Yavru Vatan Kıbrıs – 7
sanat kalemi
2006 yılında geldiğimizdeki Kıbrıs gezimiz gözlerimin önüne gelmişti. Cuma sabahı kahvaltı sonrası rehber Muhammet ve otobüsümüz bizi bekliyordu. Murat ağa ve Sandallar Toplu Mezarını ziyaret etmek üzere yolumuza devam etmiştik…
Rehberimiz yolda bilgiler veriyor, yolda sıkılmayalım diye de, türküler söylüyordu. Rehberimiz çok yönlü birisiydi herhalde…
İyide davul çaldığını, adada sayılı davulcular arasında olduğunu, adaya gelen Türk yöneticilerimizin karşılamalarında bulunduğunu da belirtikten sonra, Kıbrıs’a ait iki türküyü birlikte söylememiz için tekrar etmişti.
İlk türkü: Kıbrıs’ın narenciyesinin bol olduğunu, limon, mandalina ve portakal toplama zamanı Türkiye’den Kıbrıs’a çalışmaya gelen gençlerden birisinin Kıbrıs kızına aşık olup yazdığı türkü olduğunu söyleyerek başlamıştı.
Portakal atışalım, beraber kapışalım.
Sen ordan gel, ben burdan,
Kıbrıs’ta buluşalım.
Kıbrısın meyvasını, güzellerin hasını
O kız benim olacak, ben gördüm rüyasını
Portakal soyulur mu tadına doyulur mu
Bir kerecik sarmayla, kolların yorulur mu…
Kıbrıs’ın meyvasını, güzellerin hasını
O kız benim olacak, ben gördüm rüyasını
Portakalın irisi, evde yoktur birisi
Gel yarim sarılalım, getirsinler polisi
Kıbrıs’ın meyvasını, güzellerin hasını
O kız benim olacak, ben gördüm rüyasını
İkinci türkü: Oda bir sevda türküsü. Rehberimizin söylediğine göre; Ankara’da okuyan Kıbrıslı gençle Türk kızı birbirlerine aşık olurlar. Genç Kıbrıs’a döner. Uzun süre mektuplaşmadan sonra, haberleşme kesilir O zaman bu günkü gibi iletişin olanakları yoktur. Yalnız mektuplaşma, oda kesilince. Beş parmak dağlarından ve sarı ovalardan esinlenerek türkü söyler;
Şu beş parmak dağlarını kaldırmalı yar aradan!
Bir kuş olup süzülmeli, sarı saçlı ovalardan yar!
Aramızda iki engel, beş parmak var, toroslar var yar!
Beş parmak var, toroslar var yar!
Saçlarına kına kokan çiçeğinden takmalıyım
Şu Kıbrıs’ın gecelerinden sana düğün kurmalıyım yar.
Aramızda iki engel, beş parmak var toroslar var yar.
Beş parmak var, toroslar var yar!
İki satır haberinle, yüreğime doğdun işte
Buldu beni her nefeste, hem sevdan hem yalnızlığın var yar
Aramızda iki engel, beş parmak var, toroslar var yar!
Çoğu türkülerin bir hikayesi vardır. Yöre ve kişilere göre bu hikayeler değişiklik göstermektedir. Rehberinizin söylediğinin dışındaki diğer hikayesi de şöyledir;
Beş parmak dağları, Kıbrıs’ta bir çok efsaneye, şiire, maniye ve şarkıya konu olmuştur.
Beşparmak Dağları, adını Girne Sıradağlar üzerinde bulunan beş parmak şeklinde bir tepeden alıyor. Beşparmak adı, sadece Kıbrıs’a has bir ad olmayıp, Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu’da da kullanılıyor. Kireç taşından oluşan Beşparmak Dağları, şekil itibariyle beş parmağa benzeyen farklı görüntüsünden dolayı, görenleri hem düşündürüyor hem de etkiliyor.
Kuzey Kıbrıs’ın en önemli sembollerinden, Beşparmak Dağının oluşumu ile ilgili farklı efsaneler anlatılmaktadır. Genellikle bu efsanelerde, “aynı kıza aşık olan iki gencin kavga etmesi ve dağa dönüşmesi” olgusu vardır.
Bunlardan biriside “İyi kalpli yoksul gencin hikayesi”
Bir zamanlar Kıbrıs’ta, güzeller güzeli bir kral kızı varmış. Kral, evlenme çağına gelen genç kızını, bir yarışma ile evlendirmek ister. Kızının talipleri arasında, her kim ki Karpaz’da bulunan kutsal suyu bulup, bir testi içerisinde getirirse, kızını onunla evlendireceğini duyurur. Kıza talip olan gençler yola düşer. Günler sonra, kutsal suyu bulup getirmeyi başaran ilk kişi, oldukça fakir ama iyi niyetli bir delikanlı olur. Kral kızını, onca soylu ve varlıklı talibi arasından fakir gence vermek istemez.
Kralım istemiş olduğunuz suyu getirdim. Diyen gencin, elinden su testisini alan kral, suyu gencin üzerine dökerek ona beddua eder. Suyun döküldüğü yerde bir bataklık oluşmaya başlar, genç adam yavaşça suya gömülmeye başlar. Kurtulmak için çırpınır, elini yukarıya kaldırır. Ancak gücü yetmez, nihayetinde eli taşlaşır. Haksızlığa uğrayan iyi kalpli gencin eli Beş Parmaklar dağlarıdır.
Başka bir efsaneye göreyse, kralın güzel kızına talip olan, biri zengin, değeriyse fakir oğlan, kralın kızını almak için kılıçla düelloya tutuşurlar. Düello neticesinde, zengin olan, hileyle iyi kalpli fakir genci bataklığa düşürüp öldürmüş. Bu haksızlığa dayanamayan doğa, bataklıktan kurtulmak için elini havaya kaldıran gencin, elini taşlaştırarak, dağa dönüştürmüş…
devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.