Ahmet Polat

Ahmet Polat

En Kıymetli Hazinemiz

En Kıymetli Hazinemiz

Dünya ve ahireti kazanmak için insanoğluna verilen ömür sermayesi, hoyratça kullanılan ve en çok aldanılan nimetlerin başında zaman gelir. “Daha zamanı var” diyerek ertelediğimiz planlarımız ve işlerimiz; mahdut ömür sermayemizin ansızın tükenmesiyle akamete uğrayabilir. Osmanlı âlimlerinden İmam Birgivî, “Avâmil” isimli Arapça gramer kitabında, bir bahsi işlerken, “yarıncılar (erteleyenler/sonraya bırakanlar) helak (yok) oldu” (هَلَكَ اَلْمُسَوِّفُونَ) cümlesiyle, işlerimizi yarına bırakmanın kötü sonuçlar getirebileceğini ilim taliplisine tenbihlemiştir.

Yüce Allah, Müslümanlarda farkındalığın oluşması için Kur’an-ı Kerim’de zaman ve zaman kavramları üzerinde sıklıkla vurgu yapmıştır. Öyle ki, teorinin pratiğe dönüşmesi açısından yirmi dört saat/gün; namaz vakitleri, beş farklı zaman dilimine bölünmüş, rutinliğe düşmeme adına da namaz saatleri (güneşin dünya etrafındaki dönüşüyle) devamlı değişmiştir. Bununla birlikte, hac ve oruç; iki bayramla taçlandırılmıştır.

Günler, aylar, seneler ve bayramlar, birbirini kovalarken aslında şuna dikkat çekilmektedir: “Ey Müslüman! Sen akıllısın, zamanın kıymetini bil; anne-baban, akraban, eşin, dostun vs. önceki bayramlarda, senin gibi hayattayken şu an aranızda yok. Sen de onlar gibi ahirete göçüp gideceksin. Ömrünü iyiliklere, güzelliklere, Allah’ın rızasına muvafık hayat sürdürmeyi temel felsefe edin, uyanık kalarak her iki dünyanı da kurtar.”

Zamanın kadri kıymetini bilen milletlere baktığımızda, bilim, teknoloji, fen, sanat gibi sahalarda öne çıktıklarını görürüz. Bunun arkasında ise hayatlarını, prensipli-planlı yaşama ve zaman tanzimi üzerine bina etmeleri yatmaktadır. Zaman algısı bulunmayan milletlerin ise hemen hemen her konuda dünya klasmanında geri kaldıkları gözlemlenmektedir. Nitekim sosyal medyada karşılaştığımız boş ve faydasız videoların menşei, bizlere bunu ispatlar mahiyettedir. Daha açık ifadeyle, ilerlemiş ülkelerle geri kalmış ülkelerin vatandaşlarının; sosyal medyada paylaştıkları video içerikleri ve nitelikleri karşılaştırıldığında, aradaki nitelik farkı rahatlıkla görülmektedir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında, İslâm Âleminin zaman değerlendirme karnesine baktığımızda, an itibariyle vaziyetin iç açıcı olmadığını üzülerek söyleyebiliriz. Batı Medeniyeti, bizim namaz vakitlerindeki değişkenliği alıp kendi hayatlarının merkezlerine yerleştirmek suretiyle dünya hayatında başarıdan başarıya koşarak inkişaf etmişlerdir. Bizler ise zamana müteallik pek çok kavramı Kur’an-ı Kerim’de görüp okumamıza rağmen gerekli ihtimamı gösterememişiz. Lakin tamamıyla olumsuz düşünmek haksızlık olur; “Devrim” isimli arabaların kısa zamanda portatifinin yapılması, Fuat SEZGİN’in; ilmî çalışmalar esnasında yemeğini yemesi, emektar annelerimizin; uzun kış günlerinde örgü işleriyle meşguliyeti bu kabildendir. Bu da demek oluyor ki, “istenildiğinde en iyisini yapabiliriz.”

Meseleye farklı açıdan bakalım: İnsan, kavramlarla düşünerek hayatına şekil verir. Lisanımıza giren “tatil” kavramı Arapça kökenlidir ki, “atâlet” kelimesinden türemiştir. Atâlet (عطالة); “var oluşun eylemsel donukluğudur. Var olanın; işlevini bir süreliğine askıya alması, durdurması, içinde bulunduğu ortama kendini kapatması, kendi kapısına kilit vurması” anlamındadır” (TDK). En basit deyişle tembelliktir. Oysa İslâm; bizlere, bir işi bitirdiğimizde diğer işe yönelmeyi emretmektedir (İnşirâh, 94/7). Yani zihnî veya bedenî yorgunluğumuzu daha basit eylemlerle gidererek tembelliğin önüne geçmemiz (dizel motorlar gibi çalışırken dinlenmemiz) istenmektedir. Oysa “tatil” kelimesi, bilinçaltımıza plansızlığı, tembelliği ve âtıllığı yerleştirmektedir. Hemen yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, bizler; tabi ki izin yapacağız, ailemizle vakit geçirip, evimizin eksiklerini gidereceğiz. Zaten bu sayılanlar da bir çalışmadır. Şu hâlde “tatil” kelimesine, “boşluk, boşta kalma” anlamları yüklenmemelidir.

Zamandan tasarruf etme adına şu tedbirleri alabiliriz: Resmi daire, doktor, ziyaret gibi herhangi bir işimizi randevu alarak görme, (günlük, haftalık ve aylık) esnek kısa veya uzun planlar yapma, görüşmeleri namaz öncesine ya da sonrasına Cami müştemilatında gerçekleştirme (namazı buyruk gibi görmeyerek arka planına odaklanma), TV, radyo ve sosyal medya için sınır koyma, arkadaş çevresiyle bir araya geldiğimizde lüzumlu/faydalı meselelere değinme, günün belirli saatlerini çocuklarımıza veya torunlarımıza ayırarak ömrümüzü bereketlendirme, günlük 15 dakika faydalı kitap okuma, kabiliyetimize göre basit bir el sanatlarına yönelme, bir ayeti mealiyle/tefsiriyle anlamaya çalışma, meclislerimizi/ruhlarımızı gıybet, dedikodu ve nemime gibi kalbî hastalıklardan uzak tutma vd.

Abdülfettah Ebû Gudde, İbrahim CANAN ve Yaşar DEĞİRMENCİ gibi müelliflerin, zamanın kıymetini ele alan eserleri okuyarak daha da şuurlanabilir, ömrümüzün beyhude geçip gitmesini engelleyebiliriz.

Filistin’de katliama maruz kalan Müslüman kardeşlerimizin hak ve hukukunu çeşitli platformlarda dillendiren/gözeten Mücahit İsmail HANİYE’nin şehadeti kutlu olsun. Hz. Allah, Efendimizle haşreylesin. Âmin.

Bu yazı toplam 7022 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi