Büyük Usta!
Türküler bizlerin dilidir... Eskimeleri mümkün mü? Hepsinin bir hikayesi vardır. Genelde türkülerimiz ayrılıklarla, sevdalarla, kısaca acılarla yoğrulmuştur....
Türküler bizlerin dilidir... Eskimeleri mümkün mü? Hepsinin bir hikayesi vardır. Genelde türkülerimiz ayrılıklarla, sevdalarla, kısaca acılarla yoğrulmuştur. Dinlerken, hikayelerini okurken, kendimizden bir parça buluruz. Buram buram kokar, aşk kokar, sevgi kokar. Bağrı yanık insanlarımızın yüreğidir türküler. Yıllara meydan okurlar. Yıllardan beri, geçmişten geleceğe mirasdır. Türküler yöreselliğin yanı sıra tüm topluma mesaj verir. Türkülerimizin çoğunun yaşanmış hikayeleri olduğunu bilmemize rağmen geniş şekilde söylendiği dışında pek bilmeyiz. Doğup büyüdüğüm şehirde yetişmiş sanatçımızın bugün ölüm yıldönümü. Çok sevdiğim türkülerin kaynağının ona ait olduğunu neredeyse yeni öğreniyorum. Saymakla bitmez. "Bir of çeksem", Neyleyim ben böyle yari", Salında gel meydan kız görsün", Zalim felek değirmenin döndü mü" ve niceleri... Çok sevdiğim türkülerinden birer demet... Gesi bağlarında dolanıyorum Yitirdim yarimi aman aranıyorum Bir tek selamına güveniyorum Gel otur yanıma hallarımı söyleyim Derdimden anlamaz ben o yari neyleyim... * * * * * Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun Gördün güzelleri beni unuttun Sılaya gelmeye yemin mi ettin Gayri dayanacak özüm kalmadı Mektuba yazacak sözüm kalmadı İşte tüm bu türküleri derleyen, 5 mart 1921 yılında Kayseri'nin Endürlük köyünde doğmuş Ahmet Gazi AYHAN'dır. Babası öldüğünde henüz 3 yaşında olan sanatçı, annesinin köyü Akçakaya'da büyümüş ve ilkokul tahsilini Zincidere'de yapmıştır. Bu okulda kilise orgunu kendi kendine çalmayı öğrenerek orgtan çıkan ulvi sesten son derece haz duymuş ve bu durum onun ilk defa müzikle de tanışması olmuştur. Ailenin tek çocuğu olan Ayhan, ilkokulda iken hem okumuş hem de üvey babasının bakkalında çalışmıştır. hayatının en acımasız ve zor yıllarını çocukluk yıllarında yaşayan Ayhan, 9-10 yaşlarındayken, komşuları olan Hacı Ömer Sabancı emmisinin onu da diğer büyükleri gibi çalışmaya Adana'ya göndermesiyle devam eder. Çırçır fabrikasında balya basarken, balyadan arasında sıkışır onu kimse fark edemez, kendine yol açarak balyadan kurtulmayı başaran sanatçı o telaşla ve korkuyla soluğu Kayseri de alır. Fırın çıraklığında, saat tamirciliğinde ve daha birçok işler dede çalışmış olan sanatçının asıl mesleğinin marangozluk olması kendi sazını kendisinin yapmasına da olanak sağlamıştır. Makine aksamında da anlayan sanatçının dikiş dikmeye kadar her türlü iş elinden gelirmiş II. Dünya Savaşı çıkmasıyla, Kahramanmaraş ve Konya'da 4 sene askerlik yapan sanatçı bu sebepten dolayı Konya tavrının tüm türkülerini asılları kadar güzel söyler ve yorumlamıştır. Askerlik dönüşü demiryolları marangoz atölyesi'nde çalışmıştır. Çok küçük yaşta tahta kaşığı at kılı bağlayarak saz çalmaya başlamış ve saz çalmayı ona öğreten hiç kimse olmamıştır bu büyük kabiliyeti babasından almış olan sanatçının annesi ise köyün mevlüt okuyucularındanmış. Kayseri türkülerini çok küçük yaşta anneannesinden öğrenmiş ilk sazını amcası hediye etmiş. İnce sesleri zenginleştirmek için sazların göğsüne doğru perde koyarak sazın daha çok ses vermesini sağlayan sanatçı müzik kabiliyeti yüksek bir saz virtüözüymüş. Aynı zamanda şair olan sanatçı saatlerce saz şairiyle karşılıklı atışırmış hazır cevap nüktedan bir yapısı olan sanatçı irticaları hicivli şiirler ve besteler yapmıştır. 1944 yılında Ankara radyosunun açmış olduğu stajyer sanatçı imtihanına arkadaşlarının "bu sınavı sen kazanamazsın" iddiasıyla girmeye karar vermiştir 1950 senesinde serbest çalışmak için Ankara radyosu'ndan ayrılmış ve 1954 yılında da geri dönmüştür. Türk Halk Müziği'nde pek çok derlemeler yapmıştır. Kayseri'ye, Akçakoca'ya, bahçesine, Erciyes Dağına ve avcılığa tutkun olan sanatçı her zaman oranın özlemlerini ve hasretini çekmiştir. Unutmadığı pek çok anılarını köy sohbetlerine mahsus havasıyla anlatır ve dinleyicileri kendine hayran bırakmış. Her Ne Zaman Görsem Seni Everek Dağı Yüreğimde Bir İncecik Sızı Var Ah İle Geçirdim Ömrümün Çağı Şu Anlımda Ne Bitmedik Yazı Var Çoğu Gitti Şu Ömrümün Azı Var... Arkasından dilimizden düşmeyecek eserler bırakarak, 9 Şubat 1987 yılında hayata gözlerini yuman Ahmet Gazi Ayhan Zincirli kuyu mezarlığına defnedilmiştir. e-mail: alaattinkaraer@mynet.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.