de şu halini gör Kızılırmak

Dalga vurup kenarını yıkardın

Gel de şu halini gör Kızılırmak

Çekilmiş suların gör Kızılırmak

Sivas dağlarında var çıkış yerin

Bazen yüzden akan, bazen de derin

Medeniyet eline geçmiş kaderin

Tutulmuş bentlerin bak Kızılırmak

Yatağın çöl olmuş gör Kızılırmak

Dağ demezdin taş demezdin akardın

Öfkelenir bazen canlar yakardın

Yatağını kirli tutmaz toplardın

Yatağın kirlenmiş gör Kızılırmak

Çekilmiş suların çöl Kızılırmak

Kuşlar bile içmez olmuş suyunu

Taşımışlar çakılını kumunu

Kıyıların olmuş moloz yığını

Coş da kenarını sil Kızılırmak

Vadinde açılsın gül Kızılırmak

İsterim ki olsun yeşil vadimiz

Bayram etsin oğlumuzla kızımız

Vadisinden gül toplamak arzumuz

Yeşillik içinde ak Kızılırmak

Yeşersin yatağın çok Kızılırmak

 

Kerem yandı Aslı için aşk ile

Mecnunun geçtiği çöle hasretim

Mehmet Balcı 1 Haziran 2013 tarihinde aramızdan ayrılarak ebediyete intikal etti. İl gazetesi ve Mavi Dünya gazetelerinde yazdığı dönemde yapıcı bir üslup kullanmaya özen göstermiştir. Yıkıcı değil yapıcı, eleştiriler değil yol gösterici bir tarzı benimsemiştir. Şiirlerinde tema olarak sevgi, özlem ve birazda burukluk görülür. İyi bir şair ve iyi bir gazeteciydi. Bu yayınlanan yazı daha önce Mavi Dünya Gazetesi’nde de kendisi hayatta iken yayınlanmıştı. Fotoğrafları kendisi vermiş, şiirlerini kendisi getirmişti. Bu yazı bugün güncellendi. Şair ve gazeteci bir dostu rahmetle bir kez daha yad ediyorum.

Bu anma gününde kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve sevenlerine de de sabırlar diliyorum.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.