Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can “Kırıkkale’de eğer biz başarılı olamazsak, başka hiç kimsenin gelip de başarılı olabileceğine inanmıyorum” dedi.
MÜKEMMEL UYUM İÇERİSİNDEYİZ
Ramazan Can, İL gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Gökdemir’in sorularını cevapladı. Can, diğer Milletvekilleri Oğuz Kağan Köksal ve Beşir Atalay’a babasına gösterdiği saygıyı gösterdiğini ifade ederek şöyle devam etti “Kırıkkale küçük bir il, böyle bir vilayette eğer biz başarılı olamazsak başka hiç kimsenin başarılı olabileceğine inanmıyorum. Allah’ın izniyle başaracağız. Oğuz bey ve Beşir Hoca ile mükemmel bir uyum içerisindeyiz. Bu üçlü Kırıkkale’ye çok şey katacak. Kırıkkale yaşanabilir bir şehir olacak” şeklinde konuştu. Ramazan Can, seçim akşamı döktüğü gözyaşını o anda yaşadığı duygu dolu dakikaları da anlattı.
SEÇİLEMESEYDİM DURMUŞ’A ÜZÜLECEKTİM
3-0 olmasaydı ben seçilemediğime üzülecektim zaten. Diğer taraftan Osman Durmuş seçilecekti ona da ayrıca bir üzülecektim. Bu bizim üzüntümüzü katmerleyecekti. Diğer taraftan da devamlı seçim atmosferinde insanlar geliyor, kimi “2-1” olacak diyor, kimi “1-1” diyor, kimi “3-0” diyor etkileniyorsun. Ortam çok iyiydi, çok müsaitti 3-0’a ama yine de etkileniyorsun. Benim korkum 300-500 oyla gideriz. Diğer taraftan insansın, nefis taşıyorsun. 3-0 olmasaydı, herhangi biri ‘ben olsaydım 3-0 olurdu’ diyebilirdi haklı olarak. Ben daha fazla çalışırım diyebilirdi.
BİZİM HEYECANIMIZ OĞUZ KAĞAN KÖKSALDI
Ramazan Can 3-0 yapan en büyük etkeni de şöyle anlattı. “Netice itibariyle ben ikinci dönem ara verdim. Birinci dönem seçilmiş, ikinci dönem ara, üçüncü dönem aday, neticede Ramazan Can taze bir kan, yeni bir heyecan değildi. Netice itibariyle denenmiş biriydi. Beşir hoca da Ankara’da ama o da denenmiş biri. Bir Oğuz Bey yeni, farklı isim. Her zaman sıfırdan yeni adayların heyecan verecek bir şeyleri vardır. Derler ya ‘kesilmedik karpuz”, karpuzun iyi çıkma ihtimali de olabilir. O manada söylemiyorum da, işin gerçeği heyecanımız bizim Oğuz Bey’di. (Oğuz Kağan Köksal) Şimdi Beşir hoca’nın (Beşir Atalay) Bakan olacağı, Kırıkkale’ye hizmet edeceği noktasında da artımız vardı.
ATLETTEN KESME 9 NUMARALI FORMA
Ramazan Can röportaj esnasında yaşantısından da önemli anekdotlar akdardı. “Top oynamaya çayıra giderdik. Benim hiç unutamadığım bir anım vardır. Spor ayakkabılarımız Soğukkuyu’dur. Rahmetlik amcam, o zaman bizi Galatasaraylı yaptı. Dedim ben dokuz numara olacağım. ‘Dokuz numara forma ben sana nerede bulayım ne yapayım’, kırmızı bir atlet buldu. Kırmızı atlete sarı bir atlet bulamadı da beyaz bir atletten kesti dokuzu, oraya dikti kendisi. Dünya benim olmuştu. Formam olmuştu, Soğukkuyu’yu da giydim. Çayıra bir vardık ki Allahım Yarabbim! Yani hiç unutmuyorum, o sene 1978’di”
İşte İbrahim Gökdemir’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile yaptığı röportaj.
Sayın Ramazan Can, AK Parti’nin üçüncü döneminde ikinci defa milletvekilisiniz. Öncelikle sizi biraz tanıyalım, bize kendinizden bahsedin. Seçmenlere vekillerini bilinmeyen yönleriyle tanıtmak istiyoruz. Ramazan Can kimdir? Nasıl biridir? Nasıl yetişmiştir?
Böyle bir fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum İbrahim Bey. 1970 Kırıkkale merkeze bağlı, şu an mahalle olan Aşağı Mahmutlar Köyü’nde doğmuşum. İlkokulu köyümde okudum. O zaman Kırıkkale Hürriyet Ortaokulu vardı, 1981’de Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı münasebetiyle adı Atatürk Ortaokulu oldu. Ortaokulu orada bitirdim. Akabinde 1984 yılında Makine Kimya Yüksek Okuluna girdim, 1986 yılında da çırak okulundan mezun oldum. Silah fabrikasında da işçi olarak iş başı yaptım, sene 1986.
ORTAOKULDAN HUKUK FAKÜLTESİNE
Ankara Gülveren Lisesi’nde 1988 yılında dışarıdan bitirmek için müracaat ettim. O zaman Kırıkkale ilçe olduğu için dışarıdan bitirmeler Ankara’da oluyordu. Üç sınıfı da birden bitirme ihtimali olduğu için üniversite sınavına da girilebiliyordu. Üniversite sınavına da müracaat ettim. Üniversite sınavında o dönem baraj 105 puandı, ben 126 puan aldım. Ben ortaokul mezunuyum, bu iş kolaymış dedim, öyle bir yol tutturdum gitti. Ondan sonra 1990 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandım. 1989’daki sınavda da üzülmüştüm, 436 puan almıştım Türkçe-Sosyal’den. 436,5’da bıraktılar Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesini, yarım puanla Coğrafya Bölümünü kaçırmıştım ve bayağı üzülmüştüm.
![ramazan-can-kirikkale-milletvekili](http://www.ilgazetesi.com.tr/d/other_old/ramazan-can-kirikkale-milletvekili.jpg)
YALÇIN ÖZER TAYİNİMİ İSTANBUL’A ALDIRDI
Ertesi yıl da İstanbul Hukuk’u kazandım. İstanbul Hukuk’u kazandıktan sonra da Allah rahmet etsin bizim Yalçın hoca (Yalçın Özer) İl başkanıydı ona gittik bir şahısla. Bir satış mağazası var Makine Kimya’nın İstanbul Gümüşsuyu’nda, oraya nakil ettirdi. Ben silah fabrikasında işçiyken ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanmışken, Makine Kimya’nın da İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde işçi kadrosu bir tane o da kaloriferci. Yalçın Bey’in tavassutuyla, o zaman il başkanıydı Allah rahmet etsin bu arada onu da andık, kendisi sağolsun girişimde bulundu. Makine Kimya’da kaloriferci olarak işe başladım. O zaman Kalorifercilik sertifikam da yok. Zeytinburnu’na gittim. Orada kurs aldım. Hem kömür hem de brülör ateşleme şekli vs üzerine. Orada bir sene çalıştım. Hem Makine Kimya’da kalorifercilik yaptım hem İstanbul Hukuk Fakültesi’ne gidip geldim. Sonra oradan silah fabrikasına geri döndüm. Bu vesileyle dört yıl sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdim. 1994 yılı Aralık ayında da Makine Kimya’daki görevimize ve maceramıza son verdik. Stajımızı yaptık, askere gittik geldik, Ankara’da yaptım askerliğimi. Akabinde Kırıkkale Barosu’na kayıtlı serbest avukat olarak yazıhanemizi açtık.
-Siyasete nasıl başladınız?
İKİNCİ DÖNEM LİSTEYE GİREMEDİM AMA BAŞBAKANA TEŞEKKÜR ETTİM
Fazilet Partisi İl Genel Meclisi adaylığım var. Fazilet Partisi Kurucu İl Başkan Yardımcılığım var. Abdullah Bey’in yenilikçi ve gelenekçi dediğini hatırlarsınız belki, önceki kongresinde İl Başkanlığı’na Yenilikçi kanadı temsilen aday oldum. Seçimi kaybettik. Sonra Fazilet Partisi maalesef kapatıldı. AK Parti’nin kuruluşunda kurucu İl Başkanı olarak görev aldık. 2002 yılında. İl Başkanı olduktan 15 ay sonra görevimden istifa edip Milletvekili adayı oldum. İkinci sıradan Kırıkkale Milletvekili seçildim. Kırıkkale halkı teveccüh gösterdi sağolsun. Adalet Komisyonu sözcüsü olarak görev aldım Mecliste. 2007 yılında listeye konmadık. Ama biz yine hiçbir zaman kırgınlık vesilesi olarak görmedik. Sayın Başbakanımıza gittik, teşekkür ettik. Sayın Başbakanım, biz önce Allah, sonra sizin sayenizde milletvekili olduk AK Parti sayesinde vesaire diye. Sağolsun Sayın Başbakanım bize Genel Merkez’de görev verdi. Başka yerlerde Yönetim Kurulu Üyelikleri verdi. Ziraat Bankası,Vakıfbank’ın iştiraki Vakıf Menkul Kıymetler A.Ş., Denizcilik İşletmeleri’nin Denetim Kurulu Üyeliği ve en sonunda Telekom’da müşavir görevim vardı. Müşavirlik görevinden de ayrıldım. Biliyorsunuz 2011 yılı Milletvekili Seçimlerinde Kırıkkale’de üçüncü sırada aday gösterildik. Malumunuz üzerine de yine Kırıkkale halkının teveccühü ile milletvekili olarak seçildim.
Geçmişinizde köyde okuduğunuzu söylediniz. Nasıldı aile durumunuz? O esnada yaşadığınız sıkıntılar nelerdi? O günlere istinaden varsa bir anekdotunuzu anlatır mısınız?
KIRMIZI ATLETE BEYAZ ATLETLE 9 NUMARA YAZDIRIP FORMAM OLDU
Şimdi ben Allah’a hamd ediyorum, Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Ben o zaman çorabımın yamalı olduğunu biliyorum. Rahmetlik annem çorabımı yamalardı. Zaten pantolon diz kapakları yamalı olurdu. Top oynamaya çayıra giderdik. Benim hiç unutamadığım bir anım vardır. Spor ayakkabılarımız Soğukkuyu’dur. Rahmetlik amcam, o zaman bizi Galatasaraylı yaptı. Dedim ben dokuz numara olacağım. ‘Dokuz numara forma ben sana nerede bulayım ne yapayım’, kırmızı bir atlet buldu. Kırmızı atlete sarı bir atlet bulamadı da beyaz bir atletten kesti dokuzu, oraya dikti kendisi. Dünya benim olmuştu. Formam olmuştu, Soğukkuyu’yu da giydim. Çayıra bir vardık ki Allahım Yarabbim! Yani hiç unutmuyorum, o sene 1978’di ve hiç unutmuyorum Arjantin Dünya Kupasını almıştı. O zaman Arjantin’in, Almanya’nın biz ilk 11’lerini sayardık.
AĞABEYİME BİRŞEY ALINDIĞI ZAMAN EN ÇOK BEN SEVİNİRDİM
Diğer taraftan unutamadığım bir şey de biz yazları köyde, tabi köyde oturduğumuz için, inek güderdik. Ondan sonra bağ bahçe işlerimiz vardı, domates, salatalık, fasulye, o gibi şeylerimiz olurdu. Bir dakikamız boş durmazdı. Herhalde en sevdiğim günlerden biri de, ağabeyim vardı benden üç yaş büyük, İlyas hoca. İlyas hoca’ya bir şey alındı mı ben ondan daha çok sevinirdim, o yenileri giyecek eskileri benim olacak diye böyle şeyimiz vardı. Herhalde ilk takım elbiseyle orta üç’te tanıştım diye hatırlıyorum. Abimin eskilerini giyerdim, o benden üç dönem önceydi. Orta üçe giderken babam rahmetli bize işte bir elbise almıştı. Böyle Kruvaze ceketler vardı yakaları şeyli, güzel günlerdi. Ama tabi ki yokluklar sıkıntılar vardı. Mesela buzdolabımız yoktu bizim. İlk buzdolabını 1979 yılında almışızdır. Televizyonu 1980 yılında aldık. O zaman televizyonu görmeye geliyordu insanlar. Evine televizyon almış, onlarla işte bir hasbıhal etmeye, tebrik etmeye, televizyon gelmiş diye, hediye getirirlerdi. Ya bir saksı alırlardı ya bir vazo, o günlerden geçti Türkiye.
2 MİLYARA ALDIĞIM ELBİSE ŞİMDİ 200 LİRA
İlk milletvekili olduğumda dediler ki bana, ya git üzerine bir metre elbise falan al. O zaman Ankamall Migros’a gittim, Sarar’a girdim hiç unutmuyorum üç takım elbise aldım. İki küsur milyar, 650 lira, 750 lira, bir Kravat aldım 96 milyon lira. Şimdi aynı markalar 150-200 lira. Üzerinden kaç sene geçmiş, on sene geçmiş. Bu da AK Parti’nin ekonomik istikrarını ve başarısını gösteriyor.
2011 seçimlerinde tekrar aday oldunuz. Temayülde birinci çıktınız, üçüncü sıradan milletvekili adayı oldunuz. Seçileceğinize inanıyor muydunuz?
3-0 BIÇAK ÜSTÜNDEYDİ KRİTİK BİR SONUÇTU
Şimdi şöyle seçileceğimize inanıyordum. Ben üçüncü sıradaydım. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’de almış olduğu oy ortalamasının yüzde elli fazlasını Kırıkkale’de alıyor. Böyle bir hesap yapabilirsiniz. 2002’de Türkiye ortalaması yüzde 8,5 Kırıkkale’de yüzde 14 almış. 2007’ye geliyoruz Türkiye ortalaması yüzde 14,5 Kırıkkale’de yüzde 22,8 almış. Yani hep yüzde 50 bakın. Dedim ki 2007 yılında alınan oyları yüzde 57 almışız biz, yüzde 22,8 MHP almış. Üçe katladığı zaman yüzde 68-69 yapıyor. Dolayısıyla ilk sıra mümkün değil. Ama şöyle bir düşüncem var benim, MHP Türkiye genelinde 14,5 almış 2007. 2011’e geldiğimizde MHP yüzde 14,5’in altına ineceği alenen belli. AK Parti yüzde 46,7 almış. AK Partinin de yüzde 46,7’nin üzerine çıkacağı belli. Dedim ki MHP yüzde 12’ye iner. Barajı aşamaz falan diyorlar da yok aşacağı belli. Yüzde 12 alırsa dedim yüzde 50 fazlası yüzde 18 yapar. MHP Kırıkkale’de yüzde 18 alır dedim. 18’i üçle çarpınca yüzde 54 eder. Biz yüzde 66 olunca zaten 3-0 olur diye inandım ben buna. Ama tabi ki bu seçimdir. Sandıktan çıkacaktır. Çalışmayı gerektirir. Bir de şu var 2007 AK Parti listesiyle 2011 AK Parti listesini mukayese ettiğimizde, 2007 MHP’nin Kırıkkale listesiyle 2011 listesini mukayese ettiğimizde kendime göre değerlendiriyorum, sübjektif olabilir. Oya tahvil ettiğimizde bu daha artılı gibi geldi bana. Netice itibariyle bir Bakan var, Başbakan’ın sağ kolu, bir Emniyet Genel Müdürü var getirisi onun gerçekten güzel. Bir de üçüncü sıradayız teşkilat da bizim yanımızda. Teşkilat temayülde de biz çıktık. Üçüncü sırada başka bir isim olması halinde, teşkilata soğuk gelebilecek bir isim, teşkilat bu kadar hevesli olmayabilirdi. Bütün bunları harmanladığımızda Kırıkkale 3-0 olacak diyordum. Gayret ettik 3-0’da oldu ama neticede 3-0 bıçak üstündeydi, kritik bir sonuçtu.
-Sonuçlar açıklandığında ağladınız sanırım?
AKAN GÖZYAŞI IZDIRAPTAN DEĞİL
Evet. Sandık sonuçları açıklanmaya başladığı andan itibaren duygu yoğunluğu yaşamaya başladım, sonuçlar kesinleştikten sonra da duygusal biri olduğum için kendimi tutamadım. Hani Orhan Gencebay’ın bir şarkısı var,“
Akan gözyaşlarım ızdıraptan değil, Sevinç gözyaşlarıdır” bizimki de herhalde öyle bir şey.
SEÇİLEMESEYDİM OSMAN DURMUŞ’UN SEÇİLMİŞ OLDUĞUNA ÜZÜLECEKTİM
Şimdi Allah bir defa emeğimizi zayi etmedi, buna şükrediyorum, binlerce kere şükrediyorum. Bir de ben düştüm kalktım. 2002’de milletvekili oldum. 2007’de listeye konmadım, 2011’de tekrar kondum. Yani şöyle bir şey var 3-0 olmasaydı ben seçilemediğime üzülecektim zaten. Diğer taraftan Osman Durmuş seçilecekti ona da ayrıca bir üzülecektim. Bu bizim üzüntümüzü katmerleyecekti. Diğer taraftan da devamlı seçim atmosferinde insanlar geliyor, kimi 2-1 olacak diyor, kimi 1-1 diyor, kimi 3-0 diyor etkileniyorsun. Ortam çok iyiydi, çok müsaitti 3-0’a ama yine de etkileniyorsun. Benim korkum 300-500 oyla gideriz. Diğer taraftan insansın, nefis taşıyorsun. 3-0 olmasaydı, herhangi biri ‘ya ben olsaydım 3-0 olurdu’ diyebilirdi haklı olarak. Ben daha fazla çalışırım diyebilirdi. Şurada ben hakkımı teslim ediyorum. Netice itibariyle ben ikinci dönem ara verdim. Birinci dönem seçilmiş, ikinci dönem ara, üçüncü dönem aday, neticede Ramazan Can taze bir kan, yeni bir heyecan değildi. Netice itibariyle denenmiş biriydi. Beşir hoca da Ankara’da ama o da denenmiş biri. Bir Oğuz Bey yeni, farklı isim. Her zaman sıfırdan yeni adayların heyecan verecek bir şeyleri vardır. Derler ya “kesilmedik karpuz”, karpuzun iyi çıkma ihtimali de olabilir. O manada söylemiyorum da, işin gerçeği heyecanımız bizim Oğuz Bey’di. Şimdi Beşir hoca’nın Bakan olacağı, Kırıkkale’ye hizmet edeceği noktasında artımız vardı. Oğuz beyin yeni bir heyecan getirisi, bizim de teşkilatta artımız vardı. Kırıkkale’yi tanıyabilmişiz, yani vatandaşla ağabeylerimiz arasında bir bağ kurma anlamında kamuoyu oluşturmaya gayret ettik, o da bu şekilde oluştu. Netice de onu gösteriyor, ilgi, alaka, o yönde teveccüh ettiler. Uygulama noktasında da tabi ki bir-iki aylık süreç içerisinde bayağı bir birikimim oldu.
-Bir önceki milletvekilliği döneminizde verdiğiniz önergeler var.
Şimdi, Adalet Komisyonu’nda, biliyorsunuz Avrupa Birliği müktesebatında, ilerlemesi anlamında çıkan bütün kanunlarda diğer milletvekillerimizin olduğu gibi bizim de katkımız oldu. Birinci dönem en fazla çalışan komisyonlardan biriydi ve o komisyonlarda Ceza Kanunları, Hukuk Usul Kanunları, Müktesebat Kanunları, Uyum Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, bir sürü kanun bizim komisyondan geçti. Biz orada yoğun bir mesai sarf ettik. Bütün arkadaşları bu vesileyle tebrik ediyorum. Onlarda 23-24. dönem olanlar da oldu. Onların da bir şekilde hakkını teslim etmek lazım. İktidar milletvekili, kâğıt üzerinde şekil anlamında söylüyorum, çok önerge veren, çok soru soran olmaz. Çünkü kanunların yüzde doksanı tasarı şeklinde gelir, bizim komisyona havale edilir. Milletvekili önergesiyse, şayet böyle bir şey düşünüyorsa bile onun arkasında yine şey vardır Bakanlar Kurulu ya da Parti Grubu vardır. Sizin ilgi alanınıza giren bir alanda size önerge verdirebilir. Ama dediğim gibi kanunlaşan metinlere baktığınızda yüzde 80-90’ında tasarılardır. Önergeler kolay kolay yasalaşmaz. Öyle bir şey olmaz. Bizim Parlamenter sistemin özelliklerinden biri odur. Ve iktidar milletvekillerinin soru sorması da uygun değildir. Çünkü neyi soracaksın, kimi şikâyet edeceksin. Bakanına bağlı olan bir problemi gidip birebir takip etmen, o konuyu bakanlara ya da Başbakan’a taşıman mümkünken o soru olmaz. Muhalefet milletvekillerinden olur. Ama buna rağmen Anayasa değişiklikleri, kanun değişikliği anlamında önergelerde de yoğun bir trafiğimiz göz önünde. Diğer taraftan arkadaşlarımız da kürsüyü kullandılar ama ileriki dönemde, birinci dönemle mukayese ettiğimizde Kırıkkale milletvekilleri olarak herhalde en fazla kürsüyü kullanan da benim.
-Geçtiğimiz dönemden şunu da yapsaydım deyip de yapamadığınız, bu döneme aktardığınız bir şeyiniz var mı?
‘BU ÜÇLÜ’ KIRIKKALE’YE ÇOK ŞEY KATTI DESİNLER İSTİYORUM
Şimdi şöyle, insanın öz eleştiride de bulunması lazım. 2002 yılında ben 32 yaşındaydım. Gençtim, tecrübesizdim ama enerjim vardı, heyecanım vardı. Kırıkkale’de milletvekilleri arasında gerektiği kadar uyumu sağlayamadık maalesef. Dolayısıyla enerjilerimizi lüzumsuz yerlerde de harcamışız diyorum ben bugünkü yaşım itibariyle baktığımda. Ve bu enerjimizi farklı alanlarda kullanabilirdik. Kullandık, kullanmaya gayret ettik ama daha iyi olabilirdik diye düşünüyorum. Ara verdiğimiz dönemde de bunun muhakemesini yapma fırsatım oldu. İnşallah olgunlaştık. Birlik beraberlik ağır da olsa, bazen işleri ağır da götürse bir şehir için ya da bir ülke ve bir parti için en önemli şey birlik beraberlik. Birlik beraberlik olursa, uyum olursa orada başarı daha kolay oluyor.
-Şimdi Uyumlu musunuz?
Gayet uyumluyuz. Yani ben, Oğuz Bey olsun, Beşir hoca olsun babama gösterdiğim saygıyı onlara da gösteriyorum. Onları seviyorum, Kırıkkale’ye bir şeyler verme arzuları her daim oldu. Bu sefer daha da fazla. Biz şöyle düşünüyoruz, bu dönem teşkilatımızla çok uyumluyuz, belediyemizle de çok uyumluyuz. Bu uyum sayesinde Kırıkkale’nin ciddi problemlerini çözeceğiz. Ve Kırıkkale’nin ileriye yönelik yatırımlarını planlayacağız. Bütün arzumuz, hevesimiz şu ki yarın 30-40 yıl sonra insanlar bizi konuşsunlar. Bu üçlü Kırıkkale’ye çok güzel şeyler yaptı, çok şey kattı desinler istiyorum. Zaten bütün şu imkânları değerlendirdiğimizde Ak Parti iktidarının gücü, belediye bizde, Başbakan Yardımcısı var Başbakan’ın sağ kolu, Milli Savunma Komisyonu Başkanımız var, acizane ben varım, uyumlu bir teşkilatımız var.
CİDDİ SORUNLARA NEŞTER VURACAĞIZ
Kırıkkale 172 tane köyü olan, sekiz tane ilçesi olan küçük bir il. Daha doğrusu ilçeydi sonra vilayet oldu. Beldeler ilçe oldu. Böyle bir vilayette eğer biz başarılı olamazsak, başka hiç kimsenin de gelip başarılı olabileceğine inanmıyorum. İnşallah Allahın izniyle başaracağız. Ciddi sorunlara neşter vuracağız. Kırıkkale yaşanabilir bir şehir olacak. Onun gayreti içerisinde olacağız. Yani hayır duayla anılacağız diye düşünüyorum ben inşallah.
-Bölgenin diğer milletvekillerine baktığımız zaman, birisi Başbakan Yardımcısı, birisi Milli Savunma Komisyon Başkanı, sizinse bir komisyonda bir göreviniz olmasına rağmen, ağır bir göreviniz yok bildiğim kadarıyla. Bu durum size vatandaşla daha fazla iç içe olmak için fırsat tanıyor.
Şimdi şöyle, yani nereden geldiğimize bakmamız lazım, siyasetteki menşeimize bakmamız lazım. Şimdi birincisi ben, AK Parti teşkilatında görevliyim, koordinatör görevim var. İkincisi, meclis grubunda AK Parti’nin Grup Yönetim Kurulu Üyesiyim, her hafta toplanıyoruz. Bazen Başbakanımız başkanlık yapıyor o toplantıya. Başbakan Yardımcısı, Parti Genel Sekreteri, ilgili bakan, iki tane Meclis Grup Başkan Vekili katılıyor o toplantıya. Önümüzdeki haftanın görüşülecek kanun tasarılarını, kimlerin söz alacağını, gündemin ne olacağını ve Meclis gündemini belirliyor grup. Dolayısıyla önemli bir görevdir bu. Üçüncüsü de Adalet Komisyonu üyesiyim. Üç tane görevim var. Tabi ki yani Bakanlık, Komisyon Başkanlığı, o şekilde bir görevim yok. Fakat asıl olan milletvekilliğidir. O bakımdan küçümsediğim anlamında söylemiyorum. Tabi ki önemli bir artı, bu Kırıkkale’ye inşallah hizmet olarak da dönecek. Benim özelliğim şunu söylüyorum ben, yani direk ulaşılabilen biriyim. Yani bir aracı falan kullanmıyoruz biz. Öyle bir derdimiz de yok. Vatandaşın o noktada tabi ki, hani diyorlar ya, “içinizden biri” diye. Kırıkkale’de yani içinden biriyim. Kendi adıma bunu anlattığım için söylüyorum. Bana ulaşamazlarsa, ağabeyime ulaşır, amcama ulaşır, dayıma ulaşır, bir vesileyle. Zaten demin de söyledim yani aslında Başbakan Yardımcımız ve Valilik yapmış, Emniyet Genel Müdürlüğü’yle taçlandırmış, Milli Savunma Komisyon Başkanımızla vatandaş arasında bir köprü oluşturmalıyız biz. Ben o zaman da söyledim seçimde kullandığımız slogan da oydu. “Çözebileceğim sorunları çözmeye gayret edeceğim, çözemediklerimde ağabeylerimin desteklerini isteyeceğim” şeklinde.
-Çözülüyor mu sorunlar?
VATANDAŞI ANKARA’YA TAŞIMAMAYA GAYRET EDİYORUZ
Şöyle ifade edeyim, çözülecek sorunlar var, çözülmeyecek sorunlar var. Biliyorsunuz parti olarak her hafta bir “Nöbetçi Vekil” uygulaması başlattık, ona katılıyoruz. Bir de gelen taleplerin yüzde 80’i ‘tayin’, yani bu Türkiye’de artık kurumsallaştı, tayinlerin şartları belli. Benim çalışma tarzım orada çözmeye yönelik. Orada telefonu kaldırıyorum, çözülür çözülmez orada vatandaşa tebliğ ediyoruz. Diğer büyüklerim de not alıyorlar. Onlar da Ankara’da takip ediyorlar. Ama vatandaşa bir şekilde işin oldu, olmadı dönülüyor. Bu güzel bir uygulama. Vatandaşı Ankara’ya taşımamaya gayret ediyoruz. Çünkü Ankara’ya gelip de bizimle görüşememe ihtimali var. Toplantılar, yoğunluktan dolayı. Böyle bir sistematik kurduk. Diğer taraftan hizmet anlamında da Kırıkkale’deki sivil toplum örgütlerinin seçilmişleri ve siyasilerinden oluşanlar ve benimle tabiri caizse elini taşın altına sokabilecek olan güç platformu kuruldu. Bu güç platformu her ay toplantısına devam ediyor. İki ayda sırf şekil üzerinde duruldu ama muhtevaya girilecek, oradan bir şey çıkacak, komisyonlar çalışacak. Bu şekilde Kırıkkale’de şeffaf bir yönetimi oluşturduk. Bu da güzel bir şey. İnşallah istediğimiz şekilde devam eder, gerçekleşir. Güzel bir sistem olacağına inanıyorum.
-Sizce şu anda Kırıkkale’nin en büyük sorunu ne?
KIRIKKALE’NİN STRATEJİK ÖNEMİ ARTACAK
Türkiye’nin, dünyanın en büyük sorunu işsizlik. İki tane asıl olan bana gelen taleplerin tayin falan dedim de öbür tarafı en büyük sorun işsizlik. Tabi burada işsizlik için bizim yapabileceğimiz şeyler belli. Kamuda istihdamı artırmanın belirli sınırları var. Ama özel sektörü güçlendirmemiz lazım. Bunlarda alt yapının oluşması lazım. Kırıkkale’nin Ankara’ya yakınlığının bir avantaj olması lazım. Kırıkkale Üniversitesi’yle, Tüpraş’la, Makine Kimya’yla, barajıyla, 45 ilin geçiş güzergâhında olmasıyla, yeni geçecek otobanıyla ve hızlı tren projesinin de uygulamaya girmesiyle Kırıkkale stratejik önemini artıran bir şehir olacak. İnşallah biz de altyapıyı oluşturmakla birlikte Kırıkkale’de elden geldiğince istihdam sorununu çözeceğiz. İşsizlik sorununu çözmeye gayret edeceğiz, ama değerli hemşerilerime benim buradaki tavsiyem, uzun vadede vasıflı olan hiç kimsenin işsiz kalacağına inanmıyorum ben. Ama tabi ki eğer ileriye yönelik tahsil yapma durumu da azsa, meslek branşına göre yetenekli olduğu alanda değerlendirilmeli, meslek liselerine yönlendirmeliler çocuklarını. Meslek liselerine yönelen kalifiye eleman, ara eleman anlamında işsiz kalan kimse kalmaz diye düşünüyorum.
Teşekkür ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.