bizim günümüz

bizim günümüz

  Yarın babalar günü! İki ayı geçmisti evden çıkmayalı. Hastaydım. Bel fıtığı teşhisi konmuştu. Hareket etmem mümkün değildi, çok...

  Yarın babalar günü! İki ayı geçmisti evden çıkmayalı. Hastaydım. Bel fıtığı teşhisi konmuştu. Hareket etmem mümkün değildi, çok ağır seyrediyordu. Duyunca Kayseri’den babam gelmişti. Bugüne kadar ciddi anlamda bir hastalık geçirmediğim için, annem paniklemiş.  Bu bel ağrısı falan değil, ciddi bir hastalığı var, bizden saklıyorlar demiş. Babama sen git gözünle gör gel demiş.  İki günlüğüne gelmişti. Tam geldiği günlerde de acım ve ağrım artmıştı.  Sabah kahvaltısını hazırlayan eşim ilk bardak çaylarımızı doldurup, nöbeti için Tıp Merkezine gitmek için çıkmıştı. Çayım bitmişti. Oturduğum koltuktan kalkmaya çalıştım, mümkün değil. Babam fark etti. Benim bardağımı alıp, çay doldurup getirdi. İlk defa babamın elinden çay içecektim.  Bir an çok zoruma gitti. 78 yaşındaki adam hizmet ediyor gibi geldi bana. Çaresizlik ne kötüydü. Giderken yattığım kanepeden kalkamadım. Yolcu edip elini öpemedim. Kalkmaya çalıştım, kalkamadım. Başımı okşadı. O daha metanetli olmaya çalışıyordu, benim üzülmemem için. Ben dayanamadım, gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Bir daha babamı görebilecek miydim? *     *     *     *     * Aslında bu günlere oldu bitti karşıyımdır. Ancak yaşamda bazı olaylardan kendimizi soyutlamamız mümkün olmuyor. Günler, kendiliğinden toplumla bütünleşiyor ve yaşamımızın bir parçası haline geliyor. Nereden gelip, nasıl toplum içerisine yerleştiği belli olmasa da, yıllarca hiçbir temel dayanağı ve mantıklı izahı olmadan yerleşiyor yaşamımıza. Çünkü babasız olan ve yetişen çocukların bu günlerdeki psikolojisini düşünün. Çocuk sahibi olmak için çabalayan ve bu mutluluğu yakalayamayanların durumu. Böyle özel günler acıları daha da depreştirmez mi? Fakat karşı olmama rağmen, oğlumun ve kızımın bir cümlesini bekliyorum. “babalar günün kutlu olsun” Hepsi bahane… Onların sesini duymak, sevildiğimi hissetmek, bu duygu ve düşünceleri onlara aşıladığımı bilmek istiyorum. Saygı ve sevgi… Gerisi önemli değil! Eğer bunu çocuklarımıza veremediysek gerisi boş! Her şeyin başı sağlık denir, her şeyin başı saygı ve sevgi de değil midir? Yarın kızım da oğlum da telefonla ararlar sanırım, unutmazlarsa. Bende ararmıyım ki babamı acaba? Ben de babalar gününde, hayatta olan babamı aramak isterken, telefona elim gitmiyor. Benden çok eşim bu konuda duyarlı. Telefon açar, konuşur ve emrivaki yaparak; Alaattin de burada veriyorum der. Göz kaş etsem de nafile! Telefon değil sorun, ben biraz duygusalımdır. Normal günlerde rahat konuşurum da, böyle günlerde içime bir hüzün ve ayrılığın verdiği bir sıkıntı çöker, bir daha görememe duygusuna kapılırım ve gözlerimden yaşlar kendiliğinden akmaya başlar. Ağlar ve rahatlarım. Yaş ilerledikçe insan duygusallaşıyor mudur nedir! Bilemiyorum. Çünkü babam da alışmıştı bu günlere, anneler gününde annem arandığı için, o da ister istemez beklermiş. Annemle konuştuğumuzda söylemişti; Alaattin aramasa da gelinim Çiğdem muhakkak arar diyormuş. Yine öyle olacak. Annem de kendi anneler gününde arandığı işi bittiği için rahat ya, babam için; koskoca adam çocuk gibi telefon bekliyor diyor. Sanki kendi beklemiyor. İşte erkeklerin, babaların durumu. Bu sefer ben telefon edecegim babama. O beni duyacak, fakat cevap veremeyecek. Bir yılı aşkındır konuşamıyor. Hiç ağladığını görmediğim babamın hıçkırarak ağlayacağını biliyorum. İşte yaşam bu! Ünlü şairimiz ne demiş; “Ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” Bırakalım bugün, tüm engelleri kaldıralım,  bir kere öpelim, öpmemize izin verin babalarımızı! Tüm erkeklerin babalık,  duygusunu tatması dileğiyle! Baba gibi babaların babalar günü kutlu olsun!      

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.