FAS GEZİMİZ! (19)
Otelimize giderken rehberimiz, Casablanka filminin çekildiği Rick’s Cafe’yi gösteriyordu. Fas turuna gelenlerin mutlaka gitmesi gereken bir restoran olduğu söylenmişti. Fakat bugünün yorgunluğunun üzerine, sanmıyordum ki kimse gitmeye niyetli olsun. Rehberimiz yinede açıklamalarını sürdürmeye devam etti. Casablanka filminden esinlenerek, çekildiği yerleri özenerek aynı şekilde yapmışlar. Cafe içerisinde en ünlü olan yer ise piyanonun bulunduğu bar kısmıymış.
Öyle elini kolunu sallayarak, gidince pat diye girilmiyormuş. Önceden mutlaka rezervasyon yapılması gerekliymiş. Çünkü turistler tarafından yoğun bir ilgi varmış. Yorgun olmasak, gidince muhteşem bir atmosfer içinde kalınıyormuş.
Yemek yerken bir yandan da Casablanka filminden kesimleri seyretme olanağımız oluyormuş. Garsonların kıyafetleri ilginçmiş. Kadın garsonlar yerel kıyafetlerle, erkek garsonlar ise başlarında kırmızı renkli fesle sıcakkanlı ve güler yüzlü karşılıyormuş. Birinci sınıf hizmet veriliyormuş.
Her saat açık değilmiş. Öğlen 3 saat akşam 5 saat. Öğlen 12.00-15.00, Akşam 19.30 – 01.00 gibi…
Yemeklerinin hepsi ayrı bir lezzete sahip olduğu gibi genelde deniz ürünleri de bulunuyormuş. Farklı mutfak yemekleri mevcut olduğu gibi, Fransız mutfağının vazgeçilmez menüleri de mevcutmuş.
Bazı yemeklerin fiyatları dudak uçurtuyormuş. Bizde dudaklarımızı uçurtmayalım diye, otele gitmeyi düşünüyorduk. Sanmıyorum giden de olmadı herhalde!
Otele yerleşip, yemek sonrası otelin etrafında kaldırımlara tezgahlarını kurmuş seyyar satıcılar, kalabalık insanlara son akşam bakalım derken;
Şehrimizin ünlü modacısı, Yurdanur Moda’nın sahibi Yurdanur Duman’a gelen telefon üzerine programımız değişti birden!
Kazablanka’nın ünlü Moda Tasarımcılarından Said Mahrouf, organize ettiği düğüne davet ediyordu, Yurdanur Duman’ı. Daha önce gittiğimiz yurt dışı gezilerimizde de olduğu gibi Kazablanka’da da kendini gösterecekti. Böylece, Fas’ın Kazablanka şehrinde zengin bir düğüne şahitlik edecektik. Eşimle birlikte davete katılmışlardı. Bizler geriden davetlileri seyretmekle yetindik.
Gerçekten görülmeye değerdi sanırım. Salona giren, özellikler bayanların kıyafetleri muhteşemdi. Yurdanur Duman gelin ve damatla yakından ilgilenirken, kaynanalar da misafirperverliğini fazlasıyla göstermişler…
Birkaç gün önce bizim temsili fakir Fas düğününde bahsetmiştik.
Fazlasını yaşamışlar bu gecede! Kısaca yeniden hatırlayalım zengin düğünü sırasında geleneksel Fas düğününü…
Fas gelenekler konusunda zenginmiş. Bu da çoğunlukla düğünlere ve kutlamalara da yansırmış. Her bölgenin kendine has gelenekleri ve aileler arasında farklılıklar gösterse de, düğün organizasyonları, çiftin hangi gelenekleri eklemeye karar verdiğini bağlı olarak üç ile yedi gün arasında değişiyormuş. Rengarenk abiyelerin, parıldayan mücevherlerin, yüksek sesli müziğin, dansın ve kahkahaların bol olduğu düğünlerde görülen bir gelenekmiş.
Bu dönemde gençler genellikle eşlerini kendileri seçermiş ama yine de ailelerinin rızalarını alarak bu önemli kararı paylaşırlarmış. Düğün öncesi önemli organizasyonlar gerçekleşir, özellikle kadınların katıldığı ve ev eşyalarının hediye edildiği Çeyiz partisi düzenlenirmiş. Gelin ve yakın kız arkadaşları ile akrabaları hamama giderlermiş. Kadınların negaffa dedikleri geleneksel banyo ardından gelinin giyinmesine yardımcı olurlarmış. İlk gün gelin süt banyosu yapar, ardından ellerine ve ayaklarına kına yakılırmış. Bunun şans ve doğurganlık getirdiğine inanılırmış. Bazen damadın adı, gelinin kınasının içinde gizli olurmuş.
Düğün süresince gelinin kıyafetleri sık sık değiştirmesi beklenirmiş. Düğün için standart bir gelinlik yok, fakat ipek pahalı kıyafetler tercih edilmesi söz konusuymuş.
Eskiden, kadınların ve erkeklerin partileri ayrı olurmuş. Cellabe denilen geleneksel kıyafetleri giyen damadı kutladıktan sonra, davetliler birlikte arabalara binilerek, korna çalına çalına, gelinin partisine gidilir ve davulcuların anonsuyla damadın gelişi anons edilirmiş. Bana giydirdikleri entari gibi boydan boya elbise yani Cellabe.
Gelin sık elbise değiştirdiği için de, her kıyafete uygun bir mücevher seti takılırmış. Genelde yeşil elbise, diğer canlı renkler tercih edilirmiş.
Gelin salona ‘amariya” adı verilen süslü geniş sandalye ile getirtiliyor. Damat gelinin duvağını kaldırıp, yanına oturuyor.
Daha sonra parti gerçekten başlar ve inanılmaz leziz yemekler sunulurmuş.
Tajin, kuskus, pastil ve diğer Fas’a özgü yemekler. Müzik ve eğlence sabahın erkek saatlerine kadar devam edermiş.
Kazablanka’da;
20. yüzyılın başında nüfus yoğunluğuna sahip, kendi halinde bir yerleşim yeri olan Place des Nations Unites’i göremedik.
Kentin Katolik rejiminin yönetimi altında olduğu 1930 yılında inşa edilmiş, Kültürel ve mimari açıdan kente çeşitlilik katan Kazanblanka Katedrali’ni göremedik.
Kentin caddelerinde dolaşma olanağımız olmadı ki, mola vermek için Ligue Arabe Parkı’nı görelim.
Otantik atmosfer ile gezginlere kentin geçmişini tanıma fırsatı veren, gastronomi ve alışveriş meraklıları tarafından mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir bölge olan Eski Şehir’i göremedik.
Kentin merkezindeki Maarif Semti’nde yer alan, çok amaçlı her biri 28 katlı İkiz Kuleleri göremedik.
Avrupa kültürünün Fas gelenekçiliği ile harmanlandığı Quartier Habous’u göremedik.
Adını, sanata ve seyahat etmeye düşkünlüğü ile tanınan Faslı iş adamından alan Abderrahman Slaoui Müzesi’ni göremedik.
Kraliyet Sarayını göremedik.
Sahip olduğu 200 bin metrekarelik alanı ile Afrika Kıtası’nın en büyük 2. alışveriş merkezi Morocco Mall’i görmedik.
Avrupa mimarisinden izler taşıyan sayılı binalardan, Notre Dame de Lourdes’i göremedik.
Kazablanka Limanını göremedik…
Her şeyin bir sonu varmış. Her köşesi bir açık hava müzesi olan, büyük bir ülke Fas gezimizin sonuna geldik. “Evde oturan, erken ölür” dermiş Çingene atasözü. Gezmekte, yeni yerler görmekten güzel ne olabilir? İnsan bir daha göremeyeceği insanları, tarihleri, kültür ve medeniyetleri ancak gezerek yaşayabilir. Gezmek bir tutkudur. Aynı zamanda bir terapi olduğunu unutmayalım. “Çok yaşayan mı bilir, çok gezen mi?” demişler. Düşünmeden “Gezen çok bilir” demişler!
Gezimizi sizlerle paylaşmak istedik. Okuduğumuzu, gördüğümüz, yaşadığımı birleştirerek, sizlerle paylaşmak istedik. Umarım sıkılmadınız!
Bu gezimizi, düzenli ve sağlıklı bir şekilde organize eden TEMPO – TUR ve çalışanlarına, Rehberimi Dr. Efsun Müftüoğlu’na grup adına teşekkür ediyoruz.
Evde oturan, erken ölür sözünü unutmayalım…
Ayağımızda ayakkabılarımız varken gezelim, görelim, yeni denizlere yelken açalım!
Bitti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.