3 Aralık Engelliler Günü
1992 yılında Birleşmiş Milletlerin kararı ile 3 Aralık “Uluslararası Engelliler Günü” olarak kabul edilmiş. Bu karar, 1993 yılı Mart ayında Birleşmiş...
1992 yılında Birleşmiş Milletlerin kararı ile 3 Aralık “Uluslararası Engelliler Günü” olarak kabul edilmiş. Bu karar, 1993 yılı Mart ayında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 1993/29 sayılı bildirisi ile 3 Aralık Gününün tüm dünyada engellilerin topluma kazandırılması ve haklarının “tam ve diğer insanlara eşit ölçüde” sağlanması amacı için çalışılması gereken bir gün olarak tüm dünyaya duyurulmuştur. O zamandan beri 3 Aralık Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilmiştir.
Engellilik doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamama olarak tanımlanmaktadır. Engelliliğin nedenleri araştırıldığında, büyük çoğunluğunun önlenebilir nedenler olduğu görülmektedir.
Genetik etkenler, akraba evliliği, gebelik sırasında yaşanan sorunlar (hastalıklar, ilaç kullanımı, radyasyona maruz kalmak, alkol ve madde kullanımı, beslenme bozuklukları) gibi sorunlar tümü önlenebilir süreçlerdir. Doğum sonrasında kazalar, insan eliyle bilerek ya da kaza sonucu oluşan psikososyal travmalar, doğal felaketler engelliliğe yol açmaktadır.
Engelliliğin bir yazgı olmadığı, geliştirilecek sosyal politikalar ve her alanda korucu-önleyici uygulamaları içeren düzenlemelerle önleneceği kesindir. Ülke genelinde engelliliğin önlenmesi amacı ile doğumdan itibaren tüm bebeklere; yeni doğan işitme taraması, fenilketonüri taraması, biyotidinaz enzim eksikliği ve tiroid hormon eksikliği taraması, gelişimsel kalça çıkıklığı erken tanı ve tedavisi, hemoglobinopati taramaları, erken yaş taramaları (kırma kusurları, işitme taramaları) yapıldığı bilgisinin yer aldığı açıklamada, evinde sağlık hizmetine ihtiyacı olan engelli bireylere muayene, tetkik ve tahlil, tedavi, tıbbi bakım, takip ve rehabilitasyon hizmetleri verilmektedir. Türkiye’de Engellilerin Durumu…
Türkiye’de nüfusun yüzde 12.29’u yani 8.5 milyon kişi engelli. Erkeklerde bu oran 11.10, kadınlarda yüzde 13.45.
Sizlere Soruyorum…
Siz hiç tekerlikli sandalyede oturup koşmayı denediniz mi? Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi görmeyi denediniz mi? Siz hiç kollarınızı bağlayıp birinin size yemek yedirmesini, su içirmesini beklediniz mi? Siz hiç konuşmayıp şarkılar söylemek istediniz mi? Siz hiç duymayıp kordon da martıların sesini dinlemek istediniz mi? Siz zihinsel engelli yerine geri zekalı yâda deli
demeyi mi tercih ediyorsunuz? Siz hiç engelli bir yakınınıza, arkadaşınıza baktınız,
ilgilendiniz, ona yardımcı oldunuz mu? Siz hiç küçük bir çocuğu tekerlikli sandalyesinden
kucaklayarak alıp belediye otobüsüne bindirniz mi?
İlimizin Yerel Yöneticilere Sesleniyorum…
Sayın Yetkili; İhmal ve göz ardı gibi birçok nedenleri içine alan sistemden kaynaklı engellilik
olgusuyla karşı karşıya bırakılmış insanlarımızın sorunlarının çözümü noktasında sorunu
yaşamakta olanın etkili ve somut çözüm üretin, üretemiyorsanız bu işlerle uğraşanlardan yardım isteyin
- Belediye sınırları içersindeki engellilerin
tespitinin yapılması çıkan sonuca göre belirlenen sorunların öncelik sırasına göre çözümlenmesini sağlayın.
- Engellinin kimsesinin olmayışı gibi nedenlerden dolayı bakıma muhtaç olanlara bakım evleri
açmak ve bu bakım evlerinde profesyonel elemanlar çalıştırılarak engellilerin huzurlu yaşam
sürdürmelerini sağlayın.
- Belediye bütçesinin makul oranda engelliye sunulacak katkı ve destekler için fon ayrılmasını sağlayın.
- Belediye sınırları içersindeki yaşayan engellilere maliyeti oranında konut yapmak, yapılan bu konutları engelliye uygun hale getirmek.
- Belediye sınırları içersinde yaşam sürdürmekte olan engellilerin sosyal güvencesi olmayanlara korumalı iş atölyeleri, şirket veya vakıflarca desteklenmesinin sağlanması.
- Belediye sınırları içersinde bulunan engellilerin kurum ve kuruluşlardaki işlerinin takibi evden ilgili kurum ve kuruluşa ulaşımını sağlayacak "alo özürlü hattı" kurularak bir araç ve yeterince personelle hizmet sağlanması.
- İstihdam alanında %3'lük çalıştırma kotasına kesinlikle uyularak, belediye bütçesi uygun ise bu kotanın üzerine çıkılmasına çalışılmalıdır. Ayrıca belediyeye ait büfe, otopark, park bahçeler gibi mesleki alanlarda engelli istihdamına özen gösterilmelidir.
- Belediye bünyesinde kurulmuş olan özürlüler müdürlüklerini araç, gereç ile bütçe verilerek aktif hale getirilmeli, özürlüler müdürlüğü bulunmayan belediyelerde tam donanımlı özürlüler müdürlüğü açılmalıdır.
- Ulaşım alanında engelliler özürlü kimlik kartı esas alınarak ücretsiz seyahatleri sağlanmalı, iki durak arasındaki uzaklığa göre engelliye özel duraklar belirlenmelidir.
- Engellilikten kaynaklı kaybedilen vasıf ve yeteneklerin tekrar kazandırılabilmesi için rehabilite, edinmesi gereken engellilere dönük başta tıbbi olmak üzere sosyal, mesleki içerikli
rehabilitasyon merkezleri açılmasının sağlanması. Bu merkezler ücretsiz olarak hizmet vermeli merkeze ulaşımları için ücretsiz servis hizmeti sunulmalıdır.
- Vasıfsız engellilerin meslek alanında eğitimleri için kurslar açılmalı veya açılan kurslara destek verilmelidir.
- Sosyal faaliyet alanında topluma engellilik seminerleri ve paneller düzenlenmeli bu sayede
hem engelli nüfusu azaltılmalı hem de toplumun engelliye bakış açısı değiştirilmelidir.
- Belediye hizmetlerinin etkili ve somut olabilmesi için ilgililerin görüşü doğrultusunda
hizmet verilmelidir. Ayrıca sivil toplum örgütleri desteklenmesi.
- Engellilikten kaynaklı kullanmak zorunda olunan yürüme cihazı, ortez, protez, tekerlekli
sandalye gibi araç gereçlerin Belediyece temin edilmesinin sağlanması.
- Belediyenin düzenlediği sosyal ve kültürel faaliyetlerde engellilerin yer almasına çalışılmalı,
yürüyemeyen engelliler evlerinden alınıp, evlerine bırakılma yöntemi ile etkinliklere katılmaları sağlanmasıdır. Evet değerli dostlar görüldüğü gibi Engelliler lütuf değil haklarını istiyorlar. Herkes empati yaparak görevini yerine getirirse hiçbir problem olmadan beraber geçinip gideriz. Hakkımızı aramaya, bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye devam edeceğiz inşAllah. Selam ve Dua ile...
ÇRŞ 14:18
Bekir AKDENİZ Ben Işığı Karanlıkta Gördüm. Bülbülün Dilinden Aşk Nağmeleri. Bir bahçede güllere aşk nağmeleri şakıyan bir bülbül varmış. Bir ihtiyacı olduğunda uçu verirmiş. Farkına varmadan , hayatından gayet memnunken günün birinde uçtuğunun farkına varmış. Yıllardır insanlar geçermiş civarından oysa kendisinin uçabildiğini, insanların uçamadığını farkedince daha bir dikkat kesilmiş. İnsanların halini acıyan gözlerle çizmeye başlamış. Çiseleyen güzel yağmurlarla yerler çamur olunca bir oraya bir buraya sekerek gitmeleri çok üzermiş bülbülü. Halbuki ona göre uçuverebilselermiş bu mesele çözülürmüş. En çokta ayakkabılar değişik görünürmüş. Bülbülcük,insanlar ayakları üşümesin ,acımasın diye giyermiş ayakkabıları. Ayaklardan önce hep ayakkabılar basarmış yerlere. insanların bu hallerini gördükçe şaşar kalırmış Bülbülcük. Nasıl olur dermiş Bülbülcük, nasıl olurda insanlar uçamazlar hadi uçamadıklarını kabul etsek bile uçmayı niye istemezler ki? Yoo demiş mutlaka uçmak istiyorlardır uçmak gibi bir güzellik nasıl istenmez ki şuncacık dereyi aşmak için köprü kurmak garip gelirmiş ona. Bir taraftan da onların memnun hallerini görür, inanası gelmezmiş. Mesela yüksek bir ağacın tepesinde ki meyveleri topladıklarını gördükçe hayranlıktan dilini ısırırmış. O ağaçlara yalnız uçularak çıkılacağını başka bir ihtimalin olmadığını sanırmış. insanların ağaçlara tırmanarak çıkmalarına bir türlü inanamazmış. Tırmanmaya çok zahmetli gördüğü için hem acı hem de takdir edermiş. Onlara bakarmış ve kendisinin kanat çırpıp aşıverdiği duvarın arka tarafında insanlar uzun bir yol yürüyüp kapı denilen yerlerden geçerlermiş. Hele bir binanın balkonunda bir minarenin şerefe içinde bir insan gördün mü bütün aklını yitirecek gibi olur ve "İnsanların uçamadığını da kim söyledi. Onlar uçamıyoruz deselerde ben inanmıyorum. Şuna baksana oralara uçmadan çıkılamaz ki. Madem uçmadan çıkılamaz. O halde şu insanlar mutlaka oralara uçarak çıkmışlardır." Diye düşünürmüş bunca zahmetli işlerine rağmen insanların hayatlarından memnun oluşları Bülbülü düşündürür onu da şevke getirirmiş. Bir gün bu duygularını paylaşmak isteyip konu vermiş bir insanın omzuna selam vermiş. "sahi demiş siz yükseklere nasıl çıkıyorsunuz?". "merdivenle demiş insan her şeyin bir çaresi var isteyince. "Ama demiş bülbül zor olmuyor mu?" "pek sayılmaz demiş insan alıştığımız için zorluk gibi gelmiyor bize." "Kim bilir siz ne kadar istediniz uçmayı değil mi? Bunun için ameliyat olsanız da size de iki kanat taksınlar ve uçun göklerde gönlünüzce uçmak harika bir şey." "biz memnunuz hayatımızdan şimdilik böyle bir şeye ihtiyaç yok demiş insan." "Öyle deme uçmak ne müthiş bir şey ne büyük kolaylık bilsen diyerek bülbül sözünü kesmiş." "zahmetli de olsa alıştım bu hale demiş insan." "düşün bir kez ağaçların arasında daldan dala konmak, bir gölün üzerinden süzülerek geçmek, etrafı tepeden seyretmek ne güzel bir şey bir bilsen." İnsan hissedemese de etkilenmiş anlattıklarından. "bilmem ki demiş ben de mi uçsaydım acaba?" Sahi siz rüyanızda uçar mısınız? Görenlerle, doğuştan görmeyenlerin birbirleri ile ilişkisini hikayeleştirip başlayalım istedim satırlarıma. Teşbihte hata olmaz ben de bir teşbih ve hayalimi ifade etmek istedim. Anlaşılacağı üzere bülbül söyleye söyleye öyle bir ihtiyaç hissetmeyen insanı etkilemiş sonunda onu da uçmayı özendirmiş. Görmeyen insanların toplum nezdinde nasıl anlaşıldıklarını anlamanın en güzel yollarından biri deyimler sözlüğü’ nde bakmak olsa gerektir. Günümüzde pek tercih edilmemekle beraber halk dilinde görmeyenler için kim bilir belki de daha doğru bir ifadeyle"kör". Tabiri kullanılmaktadır. Deyimler sözlüğünden"kör" kelimesi ile ilgili deyimlere baktığımızda bakın neler yazmakta; Körkuyu, kördüğüm, kör kurşun, körükörüne, kör bıçak, kör talih, körebe, kör şeytan... Ne kadar da olumsuzluk içeriyor değil mi? Adeta kör kelimesi olumsuzluk bombardımanına tutuyor bizleri. Evvela bu alandaki kavram kargaşalarına bir bakalım acaba gözleri görmeyen bir adama kör mü yoksa görme engelli mi demek uygundur? Yoksa hafız görmeyen görme özürlü ve âmâ denilmesi mi daha münasip düşerdi? Yukarıda geçen deyimleri bir de bu kelimelerle ifade edelim bakalım: Körkuyu yerine görme engelli kuyu, kördüğüm yerine görme özürlü düğüm, kör şeytan yerine âmâ şeytan, kör kurşun yerine görmeyen kurşun... Örnekleri çoğaltabiliriz ama sanırım maksat nasıl oldu ve siz gülmeden edemediniz değil mi. Görmeyen insan için önceleri kör tabiri kullanılırken bir süre sonra insanlara kaba gelen bu tabirin yerini görme özürlü almıştır.Zaman gelmiş Buda yetmemiş görmeyenleri rengide etmemek adına özürlü kelimesi kaldırılıp yerine engelli kelimesi uygun görülmüştür. Şimdilerde en moda tabir budur. Bize göre kelimelerin değişmesiyle manalar değişmez bir insan görmeyen için en hoca gidecek taa biri kullanıpta onun kabiliyetine güvenmese ilişkilerin de ona ikinci sınıf muamelesi yapsa yumuşak bir hitap da bulunması görmeni çok hürmet ettiği anlamına gelmez. Bu sebeple biz bu yazı boyunca bu tabirlerin hemen hemen hepsini kullanmaya çalıştık. Farklılıklar insanoğlunun hep dikkatini çekmiştir. En üstünde tutulmak veya Dışlanmak farklı olanların kaderidir. Birçok güzellik farklılıkların kıyaslanması ile gün yüzüne çıkar fakat farklılık çoğunluğun ve azınlığın durumuna göre belli olur. 1000 tane görmeyenin bulunduğu bir toplulukta yalnız bir gören bulunsaydı o toplulukta farklı olan gören kimse olurdu. Muhtemelen görmeyenler gören o kişinin bazı üstünlükleri ne farkeder ne kadar onu tanımaya çalışacaklar. Hoşlarına gitmemeye başladığı andan itibaren ona başlayacaklardı. Görmenin yaklaşan tehlikelerini haber veren geniş mekanları kısa zamanda tarayan bir cihaz olduğunu keşfettikleri zaman ise gören kişiyi en üstünde tutacaklardı. Belki de 1000 görmeyenden bir kısmı aralarında bir gören kişinin bulunmasını asla kabul etmezken bir kısmı o görenden işlerine geldiği zaman faydalanacak işlerine gelmediği durumlarda aralarına bile almayacaklar de kimileri de görenlerin muazzam bir teknolojik gibi görecek işleri kolaylaştırmak için hemen her konuda onların fikrine başvuracaktı. Çoğunluğun görenlerden olduğu dünyamızda bu durum pek farklı değil. Bir kısım görenler görmeyenlere bu bizden değil deyip dışlarken hatta aşağılarken bir kısmı da görmeyenlerden işlerine geldiği vakit olabildiğince faydalanırlar. İşlerine gelmediği zaman aralarını almaya bile tenezzül etmezler bir kısmı da vardır ki görmeyenlerin üstün taraflarını keşfetmek peşindedir bulursa faydalanır bulamasa da insanca muameleyi ondan esirgemez. Evet kıymetli dostlar değerli okuyucularım sizleri engelli ve engellilerle ilgili bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye devam edeceğiz inşallah. Selam ve Dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.