Anneler günü!
Birkaç gün önce eşimin çalıştığı hastaneye gitmiştim.
Servislerinde çalışan genç hemşireye çiçek gelmiş eşinden!
Evlilik yıldönümleriymiş dedi eşim. Hemşire müdahale etti. Evlilik değil, nikah günümüzün yıldönümü diye düzeltme yaptı.
Birden anlamadım diye belirttim.
Nikah önce yapılmış. Düğün de bir süre sonra!
Yani düğün gününüzde demi gönderecek dedim.
Gülerek; Herhalde dedi.
Dördüncü yıllarıymış.
Küçük tatlı kızları da olan bir anneydi.
Evet! Yarın bir anneler günü daha kapıyı çalıyor.
Kapitalist Ekonomik zihniyeti esas olarak; karlılık, rekabet ve akıcılık diye üç grupta toplamak mümkündür.
Bu nedenle de tüketime yönelik eğilimlerin aşırı derecede artması için de sermaye sınıfı ellerinden geleni yapmaktadır. Böyle özel günlerde büyük fırsatları beraberinde getirmektedir doğal olarak.
Günler öncesinden reklamlarla içimize o kadar işliyorlar ki etkilenmemek elde değil!
Böyle özel günlerde bizim kuşak iki cami arasında kalmışlara benziyor. Analar-babalar da, çocuklar da bizden bekliyorlar her şeyi!
Bu da yetmiyor gibi eşlerde bizden bekliyorlar. Benim eşim dahi umursamaz gibi görünse de, ön çalışmayı yapmış günler öncesinden. Sanki bedava veriliyor gibi bir anlatıyor ki sormayın gitsin. Neymiş efendim. Bilmem şu kadar alışveriş yapılırsa, şu kadar değerindeki hediye bedavaymış…
Mağdur olan hep biz erkekler vallahi!
Sevgililer günü bizlerin sorumluluğunda!
Doğum günleri bizlerin sorumluluğunda!
Evlenme günü bizlerin sorunluluğunda!
Bize gelince de, koca adamın doğum günü mü olurmuş? diye geçiştirilmeye çalışıyorlar. Eğer reklamlarda olmasa babalar gününü hatırlayan zor olur. Neyse biz yinede gelelim esas konumuza.
Ülkemizde 1955 yılından bu yana kutlanan anneler günü Mayıs ayının ikinci pazarıdır.
Amerika’nın Philadelphia eyaletinde 9 Mayıs 1966 günü Jarvis isimli bir kızın annesinin ölümü üzerine, onun ve arkadaşlarının önerisini ile gündeme gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi Mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.
Anneler günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. Daha sonra bütün uygar ülkelerde kutlanmaya başlandı
* * * * *
1 Mayıs günü İstanbul’dan gelen oğlum, gelinimiz ve üç aylık torunuzla Kayseri’ye ana-baba ocağına gittik.
Torunumuzu görmek istiyorlardı. Telefonla aradığımda; ölmeden görebilecek miyim acaba diyordu annem!
Yükselen apartmanlar arasında kalmış 50 yıllık bahçeli evimize yaklaştığımızda, babamın, kapıda sandalyede oturduğunu gördük. Bahçe kapısından girdiğimizde, torununun çocuğunu gören babam gözyaşlarına hakim olamadı. Sarıldı sarıldı… Konuşamıyordu iki yıldır. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu…
Odaya girdiğimizde kanepede arkası dönük yatıyordu annem. Yaşlılığın getirdiği hastalıklardan dolayı yıllardır alışmıştık artık. Fakat bizleri görünce seksen beş yaşındaki annem birden canlanıverdi. Çocukları, torunlar onun terapisiydi herhalde. Şimdi de torununun çocuğunu kucaklayacaktı. Bağrına bastı. Kokladı, kokladı göz yaşlarına hakim olamadı. Ölmeden gördüm ya dedi.
Annelerin ağlaması ölene kadar devam ediyor. Kızı varsa, gelin olurken ağlar. Oğlu varsa askere, yatılı okula giderken, evlenirken, benim annem gibileri de kız torunu olduğunda da ağlar, bir de evlat acısı yaşadıysa dur durdurabilirsen.
Üzüntüde de ağlar, neşe ve sevinçte de ağlar.
Yıllarca ayrılık ve hasretlik içinde geçen yaşamım. Yaşamımın getirdiği zorunluluk, geçim için yıllarca ayrılık, yılda birkaç kez görüşmenin dışında…
Her gidişimizin dönüşünde, gözlerimi kaçırır, arabama bindiğim gibi gaza basar, dikiz aynasından, annemin su döküşünü, elini akan gözyaşlarını silmek için kaldırdığını görür gibi olurken, sokağı döndükten sonra benim gözyaşlarım akmaya ve hıçkırığa dönerdi. Bu sefer annem arkamızdan su dökecek dermanı bulamadı sanırım. Hasta babam küçük plastik kapla arabamıza doğru yürüyerek su dökmeye çalışıyordu.
Gözyaşlarım yine hıçkırığa dönerken, direksiyondaki oğlumun da sessice ağladığını hissediyordum. Erkeklerde ağlarmış demek ki! Göz pınarlarımızdaki yaşların son damlalarını akıtmasıyla birlikte, kendi yaşamımıza doğru yol alıyorduk.
Elbette yaşamda insanların acılı ve mutlu günleri olacaktır. Yaşamda devam ettiğine göre, yaşayanlarında bu acıyla sürekli üzülmesi gerekmez. Daha güzel günlere ve mutlu günlere dileğimizle demekten başka da bir şey gelmiyor insanın elinden!
Ben içimde beslediğim sevgiyi biliyor ve hissediyorum. Annemi sevdiğimi biliyorum.
Annelerin yeri gerçekten ayrı. “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demiyor muydu türkülerimiz.
Onlar toplayıcı, onlar barış simgeleri, onlar baba ile çocuklar arasındaki köprü, dengedir. Organik bir bağdır. İyi ruh sağlığının iyi bir annelikten geçtiği bilinmektedir. Anne sevgisinden yoksun çocukların, toplumda problemli kişiler olabildiğini unutmayalım.
Onlarsız bir aile, onlarsız bir dünya düşünebilir miyiz ? Elbette hayır. Çocuğunu seven bir anne olmalı, ancak onlara bağımlı veya onları bağımlı kılmamalıdır.
Sık sık aradığım annemi yarın telefonla yeniden arayacağım. Bu sene anneler günüde de sesini duyacak mıyım bilemiyorum. Yaşlanmıştı çünkü, küçülmüştü, vücuduna hakimiyeti zayıflamıştı. Yine de uzun ömürler diliyorum.
Anne seni sevdiğimi biliyorsun, sevgimi belki belli etmiyorum ama sen bunu biliyorsun. Anneler
günün kutlu olsun!
Kendi annemle birlikte tüm annelere saygılar sunuyor, yaşayanlara uzun ömürler diliyor, aramız da olmayanlara da rahmet diliyorum.
Ayrıca çocuklarımın annesi eşimin, bize torun veren gelinimin de anneler gününü kutluyorum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.