Avukatlar Günü!
A
“Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne de iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.”
Molierac
Molierac’ın son cümlesi çok hoşuma gitmiştir. “Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.”
Bugün, İnsanların en zor dönemlerinde var olan, özgürlüğün ve bağımsızlığın savunucuları Avukatlar’ın günü!
Bizde günler çok! Belki hatırlamazdım da, oğlumun avukat olmasından dolayı hatırlamaz zorunda kaldım. Her gün için, her şey için yazıyorsun da diye sitem eder yoksa!
Bu güzel gününüzde, sizlerin sorunlarından bahsetmek istemiyorum.
Fıkraya benzer yaşanmış bir olayla başlayalım yazımıza:
Avukat ile Doktor'un Trafik Kazası
Avukat ıssız bir kasaba yolunda arabası ile seyrederken manzaraya dalar, tam önünde giden Doktor’un arabasına arkadan şiddetle çarpar. Her ikisi de hışımla araçlarından inerler. Doktor elleri ayakları titrer bir vaziyette avukata bağırarak; “Kör müsün be adam, bütün kabahat sende, ben doktorum bunun hesabını sana ödeteceğim, gitti güzelim arabam…” diye serzenişte bulunur. Avukat sakin bir şekilde arabasının bagajını açar, oradan bir şişe viski çıkarır. “Bak doktor bey ben de avukatım, dua et canımıza bir şey olmadı, sakin ol, al şu içkiden iç o zaman sakin sakin konuşuruz” der. Doktor avukatın nezaketini kırmaz ve içkiden içer. Doktor bir taraftan konuşur bir taraftan içmeye devam eder. Ve birden görgüsüzlük yaptığını düşünerek; “Avukat bey siz de içmez misiniz? Cevap: “Hayır teşekkür ederim ben trafik polisleri geldikten sonra içeceğim…”
İnsanlık tarihi kadar eski olan savunma hakkının bir vekil-temsilci aracılığı ile kullanılması avukatlık mesleğini yaratmıştır. Yargılamanın tarihsel süreci içinde, savunmayı farklı isimler altında hep avukatlar üstlenmiştir.
Hukuk Devletinin yapılanmasında avukatlık mesleği vazgeçilmez bir yere sahiptir.
Avukat, müvekkilinin taleplerini ne pahasına olursa olsun yerine getiren, iş bitirici, tek odak noktası, başarı ve kazanç olan kişi olmalıdır. Avukat, kimsenin memuru olmamalıdır. Halkın adalete erişiminde en önemli ve etkili unsur, yargılamada vatandaşın tek temsilcisidir. Bu nedenle avukatın
sorunları vatandaşın sorunlarıdır.
Sizler, savunanlar kim olduğunuzu, mevkiinizi, makamınızı gayet iyi bilenlerdensiniz. Özgürlüğünüzün, bağımsızlığınızın karşısına çıkartılacak bilançonun hesabını da vermeye her zaman hazır olunuz. Avukatlar haksızlık karşısında mazlumun savunucusudur.
Çünkü; Avukat, halkın hak arama özgürlüğünün sesi ve teminatıdır.
İşte bu kutsal görevi seçen oğlumuza da bizim, avukat ol diye bir ısrarımız olmadı.
Çocuğumuz, büyüdü de adam oldu derler ya! İşte dünün küçüğü oğlumuz, büyüdü ve avukat oldu.
Askerlik, staj derken beş yıl çalıştığı hukuk bürosundan ayrılıp, kendi bürosunu açarak ayaklarının üstünde durmak için mücadele veriyor… Kendi isteği ile de İstanbul’da yaşamını sürdürüyor.
İstanbul’da olduğu için, oğlumuz da yok yanımızda. Artık olmayacakta! Evlendi, birde kendi gibi kara gözlü oğlu oldu. Neyse canı sağ olsun demiştim daha önceki yıllarda, şimdi ise canları sağ olsun diyorum. Mutlu olsunlar, gelecek günler ve yaşam onları bekliyor. Biz büyükleri olarak onların iyi insan olması için gerekeni yapmaya çalıştık, çalışıyoruz. Biz ne yaparsak yapalım, belli bir yaştan sonra olaylar sizin yani bizim dışımızda gelişiyor. Aynı su gibi yolunu buluyor. Bir ırmağın, bir kaynaktan doğup yatağını bulduğu gibi, insan da aile, çevre, sosyal ve genetik etkiyle kişiliğini buluyor.
Daha önce de yazmıştım;
Kayseri’ye gittiğimizde, şimdi konuşamayan dedesi devamlı bana bakarak takılır; “Baba oğluna bir bağ bağışlamış da; oğlu ona bir salkım üzüm vermemiş.” diye!
Biz ne bağ bağışlıyoruz, ne de bir salkım üzüm istiyoruz!
Ona gönül sevgimizi bağışlıyoruz.
Ne kadar büyüseler de onlar bizim çocuklarımız…
Yaşam ve yaşamak en güzel günlerde onların da hakkı…
Geçen yıl gününüzde birlikte olamadık. Bu sene de olamayacağız. Sevimli kara gözlü, şimdi ise yakışıklı delikanlı olan oğlum. Sen artık yalnız değilsin! İstanbul’a tek göndermiştik, şimdi üç kişisiniz.
Gerçi kuzguna yavrusu güzel gelirmiş derler.
Öylede olsa böyle de olsa benim oğlum, aslan oğlum gerçekten yakışıklı.
Sana ne şirket, ne villa, ne de bir araba gönderiyorum.
Sana yüreğimi gönderiyorum.
Hayatın, yaşamın gerçeklerinden kaçamazsın. Artık sende baba oldun. Sorumlulukların daha da arttı.
Yine de yaşam da seni nasıl bir hayat bekliyor bilemem ama, sen benim kara gözlü, sevimli küçük oğlumsun. Haktan ve adaletten ayrılma, haklının ve yoksulun yanında ol devamlı. Haksızlığa devamlı barikat ol! Para-pula köle olma! Onurlu ol, dürüst ol!
Ben bir avukat babası olarak sesleniyorum. İktidarlar, siyasiler gelip geçidir. Hak ve hukuk kalıcıdır.
Her zaman yanınızdayız.
Gününüz kutlu olsun oğlum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.