Alaattin Karaer

Alaattin Karaer

Birkaç Günlük Gezimiz 8 - TARSUS ! (3)

Birkaç Günlük Gezimiz 8 - TARSUS ! (3)

Birkaç Günlük Gezimiz 8

 TARSUS !

(3)

alaattin-karaer--kose-yazisi2-012.jpg

Tarsus Evlerinin ortasında kalan St Paulus Kuyusun bulunduğu ören yerine giriyoruz. Küçük bir alan. Girişler yine ücrete tabi. Zamanla yarışıyoruz. Akşam karanlığın kalmadan gezebildiğimiz kadar gezelim diyoruz. Öyle birkaç saat biri kaç günlük bir iş değildi ama ne görürsek kar diyorduk.

 

AZİZ PAULUS KUYUSU:

    Uzun yıllardır, Aziz Paulus’un evinin olduğu yer olduğuna inanılan yerde kuyu bulunmaktadır. Yapılan arkeolojik kazılarda bazı duvar kalıntılarına rastlanmıştır. Bu da Aziz Paulus’un evinin bulunduğu yer olma inancını güçlendirmiştir. Avluda bulunan kuyunun şifalı olduğuna inanılır ve Hristiyanlar tarafından önemli bir inanç noktasıdır. Bazı Hristiyanlar, Hac olmak için Kudüs’e gitmeden önce Tarsus’a uğrayarak St. Paulus’un kuyusundan şifalı ve kutsal suyu içerler. Bu nedenle St. Paulus’un kuyusu Hristiyanlarca önemli bir ziyaret merkezidir.

     Hristiyan aleminde önemli bir değeri olan Aziz Paulus M.S. 5-10 yılları arasında, İmparator August döneminde Klikya Bölgesi’nin başkenti olan Tarsus’ta doğdu. Bu dönemde Klikya Bölgesi Stoacı bir filozof olan Atenedorus tarafından yönetiliyordu. Tarsus Kozmopolit bir yapıya sahipti: Fenikeliler, Persler, Yunanlılar, Museviler ve daha pek çok millete ait insanlar hep bir arada yaşıyorlardı. O dönemde Tarsus, tekstil üretimiyle ünlenmişti. Toroslarda beslenen keçilerin kılından dayanıklı kumaşlar üretilmekteydi. Paulus dokumacılığı burada öğrenmiştir.

     Musevilerin Tarsus’a gelip yerleşmesi M.Ö. 223 – 187 tarihleri arasında, Selefkoslar döneminde III. Antiochus devrinde gerçekleşmiştir. Paulus muhtemelen Roma vatandaşı olma hakkını elde etmiş bir akrabası nedeniyle bir Roma vatandaşı olarak doğdu. Bu yüzden iki adı vardı, biri Musevi adı olan Saul, diğeri ise Roma adı olan Paulus.

    Saul, koyu dindar bir ailede Yahudi dinini tüm gereklerini yerine getirerek büyüdü ve ailesi tarafından dini eğitim almak üzere Kudüs’e gönderildi. Burada Tevrat’ı en ince ayrıntısına kadar  uygulayan Ferisi Tarikatı’na katılan Saul, bu alandaki bilgilerini daha da geliştirdi. Bu sırada Kudüs’te İsa’nın öldürülmesinden sonra Hristiyanlık dini yeni yeni yayılıyordu, bu dine mensup olanlar eziyet görmekteydiler. Aziz İstefan Mesih İsa’ya iman ettiği için öldürülmüş ve onu taşlayanlar abalarını çıkarıp Paulus’un ayaklarının dibine bırakmışlardı. Stefan’ın öldürülmesini Paulus’da onaylamıştı. Bu olaydan sonra ev ev dolaşarak İsa’ya inananlara zulmetmeye başladı. Başkahin’e giden Paulus Şam’daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa’nın yolunda yürüyen kimi bulsa tutuklayıp Kudüs’e getirmek niyetindeydi.

    Yolda Şam’a yaklaştığı sırada birdenbire gelen bir ışık çevresini aydınlattı. Yere yıkılan Paulus bir sesin kendisine

    “Saul, Saul neden bana zulmediyorsun?” dediğini işitti.

    Paulus; “Ey efendi, sen kimsin?” dedi.

    “Ben senin zulmettiğin İsa’yım” diye cevap verdi.

    “Haydi kalk ve kente gir, ne yapmam gerektiği sana bildirilecek.”

    Paulus yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremedi. Sonra kendisini Şam’a götürdüler, üç gün boyunca gözleri görmeyen Paulus hiçbir şey yiyip içmedi. Şam’da Hananya adında bir Hristiyan tarafından mucizevi şekilde iyileştirildikten sonra vaftiz edilerek Hristiyan oldu.

    Bundan sonra Paulus tüm yaşamını Hristiyanlığı yaymaya adadı ve bu nedenle on yılını alacak üç misyonerlik seyahatine çıktı. Bunlardan birinden tutuklandığında Romalı komutan önünde kendisini şu şekilde tanıttı: “Ben Klikya’dan Tarsus’lu bir Yahudi, hiç de önemsiz olmayan bir kentin vatandaşıyım.” Seyahatlerinde binbir zorlukla karşılaşarak Anadolu’yu, Yunanistan’ı ve Roma’yı dolaşarak Hristiyanlığı yaydı. Sonunda İmparator Neron zamanında Roma’da tutuklanıp kafası kesilerek öldürüldü. Mezarı Roma’da adına inşa edilen Saint Paul Kilisesi’ndedir.

alaattin-karaer--kose-yazisi1-012.jpg

Dr. Çiğdem KARAER Aziz Paulus Kuyusunda!

alaattin-karaer--kose-yazisi5-006.jpg

Yurdanur DUMAN Eski Tarsus Evleri sokaklarında!

 

ESKİ TARSUS EVLERİ:

     Gerek iklim ve coğrafyanın, gerekse sosyo - ekonomik yapının sağladığı zenginlik sayesinde sürekli yerleşim gören Tarsus topografyasında konut gelişimi izlemek neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Buna karşın son yüzyılın çok kültürlülüğü ile şekillenmiş özgün bir sivil mimarinin varlığından söz etmek mümkündür. Zaten Tarsus, sayıları her geçen gün azalsa da, geleneksel konut çeşitliliğinin Çukurova’da önemli ölçüde korunabildiği ender bölgelerden biri olmuştur.

     Söz konusu Tarsus evlerinin hemen hepsi eski şehir surlarının içinde kalan ve bugün isimlerini büyük ölçüde koruyan Cami-i Nur, Tekke, Sofular, Kızılmurat, Tabakhane, Şehit Kerim ve Eski Ömerli mahallelerinde yoğunlaşmaktadır. Ne var ki evler kısmen koruma altında olmasına rağmen yeni açılan yollar ve imar düzenlemeleri bölümünü yıkmış, bir bölümünü de çevresinden koparmıştır. Sağlam kalabilenlerse, özellikle son yirmi yıl içerisinde, ihtiyaçlara göre büyük değişiklikler geçirmiş, iç bölümlerinde mutfak, tuvalet, banyo gibi eklentiler ortaya çıkmıştır. Dış görünümleri taş olduğu için büyük ölçüde korunurken, toprak örtülü damları loğlama zorluğuyla kiremit ya da çinko ile kaplanmıştır.  

     Dar sokakların her iki kenarına sıralanmış evlerin mimarisinin oluşumunda taş, kerpiç ve ahşabın büyük bir uyum içerisinde kullanıldığı görülmektedir. Sokağa dik ya da paralel yerleştirilen iki plan tipine sahip Tarsus evlerinde genelde alt katlar “işlik” olarak düşünülmüştür. Bu bölümleri oluşturan duvarlar, kapılar dışında genelde sağırdır. İç Anadolu bölgesinde hayvan beslemek için düzenlenen bu katlar yüksek tutulmuş. Çukurova’nın ürününü, özellikle de fazla hacimli pamuğu depolamaya elverişli hale getirilmiştir. Bugün yörede “mağaza” idi verilen bu geniş depoların ara kat şeklinde bölünerek, çoğalan hane halkına yeni mekanlar elde edildiği ise Tarsus’ta ilk karşılaşılan bir durumdur. Yine her evde mutlaka küçük ya da büyük bir avlu yer almıştır. Yaşamın büyük bir bölümünün geçtiği bu mekanlar, yüksek duvarların ardında olmasına rağmen ferahtır ve genelde küçük bir bahçe görünümündedir. Öte yandan Tarsus ev geleneğinin en etkileyici yanı kapılarıdır. İç bölümdeki sadeliğe karşın girişlerdeki yoğun süsleme tüm doğuda olduğu gibi geometrik ve bitkisel desenlerle zenginleştirilmiştir.

     Zengin bir geçmişe sahip olan Tarsus’ta, tarihi canlı tutan Tarihi Tarsus Evleri günümüzde önemini korumaya devam etmektedir. 

alaattin-karaer--kose-yazisi6-004.jpg

Yurdanur DUMAN Eski Tarsus Evleri sokaklarında!

alaattin-karaer--kose-yazisi3-008.jpg

Yurdanur DUMAN Cafe Maça önünde!

    Aziz Paulus Kuyusundan çıkışımızda, Eski Tarsus sokaklarında ilerlerken, Cafe Maça’da yorgunluk Çay – Kahve molası veriyoruz. Virane bir şekilde Cafe Maça. Eski Tarsus Evlerinden birisi. İşletmeci sanırım karı-koca. Bizi güler yüzle karşıladılar. Kahve – çaylarımızı içerken sohbet ilerledi. Dertlendiler. Hiç bir şeyi restore edip, düzenleyemediklerinden dertlendiler. Bilmediğimiz bir konu olduğu için o an hak versek de, ne diyebiliriz ki!

alaattin-karaer--kose-yazisi4-006.jpg

Cafe Maça’da yorgunluk Çay - Kahve molası!

                                                                                     devam edecek…

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1475 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alaattin Karaer Arşivi