Alaattin Karaer

Alaattin Karaer

FAS GEZİMİZ! (4)

FAS GEZİMİZ! (4)

MARAKEŞ EL BAHİA SARAYI: Majörelle Bahçelerinden ayrılıyoruz. Fas Hanedanlığının ihtişamının en iyi şekilde gözlemlenebileceği yer olan Bahai Sarayı ziyaretine gidiyoruz. İhtişam diyoruz, Bahia kelime anlamıyla da ihtişamlı demekmiş.

     İlk girişte çok ilgimizi çekmedi. İlerledikçe geniş bir saray olduğunu görüyoruz.

     Tarihi kesin olmamakla birlikte vezir Ahmet Bin Moussa’nın isteği ile 19. yüzyılın ortasında başlayıp, 20. yüzyılın başında sonlanan iki etaplı bir süreçte inşa edildiği biliniyor. Sultanın ailesi ve haremi için yaptırdığı saray, gerek mimarisi gerekse el işlemlerinden oluşan sanat eserleriyle şehrin en önemli çekim merkezindedir. Vezirin ölümünden sonra yağmalanan saray, o günlerde biraz zarar gördüyse de güzelliği ve ihtişamı görülmeye değerdir. Birbirinden güzel havuzları ve bahçeleriyle Fas Hanedanı’nın görkemini yansıtması amaçlanan yapının avlusuna ilerledikçe Fas ve İslam kültürü izleri görülüyor. Kullanılan binlerce çini, tavanlardaki boyama sanatı özellikleri el işi duvar süslemeleri ile zemin mozaikleri görülmeye değer. Saray iki bölümden oluşuyor. Avlu ve bahçe kısmı. 150’nin üzerinde odası varmış. Demek ki her dönemde yönetenler zevk ve sefa içerisinde olmuşlar. Bu her dönemde ve her ülkede çok şey değişmemiş. Yöneten ve yönetilenler. Ezen ve ezilenler…

    Tavanlardaki ahşap oymalarda ayrı bir işçilik örneği, Fas çinilerine de hayran kalmamak elde değil.

alaattin-karaer--kose-yazisi-1-012.jpg

alaattin-karaer--kose-yazisi-2-006.jpgalaattin-karaer--kose-yazisi-3-009.jpgalaattin-karaer--kose-yazisi-4-006.jpg

 

     Zamanla yarışıyoruz. El Bahia Saray’ını nasıl gezdik, çıktık anlamadım. Çarşı meydanına yürüyerek geliyoruz.

    Bulunduğumuz yer, Marakeş’in en önemli simgelerinden biri olan tarihi Kutubiye Caminin tam karşısındaki sokağın köşesi. Öğle saatleri yaklaştığı için, güneşi tepemizde hissetmeye başladık. Camiye geriden baka kaldık. Önemli olan Argan Yağıydı çünkü!

alaattin-karaer--kose-yazisi5-012.jpg

Marakeş’te her şey kızıl renkli. Kızıl renkli,  Kutubiye Cami 70 metre yüksekliğindeki minaresi, tarihi ve mimari yapısıyla kentin ve ülkenin önemli sembolleri arasında yer alıyormuş.

     Mimarisinin her yüzünde farklı bir desen bulunan camii, bozulmayan güzelliğiyle 13. yüzyıldan beri tarihe meydan okuyormuş. En ilginç özelliği 70 metre yüksekliğindeki Mimarisi görmeye alışık olduğumuz gibi yuvarlak değil, dikdörtgen kule şeklinde. En ucunda da hilal değil, top bulunuyor.

     Bizim göremediğimiz 13. yüzyılda Berberi Kral Yakup Mansur zamanında inşa edilen camiye, etrafında bulunan portakal ve selvi ağaçları arasından geçerek giriliyormuş. Taş kemerli ana giriş kapısıyla görkemli bir yapı olan cami, el işlemesi ve oyma mimarisiyle de öne çıkmış. Yüzyıllardan beri Müslümanların ibadetini yerine getirdiği camiinin hemen yanında ise eski bir caminin yıkıntıları varmış. Söylentilere göre önce bu caminin inşaatı yapılmış, ancak inşaat bittikten sonra kıblenin hatalı olduğu fark edilince camii açılmadan yıkılarak, yerine bugünkü Kutubiye Cami inşa edilmiş. Caminin güzelliğinden etkilenen Muvahhidler daha sonra camiden ilham alarak aynısını İspanya’nın Sevilla kentine La Giralda ismiyle inşa etmişler.

alaattin-karaer--kose-yazisi-6-005.jpg

Fas’a gitmeden önce duyduğumuz Argan Yağı için, rehberimle birlikte, kadın kooperatifi olarak hizmet veren satış yerine doğru ara sokaklardan gidiyoruz. Öyle ahım şahım bir satış merkezi hayal etmeyin. Küçük odada yerlerimizi aldık. Ben çok beğenmediğim yeşil çay içerisine atılan nane yapraklı çay ikram edildi.  Satış yerindeki görevli anlatıyor, rehberimiz tercüme ediyor.

alaattin-karaer--kose-yazisi-7-002.jpg

    Neymiş bu Argan yağı. Dertlere deva hastalara şifaymış. Bir nevi hastane, doktor sanki. Fas’ta yetişen zeytin ağacına benzer bir ağaçtan elde edilmesi. Fas yağı olarak da bilinmekteymiş. Ünü tüm dünyaya yayılmış olan Argan yağı 125-450 yıl yaşayabilen ağaçlardan toplanan yemişlerden elde ediliyormuş.

    Argan yağı ise zengin bir antioksidan kaynağı olmasını sağlayan temel yağ asitlerinin yanı sıra oldukça yüksek oranda E vitamini içerir. Antioksidanlar hücrelere zarar veren ve yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan serbest radikallerle savaştığı için, Argan yağı özellikle cilde faydalı yağlardan biri olarak öne çıkarmış.

    Argan yağı cildi nemlendirir, kuruluğu giderir ve cildin esnekliğini arttırır. Cilde faydaları dışında kolesterol ve damar sertliğine de iyi geldiği belirtiliyormuş!

     Argan yağı içerik ve fayda bakımından zeytinyağına benzer özellikler gösterir ama zeytinyağından daha faydalı olduğu da her karşılaştırmada belirtilirmiş. Cildi Koruma ve iyileştirme özelliği, Cildin yaşlanmasını Geciktirme özelliği, Saçı güçlendirme özelliği, Tırnak zayıflığını ve kırılmasını önleme özelliği, Kalp Damar Hastalıklarını önlem özelliği… Saymakla bitmiyor…

alaattin-karaer--kose-yazisi-8-003.jpg

     Argan yağını elde etmek epey zahmetli bir iş olduğunu öğrendik.. 1 litrelik Argan yağı için en az 8 ağaçtan yemiş toplanması gerekirmiş. Ağaçlardan toplanan yemişler kurutulur, tek tek elle soyulup kavrulduktan sonra ezilerek yağ çıkartılırmış. Üstelik bu ağaçların soyu tükenme tehlikesi altında olduğu söyleniyormuş. Faydaları da eklenince tüm bu özellikleriyle Argan yağı dünyadaki en pahalı yağlardan biri haline gelmiştir. Dolayısıyla piyasada bu ürünün sahtelerine rastlama ihtimalimiz oldukça yüksek olduğu için, alışveriş ederken güvenilir mağaza ve markaları tercih edilmesi gerekli olduğu içinde rehberimiz bizleri bu güvenilir satış yerine getirmiş. Mış… Muş.. derken… Zurnanın zırt dediği yere gelindi sonuçta!

     Her gramajda, her hastalık için kremleri vardı. Buraya kadar gelinmişte, alınmadan gidilir miydi? Birde bizlere ucuz vereceklerdi. 2 adet yarım litre alana, bir yarım litre bedava. Parası olan değil yetişen alıyordu. Yarım litresi 40 Euro. Sizin anlayacağız. Bir litresi 80 Euro verip alırsanız, yarım litre bedava vereceklerdi. Böyle mucizesi olan Argan yağı bırakılır mıydı.

     Artık, cildimizdeki kırışıklıklar gidecek, dökülen saçlarımız dökülmeyecek ve kel kalmamız önlenecek. En büyük sorunumuz olan Kalp Damar hastalığımızda son bulacak…

     Argan yağını elde etmenin bir başka yönteminin de keçi dışkısı ayıklamak olduğu söylenirmiş. Argan yemişleriyle beslenen keçiler, bu yemişleri sindirmeden çıkarırlarmış. Dışkıdan ayıklanan yemişlerden de Argan yağı çıkarılırmış. Giderek azalsa da günümüzde hala bu yöntemin uygulandığını belirten kaynaklara rastlayabilirsiniz.

 

devam edecek…

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1868 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alaattin Karaer Arşivi