Dünya Hocalı Soykırımını Tanımalıdır -1
Ermeniler, Azerbaycanlıları Vahşice Öldürdüler Hocalı sıykırımı hakkında çok yazmışımdır. TV kanallarında konuşmuşumdur. Sempozyum ve Kongrelerde...
Ermeniler, Azerbaycanlıları Vahşice Öldürdüler
Hocalı sıykırımı hakkında çok yazmışımdır. TV kanallarında konuşmuşumdur. Sempozyum ve Kongrelerde her defasında bu konuyu gündeme taşıyorum. Türkiyedeki yetkili kişilerle konuştuğumda, bilim adamları arasında, siyasiler, öğretim üyeleri ile diyalogumda hamı söylediklerimi, yazdıklarımı, TV'deki konuşmalarımı taktir ediyordur. "Bravo, doğru söyledin", diyorlar.
30 Mart 2007 yılında uluslararası camiada ve dünyanın pek çok ülkelerinde izlenen, ünlü "Ceviz Kabuğu" programında akşam saat 22.30'dan sabahın 06'dek Ermenistan dosyasını enine, uzununa, belgelerle, detaylı şekilde anlattığımda pek çok insanlar da, çalıştığım Gazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden, sivil toplum teşkilatlarından çoklu olumlu düşünceler, övgüler aldım. Ve bu tanınmış programı yöneten yazar, gazeteci kardeşim Ulkü Cevizoğlu'nun fevkalade yöntemleri ile canlı yayına taşıdığı konu üzerine, "Neden TBMM bu konu ile bağlı karar alamıyor?", demesine rağmen, TBMM'nin hâlâ da duyarlı olmamasına hayret ediyorum. Hocalı gibi katliyama duyarlı olmamalarını anlamakta zorlanıyorum. Evet, hep diyorlar ki, gerçekten de Hocalı'da soykırım yapılmıştır. Hatta devlet adamları da Hocalı olayını konuşmalarında bir soykırım olarak niteliyorlar. Belgeler, resimler, öldürülen sivil insanların; ihtiyar, genç, çocuk, hamile kadınların nasıl öldürüldüklleri ile bağlı resimler, dökümanlar elimde vardır, önlerine koyuram. "Ah", "Of", "Bu nasıl bir dahşet?", "Bu bir soykırım", diyenler çok çokturlar.
Fakat beni hayrete salan bir konudan rahatsızım: TBMM'de bu konuyu ele almamaları ve soykırım kararı almamalarına şaşırıyorum. Buna hayret ediyorum ve Milletvekillerine haykırıyorum:
Hanı, Aynı Millet, İki Devlet Diyoruz?
"Sağduyulu olun, alın bu konuyu gündeme ve soykırım kararı alın, hani "Aynı millet, iki devlet" diye, her defasında, "Öyle ya, biz aynı milletiz, be ne? diyorsunuz?
Ermeni lobbisi, olmayan bir soykırım olayını dünya devletlerinin Meclislerine dek götürüryor ve hayatta izi, belgesi olmayan olayı soykırım gibi niteliyorlar ve 31 devletin Meclis kararını almayı da başarmışlar. Demek ki Ermeni lobbisi, rüşvet karşılığında, büyük hediyeler karşılığında hiç bir belge sunmadan, böyle bir başarıyı elde ediyorlar ise, o zaman TBMM'de oturann milletvekilleri, önlerinde belgeler, resimler, dolu dolu binlerle öldürülmüş kişi ve kadınların, çocukların, kurşunlanmış, mermi ile parçalanmış cesetlerin resimlerine bakarak içleri sızılamıyor mu? Aynı millet evladı gibi kalpleri ağramıyor mu? İki devler insanları gibi soydaşlarımızın o dünyadaki ruhlarından rahatsız olmuyorlar mı?
Öte yandan Ermeniler, 31 dünya devletlerin Meclislerini kandırmışlardır, olmayan vakayı soykırım olarak hemin devlet adamlarının ruhlarına, hafızalarına sokmuşlardır. Ama önlerinde hazır belgeler, masum insanların parçalanmış, ilker yöntemlerle param parça olmuş resimlerine bakarak TBMM Milletvekillerinin neler düşündüğünü merak ediyorum? Ve bu konu ne kadar, kaç yıl masada beklemelidir? Ve öten yılların faturası kime yazılmalıdır? Sorun nedir, kardeşlerim? Biz kardeşiz, isteseniz de, istemeseniz de biz kan bir kardeşiz, tarihi geçmişimiz vardır, örf adetlerimiz vardır. Her konuda, her kademede, tarihin bütün sayfalarında bakınız, biz ayni millet olarak yaşamışızdır. Size neler oluyor?
Şah İsmayıl ile Sultanı Batılılar Düşman Yaptılar
Evet, Batılı devletler sevmediler Şah İsmayıl Hataiyi, adam XVI. yüyyılda kocaman Azerbaycan devletini yaratmıştır ki, Derbendden ta Tebrize dek, büyük bir Azerbaycan devleti vardı bir zamanlar. Ve Osmanlı ile komşu olmuştu; yani kardeşin sınırı Ağabeyinin sınırına dayalı olmuş, böylece Osmanlı güvenilir komşu ile sırt sırta dünyaya hakim olma gücüne sahib olmuştu. Ve bü gücün önünde duracak güc ve kuvvet de yoktu. Elbette ki, İngilizlerin, Fransızların ve özellikle de Prussiya İmparatörlüğünün işine yaramıyordu. Doğu'da kocaman Osmanlı İmparatörlüğü, yanında da küçük kardeşinin devleti kurulmuş, Kuzey Kafkaslara dek uzanan coğrafyada yerleşiyordu. Gürcistan ve İrevan Hanlıkları Şah İsmayıl Hataiye vergi ödemeye tabi tutuluyordu.
Batılı devletler aldılar kararlarını, iki kardeş arasında sıcak çatışma uyandırdılar, ateşler, iftiralar, söylentiler bürüdü memleketi, sonunda iki kardeş savaş için Çaldıranda karşılaştılar. Onları bu savaşa iten timsahlar, balinalar arkada, perde dalında leşlerini bekliyor, sevinçeriyle kardeş savaşını izliyorlardı.
Genç Şah İsmayıl Hatai, kendine ne kadar güvenmiş olsa da oturup konuşmalıydı, ikna etmeliydi, bu kardeş kanının akıtılmasını önlemeliydi. Sultan da suçludur, hadi diyelim ki, küçük kardeş yolunu azmış, ne biliyim, yanlış davranışlar yapmıştır, ya, oturun masa arkasında, konuşun, bitirin sorunlarınızı. Hayır efendim, nasıl bitireceklerdi, öte yanda İngiliz parmağı suyu bulandırıyordu, bu tarafta ise Alman ve Fransız casusları iş başındaydılar. Aralarında ateşlenen çatışmanın faturasını Hatai, mağlub olarak canıyla ödedi. Sonuçta, Azerbaycan devleti dağıldı, ufalandı, Rusya ile İran arasında paylaşıldı ve bu günlere gelmiş bulunuyoruz.
Ermeniler, "Hepimiz Ermeniyiz" Dediler,
İstanbul'da Ayaklandılar. Neden?
Bütün bu tarihi geçmişimizi bile bile TBMM Milletvekilleri neler düşünüyor acaba? Belki XVI. üzyılının tadını almış, Batı devletlerinin iftiralarını, hain planlarını, yeni modern senaryolarını mı bekliyordur? Bazı kişiler, sivil toplun kuruluşları üyeleri kendi hain yüzlerini ve yeni planlarını açıklıyorlar. Örneğin, "Geviz Kabuğu" programından bir kaç gün sonra bir komşum vardır ki, her karşılaştığımda konuşuyordu, keyfimi soruyordu, bana yaklaştı ve aynen şöyle dedi:
"Ben sizin konuşmalarınızı TV'de sabahlara dek izledim. Hocam, şunu söylemeliyim ki, ben şahsen Azerbaycan ile Türkiye arasındaki dostluğa inanmıyorum", dedi ve o günden salamını kesti. İşte böyle zihniyetler vardır ve gerçekten de içimizde böyle tebligatı yapıyorlardır. Bunlar hakkında çok yazdım, böyle zihniyetleri hep eleştirdim. Ama, aklım bana zaman zaman "dur", diyor ve düşünüyorum:
"Neler oluyor Türkiye'de? Grant Dink'i öldürdüler, diye, bütün Ermeniler İstanbul'da sokaklara döküldüler ve "Hepimiz Grant Dink'iz, hepimiz Ermeniyiz" pankartlarıyla kocaman Caddeyi işgal ettiler. Tek bir Türkiye bayrağı ellerinde yoktu. Türkiye bu olaya sustu.
Ama öte yandan PKK'yı susturmaya kalkan Mehmetçikler ve Türk vatandaşlarımız Kuzey Irak sınırlarında, çeşitli terör eylemlerinde şehit oluyorlar, ölüyorlar, onlar için hiç bir Ermeni asıllı, Türk pasaportunu taşıyan kişiler pankart açmıyorlar? Türk askeri öldü diye susuyorlar. Ama Türk pasaportunu taşıyorlar. Neden susuyorlar, acaba?
Çanakkele Mezarlığında Azerbaycanlılar da Vardır
Çanakkele mezarlarında tek bir Ermeni mezarını bulamadım. Ölenler arasında Azerbaycan Türklerinin isimleri de vardır. Balkan savaşlarına gönüllü katılan, şair, yazar Ahmet Cavad gibiler az değiller.
Ben bu topraklarda yaşayan bütün ırklardan olan insanlara, Türk vatandaşlarına saygım vardır. Çünkü Çanakkale savaşlarında canlarını ölüme atmış, zafere ulaşmışlardır.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu bu güzel memleket hepimizindir, bir santim toprağı uğrunda binlerle Mehmetçik şehit olmuştur. Hâlâ Allahu Akber Dağını hatırlayalım, 90-100 bin Mehmetçik soğuk buzlar üzerinde öldü. Neden öldüler? Vatan için, memleketin azatlığı için, bağımsızlığımız için, bu günün mutluluğu için, değil mi?
Canlarını bu memleket için vermiş nice nice Memhmetçiyin ruhları şad olsun, Allah rahmet etsin. Şimdi soruyorum, yaşadığımız topraklarda meskunlaşan Ermeni camiası Memhetçik için neden sokaklara çıkmıyorlar, onların ruhu için yürümüyorlar? Neden Grant Dink'in taraftarlarının ellerinde Türkiye bayrakları yoktu? Neden bu güzelim Türkiye topraklarını bölmeye kalkıyorlar? Peki, neden buradalar, sorusu da gündeme geliyordur? Neden aynı topraklarda yaşıyoruz? Neden Kandil Dağlarında "Ermeniyim, ama Türküm" diyen, bağıran yoktur?
Ve son olarak, topraklarımızı parçalamaya kalkan, Ermenistan Cumhurbaşkanı kendi logosunda Ağrı Dağı'nın resmini kaldırmıyorlar? Neden 90 bin Ermenistan vatandaşı Türkiye'de çalışıyorlar? Diplomatik ilişkisi olmayan bir devletin vatandaşının Türkiye'de meskunlaşması doğru mudur? 1915 olaylarını destekleyen ve yalandan soykırım olduğunu söyleyen kişiler Türkiye'de neden çalışıyorlar? Bu rakamı Sayın Cumhurbaşkanı Abdulla Gül , T. C. Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan ve Dış Işleri Bakanı Sayın Ali Babacan da söylemiş oldular, basında defalarca dile getirdiler. Ama hiç soran varmı ki, düşman bir ülke vatandaşı burada ne yapıyor, ülkemiz aleyhine neler konuşuyorlar? Rahmetlik G. Dinkle bağlı İstanbul'daki yürüyüşin içinde Ermenistan Meclisinin milletvekilleri de davet olunmuşlardı. Buna hiç anlam veremiyorum. Gül gibi memleketin içine düşmanlar nasıl sokulmuşlardır, hayret bir şey.
Hocalı'da Etnik Temizleme Yapılmıştır
Tarihten de bellidir ki, Ermenistan kukla devleti Azerbaycanlıların bin yıllarla yaşadıkları topraklarda kurulmuştur. Bunun belgesini "Ceviz Kabuğu" programında dinleyicilere canlı yayında gösterdim ve kaynakçaları da okudum. Kendi topraklarımızın sahiplerini 1990-92 yıllarında dede baba topraklarından kovdular, göç ettirdiler ve öldürdüler.
Artı Garabağ'ın en manzaralı, yeşil dağları, tepeleriyle çevrelenmiş Hocalı ilinde Ermeni çetelerince katliyam yapılmıştır. 1992 yılı, Subat ayının 26'da Hocalı İli, dünya harıtasından silinmiştir. Ermeni çetelerinin, Daşnaksütün partinin teröristleri 1913-15 yıllarında Kars'ta, Erzurum'da, Kahramanmaraş'ta yaptıklarından daha vahim bir trajediyi Hocalıda yaptılar, çock, yaşlı, kadeı, erkek bakmadan öldürdüler, derilerini diri diri soydular, kalplerini diri diri sinelerinden koparıp köpeklere attılar...
Fransız gazeteci Jean-Yves Jinet'in gördükleri karşısında söyledikleri, katliyamın boyutunu da gösteriyordu:
"Pek çok savaş hikayesi dinledim. Faşistlerin zulmunu işittim, ama Hocalıdaki gibi vahşete umarım kimse tanık olmaz".
Fransız canilerinin Cezayir'de Müslümanları garınca gibi yok etmeye kalktığını TV'deki belgeselde izledim, tüyleim ürpeşti, bakamadım. Naziler 6 milyon Yahudi'yi sobalarda yaktılar. Hocalıdaki son Ermeni katliyamını dünya hâlâ da iyi tanıyamamyor.
Rus Ordusunun 366. Alayı'ın da desteği ile Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından ve başlarında Robert Kaçaryan'ın (Garabağ doğumlu, kolunda ve bileğinde Azerbaycan ekmeğinin kokusu vardır) olduğu Ermeni çeteleri, teröristleri tarafından o gece saldırısında 613 insan hayatını kayb etti: onların arasında 106 kadın, 63 çocuk, 70 yaşlı insan bulunuyordu.
Hocalı Soykırımını Dünya Neden Tanımıyor?
Hıcalıda yapılan katliam sırasında 8 aile tümüyle yok edildi; 25 çocuk öksüz kaldı; 130 çocuk velilerinden birini kaybetti. 487 kişi - bunlardan 76'sı ocuk - yaralandı, sakat kaldılar. 150 kişinin kaderi hâlâ da belli değil. 1275 sivil esir alındı. Böylece Hocalı kenti dünya harıtasından silindi.
Şimdi bunları bir daha tekrar yazıyorum ve şöyle bir soruyla TBMM soruyorum:
"Ulu Önderimiz, marhum Haydar Aliyev'in deha kelamlarından biri de "Aynı Millet, İki Devlet"tir. Yani, aynı anneden dünyaya merhaba demişiz, kanımız, ruhumuz da birdir, biz dopadoğru Türküz". Bunu Türkiye'de TBMM salonlarında da defalarca duydum, her panelde, sempozyumda da duyuyorum. Öyle ise sorun nedir, kardeşlerim? Neden TBMM gündeminde Hocalı soykırımı tartışılmıyor? Neden kardeşlerinize yapılan soykırım kararını alamıyoruz, Sayın Milletvekilleri?
Yıllardır, hep bunu düşünüyorum ve buna cevap bulamıyorum. Hem kardeş olacağız, hemde Hocalı soykırımına cevabsız kalacağız. Böyle kardeşlik olmaz, diyorum. Bu bazılarının kafalarında şöyle bir soruyu da gündeme taşıyor. Bunu düşünürken kendime de soruyorum - ne kadar bir birimize samimiyiz?
Acaba, "semimi" olarak mı davranıyoruz? Yoksa kendimizi "samimi" olarak mı gösretiyoruz? Sayın Milletvekilleri bunun neresindesiniz? Kardeşler de kendilerini iyi tanımalılar, tanımlamalılar, diyorum. Ne demek istediğimi iyi anladınız, her halde. Düşünelim bunu.
Ermeniler ise zavallı seyyahlar gibi dünya devletleri Meclis Başkanlarına, milletvekillerine rüşvetlerini, hediyelerini taşımaktalar ve sırada 32. devlet Meclisi kararını açıklamamaya hazırlanıyor.
Fakat bizim bu güzelim kardeş ülkemizdeki TBMM Milletvekilleri şimdilik kendi emekli maaşlarının peşine takılmışlardır.
İnşaallah emekli maaşlarını da alacaklardır, samimi olarak Hocalı soykırımı ile bağlı Meclis kararını da almış olacaklar, diye sabırla bekliyorum.
İnşaaallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.