Başbakan Erdoğan: Filistin devletinin tanınması seçenek değil zorunluluktur
İsrail-Filistin meselesinin artık hudutlarını çok aşarak uluslararası düzenin meşruiyetini belirleyen bir mesele haline geldiğini kaydeden Başbakan...
İsrail-Filistin meselesinin artık hudutlarını çok aşarak uluslararası düzenin meşruiyetini belirleyen bir mesele haline geldiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Gazze bu durumda oldukça, uluslararası düzende hak hukuk meşruiyet gibi kavramların ne anlama geldiği konusunda kaos derinleşecektir.” dedi. Erdoğan, Kahire'de yaptığı konuşmada “Bu meselede statükonun sürdürülmesi artık mümkün değildir. Zulüm üzerinden siyaset yapanlar, zulümlerini ebedi güçlerini mutlak olduğunu zannedenler, sonunda mutlaka kaybedeceklerdir. Mesele çok açıktır ve nettir. Filistinli kardeşlerimiz özlemini çektikleri devletlerine artık kavuşmalıdır. Bu nedenle Filistin devletinin tanınması yegane doğru yoldur. Bu bir seçenek değil zorunluluktur.” ifadelerini kullandı. Mısır ziyaretinde Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Ortadoğu'daki gelişmelere kayıtsız kalmasının düşünülemeyeceğini belirtti. Erdoğan, “Bunu sadece aynı coğrafyanın bir oluşumuzu düşünerek söylemiyoruz, ortak tarihimizi ve ebedi kardeşliğimizi dikkate alarak söylüyorum. Bu bölgede cereyan eden her gelişmenin bölgemizdeki bütün dinamikler göz önünde bulundurulduğunda daha geniş bir coğrafyayı etkileme potansiyeli taşıdığı aşikardır. Ortadoğu bölgesinde her bir olayın bölgenin dengelerinden ayrı düşünülmesi ve tek başına ele alınması asla gerçekçi olamaz.” dedi UZATTIĞIMIZ DOSTLUK ELİNİ HAVADA BIRAKANLAR OLDU Sürecin en başından bu yana bölgede vuku bulan değişim ve dönüşüm sürecinde ihtiyaç duyan herkese Türkiye’nin dostluk elini uzattıklarını belirten Erdoğan, “Uzattığımız bu dostluk elini muhabbetle tutanlar olduğu gibi elimizi havada bırakanlar da oldu. Ama biz buna da aldırmadık. Doğru bildiğimiz yoldan şaşmadan halkın taleplerine cevap verilmesi noktasında dostane telkinlerimizi ısrarla dile getirmeye devam ettik.” diye konuştu. “Halkların meşru talepleri karşısında bugün takınacağımız tutum ve atacağımız adımların hesabı ancak halklar tarafından sorulabilir.” vurgusunda bulunan Başbakan Erdoğan, bu çağrısının “İsrail de dahil” bölgedeki tüm ülkeler için geçerli olduğunu ifade etti. İSRAİL HÜKÜMETİNİN SALDIRGANLIĞI ŞİRAZEDEN ÇIKTI Konuşmasına İsrail ile Türkiye ilişkileri konusunda devam eden Erdoğan, şöyle konuştu: “İsrail bir yandan bölgemizde meşruiyetini sağlamaya çalışırken diğer yandan kendi meşruiyetinin temellerini sarsan sorumsuz adımlar atmaya devam etmektedir. Uluslararası hukuku ve insanlık onurunu hiç tereddüt etmeden ayaklar altına alan bu İsrail hükümetinin bu saldırganlığı, çocuklar oyun parkı götürmek üzere yola çıkan uluslararası bir yardım konvoyuna uluslararası sularda saldırı düzenleyebilecek kadar şirazesinden çıkmıştır. İşte 9 tane vatandaşımız o sularda şehit edilirken aynı şekilde kısa bir süre önce 5 tane Mısırlı kardeşimizin şehit edilmesi de bizim için aynı değerdedir. İsrail hükümet politikalarının saldırganlığı İsrail halkının geleceğini tehdit etmektedir. Barışın önündeki engel İsrail hükümetinin, yönetiminin zihniyetidir. İsrail hükümeti tarafından aslında İsrail halkı ablukaya alınmıştır. Daha da vahimi öldürdüğü sivillerin ülkesi tarafından özür ve tazminat taleplerine de kulak tıkamakta kendisini hukukun üstünde görebilmektedir.” GAZZE ABLUKASINI MEŞRU GÖREN HİÇBİR CÜMLEYİ TANIMIYORUZ Bunun son örneğinin de Mavi Marmara saldırısını araştırmak üzere panelin hazırladığı raporda görüldüğünü söyleyen Erdoğan, “Bu vesileyle tekrar söylüyorum: Bu raporun bizim için hiçbir hükmü yoktur, olmayacaktır. Gazze’ye uygulanan ablukanın yasal olduğunu söyleyecek kadar İsrail tezlerinin esiri olan bu rapor bizim için Arapça ifadesiyle ‘keenlem yekûndür’, yok hükmündedir. Gazze ablukasını meşru gören hiçbir cümleyi tanımadığımızı bir kere daha ilan ediyorum.” dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu da özellikle belirtmek isterim ki başta BM olmak üzere uluslararası çevreler İsrail'in tek taraflı şımarık uygulamalarına prim vermeye bu insanlık dışı uygulamalarına gözlerini kapamaya devam ederlerse işlenen bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır. İsrail ne zaman makul, sorumlu, ciddi, insan hakkına ve yaşam hakkına saygılı normal bir devlet olarak davranırsa ancak o zaman içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmayı başarabilecektir.” Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için gerekli gördüğü şartların hala geçerli olduğunu söyleyen Erdoğan, “İsrail özür dilemedikçe öldürülenlerin ailelerine tazminat ödemedikçe Gazze'ye uygulanan ablukayı kaldırmadıkça Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi söz konusu olamayacaktır.” diye konuştu. Palmer Raporu'nun açıklanmadan önce basına sızdırılmasının hemen ardından İsrail’e karşı bazı tedbirlerin hemen uygulamaya koyulduğunu hatırlatan Erdoğan, bu tedbirleri ise şöyle açıkladı: “Aldığımız bu kararlara göre Türk-İsrail diplomatik ilişkileri ikinci katip düzeyine indirilmiştir. Türkiye-İsrail arasındaki askeri anlaşmalar askıya alınmıştır. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak Türkiye Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır. Türkiye İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. Türkiye, İsrail'in 31 Mayıs 2010 tarihi itibariyle Gazze'ye uyguladığı ablukanın uluslara adalet divanında incelenmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda BM genel kurulunu hareket geçirmek için girişimler başlatılacaktır. İsrail saldırısının tük ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine tarafımızdan her türlü destek verilecektir.” DEVLETLER DE BİREYLER GİBİ CİNAYETLERİN HESABINI VERMELİ Hiçbir ülkenin uluslararası hukukun üstünde olmadığı gibi uluslararası hukukun da sadece bazı ülkelerin güdümünde olmadığını ve olamayacağını vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Daha adil, daha yaşanılabilir daha güvenli bir dünya düzeni için, bireyler de devletler de işledikleri cinayet suçlarının bedelini ödemek zorundadır. Terör suçlarının bedelini ödemek durumundadır. Türkiye olarak ülkemize ve ulusları hukuka karşı yapılan her türlü eyleme karşı sesimizi yükseltmeye ve bu eylemlerin karşılıksız kalmaması için gerekenleri yapmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı. İSRAİL-FİLİSTİN MESELESİ DEVLETLERARASI BİR MESELENİN ÖTESİNDE BİR İNSANLIK MESELESİDİR Arap Birliği Genel Sekreteri'nin İsrail'le ilgili Türkiye’ni aldığı tedbirlere vermiş olduğu destekten dolayı teşekkürlerini ileten Erdoğan, “Bu desteğin ve dayanışmamızın ablukanın gayri hukukiliğini tescil etmek amacıyla uluslararası adalet divanında başlatacağımız süreçte de devam edeceğine eminiz. Değerli kardeşlerim her fırsatta ifade ediyorum, Filistin davası ayaklar altına alınmak istenen insanlık onurunu ayağa kaldırma ve dik tutma mücadelesidir. O yüzden bu dava sadece Filistin’in ve Filistinlilerin değil adaletten hak ve hukuktan insaniyetten yana olan bu devletlerin bütün milletlerin ortak davasıdır. Bu mesele asla herhangi bir mesele değildir. İsrail-Filistin meselesi devletlerarası bir meselenin ötesinde bir insanlık meselesidir. Onlarca yılın meselesidir.” şeklinde konuştu. FİLİSTİN DEVLETİNİN TANINMASI YEGANE DOĞRU YOLDUR İsrail-Filistin meselesinin artık hudutlarını çok aşarak uluslararası düzenin meşruiyetini belirleyen bir mesele haline geldiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, “Gazze bu durumda oldukça uluslararası düzende hak hukuk meşruiyet gibi kavramların ne anlama geldiği konusunda kaos derinleşecektir.” dedi. Erdoğan, “Bu meselede statükonun sürdürülmesi artık mümkün değildir. Zulüm üzerinden siyaset yapanlar, zulümlerini ebedi güçlerini mutlak olduğunu zannedenler, sonunda mutlaka kaybedeceklerdir. Mesele çok açıktır ve nettir. Filistinli kardeşlerimiz özlemini çektikleri devletlerine artık kavuşmalıdır. Bu nedenle Filistin devletinin tanınması yegane doğru yoldur. Bu bir seçenek değil zorunluluktur.” diye devam etti. ARTIK FİLİSTİN BAYRAĞININ BM’DE DALGALANMASININ VAKTİ GELMİŞTİR Erdoğan son olarak şöyle konuştu: “Filistin halkının bu haklı ve meşru mücadelesini bütün gücümüzle hep birlikte desteklemeliyiz. İçinde bulunduğumuz ay sonunda BM’de Filistin’i çok farklı bir statüde görme imkanı bulacağız. Bu amaç doğrultusunda Filistinli kardeşlerimizle el ele vermeli ve ortak çalışmalarımızı kararlılık sürdürmeliyiz. Artık Gazzeli Muhammed’in Nabluslu Ayşe’nin Ramallahlı İbrahim’in Kudüslü Zeynep’in El Halilli Osman’ın bayrağının BM'de dalgalanmasının zamanı gelmiştir. Gelin özlemi duyulan o Filistin bayrağını göndere hep beraber çekelim. Gelin Filistin bayrağını göndere çekelim ve o bayrak barışın adaletin sembolü olsun. Gelin Ortadoğu'ya hak ettiği barış ve istikrarın gelmesine katkıda bulunalım. Ve bu duygu düşüncelerle konsey toplantısının başarılı geçmesini tüm bölgemiz ve dünya için hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.