Bel Fıtığım devam ediyor… (3)

Bel Fıtığım devam ediyor… (3)

18 Ağustos 2016 tarihinde Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde Bel fıtığından ameliyat oldum. Ameliyata giden süreçten sonra bahsetmek istiyorum. 2009...

18 Ağustos 2016 tarihinde Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde Bel fıtığından ameliyat oldum. Ameliyata giden süreçten sonra bahsetmek istiyorum. 2009 yılında belimden rahatsızlandığım ve başımdan geçenleri sizlerle paylaşmıştım. Gazetemizde çıkan yazıları okuyanlardan tanımadığım kişiler arayarak çeşitli sorular yöneltmişti. Ancak gazetemizin zaman zaman internet yenilenmesi sonucu arşivler sizlere ömür olduğundan, yazılarımı yeniden sizlerle paylaşmak istedim.

*     *     *

Ne yapın edin bulun, bittik bel fıtığından! Kurtulmak istiyoruz, verdiği sıkıntıdan… Doğrulamıyorsun ve doğru olamıyorsun, Sıkıntı hat safhada, huzur bulamıyorsun… Çünkü moraller kırık, gülemiyorsun bile, Kramplara dayanmaz, göğüs kafesi bile… Mehmet Tevfik Temiztürk  

*     *      *

      Hafta sonu için daha önce organize edilen Beypazarı gezisine gidemeyecektim. Pazar sabahı, çaptır çaptır yürüyerek eşimi yolcu etmek için, Maraş dondurmalarının satıldığı yola indik. Giden arkadaşlar ısrar ediyor. Sende gel, otobüsün arkasına uzanır gidersin. Ben canımın derdine düşmüşüm. Gözüm bir şey görmüyor.  Beypazarı kaçmıyor ya! Birde midem bozuk. Haplar beni bozuyordu. Onları yolcu ettikten sonra eve kendimi zor attım. Tuvalete giriyorum, çıkarken, yeniden girme ihtiyacı duyuyorum. İyi ki tuvaletimiz alafranga. Yoksa o da bir dert. Oturunca kalkmak mümkün olmaz bu durumda. Akşama kadar tuvalete taşınmaktan iyice halsiz düştüm. Beyin cerrahi, ortopedi, fizik tedavi uzmanı derken fizik tedavi ye başladım. İlk birkaç gün ağrılar devam eder sonra rahatlarsın dedi tecrübeli olanlar. Her gün git gel yaptım. Servis evin önünden alıyor, bitiminde bırakıyordu. Allah’tan öğleden sonra 15.00’de gidiyordum. Tv programlarımı kaçırmamış oluyordum, birisi dışında. Günler ilerledikçe rahat gidiyor, iki büklüm dönüyordum. Aklım kesmedi bu fizik tedavi işini. Duyanlardan çeşitli öneriler geliyordu. Bırak doktoru falan. Haymanada bilmem kim var. Polatlı’da şu var. Kayseri Yahyalı’da bilmem kim var. Afyon’da şu derken… Yazlıktan  karı-koca emekli öğretmen arkadalar geçmiş olsun diye aradı. - Kardeşim sen orayı burayı bırak. Tedavini yapacak adam zaten Kırıkkale’de. Fırıncı bilmem kim. Benim hanımda bel fıtığı vardı. Gitmediğimiz doktor, hastane kalmadı. Sizin Kırıkkale’den bu fırıncının ismini telefonunu verdiler. Aradım kendisini. O zaman Çorum’daydık. Rica ettim. Masrafın neyse vereyim, gelip seni alıp Çorum’a götüreyim dedim. Hanımı getirmek çok zor. Kıpırdayamıyor, ağrıdan kıvranıyor dediysem de kabul ettiremedim. Zar zor arabama bindirip götürdüm. Adam hanımın sırtından boynuna kadar, oradan kuyruk sokumuna kadar parmaklarıyla bastıra bastıra masaj yaptı. İşte bu kadar. Para teklif ettiğimde. İki küçük çocuğu gösterdi. Bu yetimler için gönlünüzden ne koparsa verin dedi. Bunları eşime anlatıyordum. Doktor olduğu  ve konuyu bildiği için inanmıyor, kabullenmiyordu. Bende aynı düşüncedeydim. Fakat kafam iyice karıştı. Bu güne kadar hasta olmamıştım. İğne nedir bilmezken. Yalvarmaya başlamıştım iğne yap diye. Normal iğneleri bırakın kaç kez kortizon yapıldı. Nafile! Kalçamda iğne vurulacak yer kalmamıştı. Beze bağlamıştı her yer. 19 Mayıs yaklaşıyordu. Geçmiş olsuna gelenlerden, kardeşim siz devamlı termallere tur yapıyorsunuz, kendinde gitsene sıcak su iyi gelir dediler. Devamlı gittiğimiz Kozaklı’daki otelleri aradım, yer yok hiç birinde. Kırşehir’i aradım. Üç günlüğüne gittik. Suya girdim bir şey anlamadım. Zaten sıcak ve bunaltıcı olduğu için fazla kalmak mümkün değil. Suyun içinde fazla bir şey hissetmedim ama çıkıp odama gittiğimde anam ağladı. Yatağa çivilendim kaldım. Kalkmak, dönmek ne mümkün. Yine kortizon iğnesi. Nafile! Fizik tedavisinde olduğu gibi, önce birkaç gün böyle olurmuş, sonra rahatlatırmış. Hiç aklım kesmiyor. Ağrıyı çeken bendim. Gözüm iyice korkmuştu. Birlikte gittiğimiz Fikriye hanımda da bel ağrısı vardı. Oda devamlı yorum yapıyordu. Sonunda yakı alıp yapıştırın dedi. Eşim gidip yakı alıp geldi. Yakıyı yapıştırdı. İki gün duracakmış, açıklamasında öyle yazıyordu. İyi güzel o belimde duruversin. Oradan da alımımızı alarak döndük. Biraz rahatlar gibi olunca hafif yürüyüş yapmak üzere çarşıya iniyordum. İndiğim bir gün işim vardı, bankaya uğradım. Tanıştığımız banka müdürü, kendisinin de bel fıtığı olduğunu 15 yıl çektiğini, gitmediği yer kalmadığını söyleyerek kendisine Mersin’de verilen bir adrese gittiğini, orada sırtına sülük tedavisi uyguladıklarını söyledi. İşte o gün bugün rahatım. Önce bende inanmamıştım.  Sülüğü vücuduna koyuyorlar. Ağrı olmayan yerde durmuyor. Ağrının olduğu bölgeye gelip park ediyor. Ağrının olduğu yerden kan emiyor. Bu anlatılanları eşime anlatıyordum. Hiç yorum yapmıyordu. Doktor olmasından kaynaklanıyordu bence. İnanmıyor, inanamıyordu. Bende tıp’ın dışındaki bu koca karı yöntemlerine hiç inanmamıştım. Gelin görün ki denize düşen yılana sarılır örneği iyice çıkmaza girmiştim.                                                                                                       devam edecek…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.