Davos Zirvesi
Azerbaycan-Türkiye İlişkileri Ekseninde Davos'un Önemi Başbakan Erdoğan, Dünyada Flaş Haber Oldu Davos zirvesi bitmiştir, ama yankıları hâlâ da...
Azerbaycan-Türkiye İlişkileri Ekseninde Davos'un Önemi
Başbakan Erdoğan, Dünyada Flaş Haber Oldu
Davos zirvesi bitmiştir, ama yankıları hâlâ da devam etmektedir. Eta Dağının sıcak lavları gibi dünya gazetelerinde flaş haber olarak gündemi sıcak tutmaya devam ediyor. Böyle görünüyor ki Davos'ta Türkiye Başbakanı, Sayın Recep Tayyib Erdoğan, sadece Sayın Simon Peres'e değil, tüm dünya basınına da iyi bir ders vermiş oldu. Aksi halde dünyada hiçbir dünya devlet Başkanı, dünyanın en ileri gazetelerinde devamlı flaş haber olarak gündemde böyle tutulmamıştır.
XXI. ve XII. yy. dünya liderlerinden sadece diktatörler Napolyon, Hitler, Lenin, Stalin ve Mao dışında elbette. Uygar dünya liderleri - Fransa Başkanı De Gool, Amerika Başkanı Eyzenhauer, İngiltere Başkanı Çörçil, Kuba Başkanı Kastro, Mısır Başkanı Naser, Hindistan Başkanı Gandi, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Atatürk, Azerbaycan Devletinin Kurucusu Aliyev... hakkında dünya basınında flaş haber olmuş dünya dehaları sayılıyorlar. Bu bir gerçektir ki yukarıdaki siyaset devleri, ülkelerinin bağımsızlığı için canlarını siper etmişlerdir; millet evlatlarının özgürlükleri yolunda son nefeslerine dek kahramanlık, cesaret, hüner sergilemiş, hukuk savaşı vermişlerdir. Sonunda halklarına vaat ettikleri bağımsızlığı, özgürlüğü kanları bahasına ülkelerine getirmişlerdir; devletlerini evrensel düzeye götürmeye gayret sarf etmişlerdir ve haklı olarak dünya basınında flaş haber olmuşlardır.
Bana göre aynı kişilerin sırasına Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı da eklemek doğru olur. Neden derseniz? Evet, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve yaratıcısı, büyük önder Mustafa Atatürk, ağır silahlarla donatılmış düşmanlar karşısında gerçek bağımsızlık, ölüm-kalım Çanakkale savaşını vermiştir. Bu tarih hepimizin ruhunda, kalbinde ebediyen yer almıştır. Bu bir gerçektir. Selçuk dönemini de eklemiş olsak, ortalama bin beş yüz yıl tarihi olan Osmanlı İmparatorluğu gibi tarih olarak hafızalarda devamlı kalacaktır.
Sayın Erdoğan, XXII. yy. Nasiri Oldu
Fakat Cemal Abdul Naserin "Dünya Araplarının Birliği" yolunda canını feda ettiği yıllardan günümüze dek Arap devletleri kendi köşelerinde, bir birlerine karşı düşman, kavgalı biçimde yaşamlarına devam ediyorlar. Fakat Davos'ta Sayın Erdoğan'ın, Arapların hak ve özgürlüklerini savunması ve jest yaparak zirveden hızlı ayrılması, Arapları bir anda hareketlendirdi. Sayın Erdoğan, bir birlerine karşı düşman değil, aynı ırk ve aynı din kardeşler olduğunu dünya Araplarına bir daha hatırlatmış oldu. Ve bu ateşi fitilleyen kişi Arap olmayan, fakat Osmanlı torunlarından biri ve Türkiye Başbakanıdır. Ben kurur ve ferah hissi ile Sayın Erdoğan'ın Davos'taki Gazze oturumundan terbiyeli şekilde, sakince kalktığını defalarca izledim ve kendisine en yüksek puanı verdim.
Eğer bu gün, Sayın Erdoğan, Üniversitede fizik, matematik, yüksek mühendis, Tıp, yahut ta her hangi uzmanlık alanında okumasına bakmazsızın, uzmanlık alanını sormaksızın, benim öğrencim olmuş olsaydı, kendisini sınava almazdım, gıyabında ona en yüksek puanını verecektim. Önüme alıp alnından öpecektim, bu kadar.
Türk Dünyasının XI. Antalya Kurultayında, ilk önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Sayın İlham Aliyev, daha sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kürsüden Dünya Türklerine birleşme "Çağrısı'nı yaptılar.
Sayın İlham Aliyev'in isteği üzerine Dünya Türklerinin XII. Bakü Kurultayında da her iki dünya liderleri bu "Çağrı"yı tekrarladılar ve dakikalarca ayakta alkışlandılar. Bütün dünya basını bu çağrıyı flaş haber olarak yazdılar. Fakat pek çok dünya devletlerinde bu "Çağrı", düşmanlarımızın kalbine keskin bıçak gibi saplandığını da biliyoruz.
Osmanlının iki Kahraman Torunu -
Tayip Erdoğan ve İlham Aliyev
Dünya basınından yazları okuduğumda şöyle düşündüm: Osmanlı İmparatorluğu, içinde 34 ülkeyi barındırmıştır. Bu ülke insanları Anadolu'daki soydaşlarımız kadar özgürce yaşamalarına devam etmiştir. Osmanlı, bu 34 ülke insanlarını korumuş, onlar için her türlü olanakları sağlamıştır (sadece Türklerin zor durumda bırakıldığını da söylemeliyim).
Şimdi 300 milyon Türklerin birleşmesi, sadece kardeşlerin birlikte yaşamalarını gerçekleştirecektir. Eğer Türk Dünyası birleşmiş olsa başka devletler için büyük imkânlar, olanaklar saklamış olacak, dünya devletleri ile daha sıcak dostluk, komşuluk oluşacaktır, diye düşünüyorum. Bu birlikten dünya devletlerinin tedirgin olacağına anlam veremiyorum.
Aynı olay şimdi Arap devletleri için de geçerlidir. Ve eğer, Arap ülke liderleri toparlanarak, uyanmış olsalar, bir araya gelip, anlaşarak birlikte güvenliklerini, özgür haklarını, bağımsızlıklarını birlikte korumuz olsalar, bu gün Gazze'deki vahşi savaş, insanların toplu şekilde öldürülmesi olayları yaşanmayacaktı. Burada sorun, bana göre kesinlikle İsrail değildir, sorun, aynı din ve aynı kanı taşıyan Araplardır. Evet, suçlu olan sadece İsrail değil, Arapların ta kendisidir. Bir araya gelemiyorlar, birisi Sarayda, öteki çadırda yaşamış olsalar bile, bunlar ciddi şekilde onların farklı millet, ırk olmalarının göstergesi değildir.
Davos zirvesinden ayrılan Sayın Erdoğan, her hangi bir şekilde, kesinlikle ne İsrail halkını, ne İsrail devletini, Musevi halkını rencide etmemiştir. Bu bir gerçektir. Tam tersi, Sayın Peres, Türkiye Başbakanına saygısızlık sergiledi, ona parmağıyla işaret ederek, sanki karşısındaki büyük bir İmparatorluğun Başbakanı değil de, öğrencisiymiş gibi davrandığını görmüş olduk. Bundan dolayıdır ki, yapmış olduğunu anladı, Sayın Erdoğan'ı aradı ve üzgün olduğunu ifade etmiştir.
Türkiye-İsrail Dostluğu Ebedi Olacaktır
Eğer hepimizin gözleri önündeSayın Peres'in de sırtına, omzuna, ellerine aralıksız olarak bir ahlaksız, edepsiz moderatör, Paneli yöneten, etik ve ahlaktan yoksun, terbiye dışı insan, dürtüleriyle, eli ile tecavüze kalksaydı, Sayın Peres'in ne yapacağını merak ediyorum? Belki de susacaktı? Bilemem, ama Sayın Erdoğan, Oğuz soyundan gelen Türk kahramanları gibi kafasını dik tutarak erdemli şekilde oturumu terk etti ve en doğrusunu yapmıştır.
İsrail'de yaşayan Yahudiler, dünyadaki Musevi halkı, ABD'de yaşayan Yahudi camiası, onları bir zamanlar İspanya topraklarından, öten asrımızda i
se Almanya'dan kovduklarında, Osmanlı Hanedanı, öten asrımızda ise Ulu önder Atatürk Yahudilere kucak açmışt
ır. Bunu ne tez unutuyorlar?
Yahudiler bu gün de bizler gibi Türkiye topraklarında uygarca, rahat ve özgürce yaşamlarına devam ediyorlar. Ve unutmamalılar ki bölgede İsrail'in en yakın dostu, yakını ve savunucusu yalnız Türkiye'dir. Ve Türkiye Başbakanına hiçbir Yahudi'nin, ABD'de yaşayan Yahudi Cemaatinin
, hiç kimsenin kalkıp da "kepazelik yapmıştır" türünden laf söylemeye hakkı yoktur. Çünkü Sayın Erdoğan, Türki
ye topraklarında ve Türk dünyasında yaşayan yüz binlerce Musevi insanının da Ağabeysisi ve Başbakanı sayılıy
or. Bu sözler, Türkiye'de yaşayan 71 buçuk milyon ve 300 milyon Dünya Türklerin biri olarak beni de rahatsız ediyor. Olsa olsa, dünya Türklerine, ayriyeten Azerbaycan'a karşı bazı azınlıklar "kepazelik" ediyorlar. Evet, somut kanıt olarak Garabağ ve Hocalı'yı sıcak kaynakça göstere bilirim.
Garabağ, Azerbaycan'ın kalbidir ve Batı Azerbaycan'da da, bin yıllarla dede-baba topraklarında yaşayan Türklere karşı, Ermenistan ve Rusya Silahlı Kuvvetleri gaddarca, vahşice katliam yapmışlardır. Soydaşlarımız yakılarak, vahşice öldürülerek etnik temizlik yapılmıştır. Sözün gerçek manasında tam bir vahşilik, tam bir soykırım yapıldığını dünya şimdi anlıyor, fakat kepazelik yaparak susuyorlar.
BM 4 karar almıştır, Ermenistan'ı uyarıyor, Azerbaycan topraklarını işgal etmelerine son verilsin karara bağlıyor. Fakat Batı devletleri, İsrail de dâhil susuyorlar. Burada haklı olarak, dünyadaki pek çok devletler, orada yaşayan insanlar "kepazelik" yapıyorlar, demiş olsam yerine düşür. Çünkü Ruslar, Gürcistan topraklarına girdiğinde Batı devletleri ve ABD hareketlendi ve Gürcistan'ı haklı olarak savundular. En doğrusunu da yaptılar. Peki, aynı devletler Azerbaycan topraklarını işgal eden oyuncak devlet olan Ermenistan'a karşı neden tavır almıyorlar? Susmalarına sebep nedir? Çünkü Azerbaycan, bir Müslüman devletidir. Olay budur, uyanmalıyız, anlamalıyız bu gerçekleri. Şimdi dünyada gerçekten de Müslüman katliamı başlamıştır. Örnek mi, istiyorsunuz? Alın, siz Irak'a iyice bakın, her gün burada yüzlerle insan öldürülmüştür, hâlâ da öldürülmeye devam ediliyor. Öte yandan Afganistan'a bakalım, orada da Müslümanlar öldürülür. Bosna'da da aynen, Pakistan'da tam bir kargaşa yaşanmaktadır. Garabağ'da da Azerbaycan Türkleri öldürülür. Lübnan'da da Müslümanlar öldürüldü. Şimdi Gazze son katliamdır. Her yerde, her köşede Müslümanların katliamı yapılmaktadır. Ama neden? Sırada İran düşünülmektedir. Bu Müslüman katliamına ne zaman son verilecektir? Soruyorum, ne zaman? Dünyada yok mu öyle bir ülke yahut ta bir lider ki, bu zavallı Müslümanları savunmuş oldun?
Şimdi Başbakan, Sayın Erdoğan gerçekleri Sayın Peres'in yüzüne söyledi, yer yerinden oynadı. Neler oldu? Sayın Erdoğan ne yaptı ki? Aynı din kardeşlerinin öldürülmesini durdurun dedi, bu kadar. Fakat yüzü kara basın ve dünya Hıristiyan medyası almış önüne Sayın Erdoğan'ı heyyy eleştiriyorlar, ellerine yağlı tike düşmüş gibi sağa, sola döşüyorlar: "Neden bunu yaptı?", ne biliyim, "İsrail ilişkileri askıya alınmıştır" gibi laflar yazılıyor.
Bölgede İsrail'in Tek Dostu Türkiye'dir
Bunu her kes iyi bilmeli ve anlamalıdır ki, her ne olur olsun, İsrail-Türkiye ilişkilerinin zedelenmesi ilk önce İsrail'e zarar verecektir. Çünkü Türkiye gibi dev bir ülke ona arabuluculuk yapıyordur ve Orta Doğu'da barış için elinden geleni yapmaktadır. Bu dostluğun tarihi geçmişi olduğu unutulmamalıdır.
İkincisi, eğer Türkiye, üzerine düşen barış görevi, arabuluculuğundan elini çekmiş olsa, yine İsrail zararda olacaktır. Neden mi? Çünkü onu bu bölgede savunacak, onunla anlaşacak başka bir ülke bulunmuyor ki? Savaşıl tavrı ile tanınıyor, buna göre.
Üçüncüsü ise, İsrail, mevcut bölgede, saldırgan yönüyle Suriye, İran, Filistin, Lübnan gibi ülkeleri önüne almış, bu ülkelere dost olarak değil, düşman gibi davranıyor. Tıpkı Ermenistan gibi, hep toprak işgal ediyor. Ne yani, hepsi kötü, sadece İsrail mi iyidir? Bu kadar da kendine güvenmemelisin. Bölgede barış yerine, İsrail, savaşı tercih ediyordur.
Bu gün Hamas vardır, yarın kim olacağı belli değildir, hiçbir ülke ile bu ülkelerin liderleriyle barış sağlayamıyor, saldırgan davranıyordur. Ve sadece Türkiye gibi dev komşusuna muhtaçtır, bu bir gerçektir. Uzaktaki dostlar önemli değildir, önemli olan kiminle komşu isen, onunla neyin pahasına oluyorsa, anlaşmalısın, iyi komşu olmak durumundasın. "Komşun kötü, göç kurtar", Atasözü vardır. Ama nasıl göçeceksin, topraklar göçürülemez. Öyle ise tek yol vardır, anlaşmak, anlaşmak, anlaşmak... Bunu silahla yapsan, pahalıya patlar, yarın tüm Müslümanları önüne alacaksın, düşmancılık daha da büyüyecektir. Geleceğin çocukları bile düşman olacaklar ve bu ise hayat var oldukça düşmancılık da devam edecektir, anlamına gelir. Bu çok kötü. Fakat İsrail, dost olmayı sanki istemiyor, barışı sağlayamıyor, hatta yapamıyor demiş olsak doğru olur. Buna göre de Türkiye'ye muhtaçtır ve bölgede tek Türkiye, İsrail'in dostu ve iyi anlaşa bilecek garantörüdür. Çünkü burası ulu Atatürk'ün kurmuş olduğu laik, hukuk ve demokratik Türkiye devletidir ve dünyada barışı, sulhu koruyan tek ülkedir. Buna göre İsrail de bunu iyi biliyordur, anlıyor ki, Türkiye Orta Doğu'da barışın ve sulhun garantörüdür. Kim ne diyorsa, ne yazıyorsa, desin, yazsın; İsrail-Türkiye ilişkileri ebedidir ve kalıcıdır. Her iki taraf bunu iyi biliyor ve ilişkiler tüm tatsızlılara, olup geçenlere rağmen devam edecektir. Başka alternatif yoktur ve olamaz da. Nokta. Rusya uzaktan gelip de burada barışı sağlayamaz ve arabuluculuk da yapamaz. İki nokta..
Garabağ'ı Ruslar Ermenistan'a Hibe Ettiler
Eğer Rusya iyi bir arabulucu ise, ilk önce Rusya devletinin eliyle, bilhassa Kremlinin karıştırmış olduğu Garabağ sorununu kendi çözsün de bakalım. Neden bunu yapmıyor, çünkü işine geliyor. Garabağ toprakları, Rus Silahlı Kuvvetlerinin yardımlarıyla Ermenistan'a hibe edilmiştir. Öten sayımızda gazetemizde bunları belgelemişimdir.
Şimdi Davos'a dönelim, Sayın Erdoğan büyük bir olay yaratmış oldu aslinde. Dünya Araplarının hak ve özgürlüklerine saygı gösterdi, Sayın Peres'e öldürüyorsunuz, dedi. Bana göre de tüm Arap dünyası, onların haklarını da tıpkı Türkiye vatandaşları gibi savunan yeni liderlerinin sesini dinlemelidirler ve birleşme çağrısına dikkat etmeliler. Çünkü bu acımasız dünyada ne yazık ki, Arapların hak ve özgürlüklerini, hukuklarını savunan Türkiye dışında başka ülke yoktur. Onlar hâlâ da XVI. yy. kavram ve kuralları içinde aşiret, halife düşüncesiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Dünya gelişiyor, evrensel yaşam tarzına geçit dönemler var iken, Araplar kendi aralarında aşiret savaşına son vermeliler.
Sayın Erdoğan onlara uyarı yaptı, onların bir araya gelmeleri için bir nevi çağrı yapmış oldu. Bunun neyi kötüdür? Buna neden karşı çıkıyorlar? Anlayamıyorum.
Tarihi Dostluğa Zarar Gelemez
Bakınız, Norveç Başbakanı Kjell Magne Bondevik ne diyor: "...Şimon Peres'i bugünkü kadar hiddetli görmemiştim". Bu konuşulmuyor, nedense. Bunu bir gazeteci değil, bir devletin Başbakanı diyor. ("Hürriyet", 30 Ocak 2009, sayfa 18.) Peki, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Peres'in hiddeti karşılığında susup oturacaktı, öyle mi? Yahut ta, kalkıp medeniyetsiz, ahlaksız, diye, moderatörün başına yumruk mu atacaktı?
Türkiye basını, özellikle CNN, NTV kanallarında ayriyeten, "Emine hanım neden ağladı", diye manşet atıyor, konuşmalar, eleştiriler yapılıyor. Eski Büyükelçiler, İsrail'in avukatı sıfatıyla eleştirilerine devam etmekteler. Çok ayıp. Çok yazık, bir kere.
Sayın Erdoğan'ın eşi Emine hanım, bir Türk kadını, bir Müslüman olduğunu unutmayalım. Benim ailem bile Gazze olaylarına duygulandı, tepki gösterdiler. Ölenler hep siviller, çocuklar... Ne yani, oturumu yöneten edepsiz, ahlak dışı moderatör Davıd İgnatius gibi, öldürülen insanlara gülmeliler mi? Çok ayıp ve çok acı. Emine hanımın ağlaması çok doğaldı, Müslüman kadınına yakışan bir davranış olduğu kanaatindeyim. Bunlar tartışma konusu olamaz. Üç nokta...
Türkiye-İsrail-Azerbaycan dostluğu uzun ömürlüdür ve bu dostluğun sağlam temeli olduğunu tarihten iyi biliyoruz. Bu dostluk ebedi olacaktır ve hiçbir güç bu dostluğa zarar veremez, diye düşünüyorum.
Prof. Dr. Eflatun NEİMETZADE
Yeni Azerbaycan Yardımlaşma ve Kültür Derneği
Genel Başkanı, Azerbaycan "Naxçıvan" Gazetesi,
ATXEM ve "KÜR-XAZAR" Cemiyetleri
Türkiye Temsilcisi. Ankara.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.