Ahmet Polat

Ahmet Polat

Umre Ziyaretimiz 2

Umre Ziyaretimiz 2

28 Şubat Çarşamba günü gece 03.00’de, Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) ilk vahiy aldığı Hira mağarasına çıktık.

Normalde Hira ve Sevr mağaraları ziyareti, umre programlarında bulunmadığından isteğe bağlıdır. Biz de gruba teklif ettik. İstisnasız herkesin Hira’ya çıkma isteği, bizler için çok sevindiriciydi. Ziyaret esnasında en çok dikkat çeken şey, diğer milletlere nazarla Türkiye’den gelenlerin yoğun rağbet göstermesiydi. Hatta Türkiye’den gelen bir yaşlı teyzemiz; tırmanma esnasında, sağlığının el vermemesi nedeniyle zorlu yolculuğu tamamlayamadı. Mağaraya çıkamayan teyzemiz, vicdanen rahatsızlık hissediyordu. Kendisini teselli ederek ziyaretin farz olmadığını ve sağlığını öncelemesi gerektiğini tenbihledik.

Milletimizin Peygamber sevgisine diyecek hiçbir sözümüz yok. Ancak onun misyonunu anlama ve ahlâkını hayatımıza yansıtma konusunda büyük eksikliğimizi burada da gördük. Bunun üzerine kafa yormalı ve planlamalar yapmalıyız.

Harem-i şerif etrafında “nizam” (düzen) adına yapılan bir dizi uygulamalar, düzensizliği ve kargaşayı beraberinde getirmektedir. Büyük aşk ve şevkle Beytullah’a gelenler, adeta ağır sınavdan geçiriliyorlar.

Öte yandan, aynı andaki pek çok yerdeki inşaat çalışmaları, intikalleri ve tavafı aksattığı gözlemlenmiştir. Başlı başına meşakkat olan ibadet; tali konularla daha da zorlaşmaktadır.

Trafikte, seyir halindeki araçlara bakıldığında, Japon, Kore ve Amerikan menşeliler dikkat çekmektedir. Özellikle Amerikan dizi ve filmlerinde gördüğümüz yüksek silindirli ve yakıt sarfiyatı çok fazla benzinli araçlar; adeta arzı endam ediyordu. Yaşadıkları kutsal toprakların manevi ağırlığı nedeniyle yerel halkın tevazu ve vakarla hareket etmesi gerekirken, debdebeli araçların üzerinde mağrur ve jakoben eda takınmaları son derece üzüntü vericiydi.

Burada yaşayan ve ev sahipliği yapan yerel halkın, genelde “ümmet” özelde de hiçbir dertlerinin bulunmadığı alenen görünmektedir. Hemen yakın coğrafyada Filistinliler soykırıma maruz kalırken hiç kimsenin gündeminde yer al(a)maması, insanı kahrediyor. Sadece geçtiğimiz Cuma günü, Kabe İmamı’nın, hutbede Filistinli Müslümanlar için duada bulunduğunu da hatırlatmak gerekir.

Modernitenin getirdiği “lüks yaşam ve marka takıntısı” buraları da ciddi manada etkilemiş. İslâm kültür ve medeniyetine uymayan tasarımlar yapan giyim markaları, AVM’lerde köşe başlarını tutmuş vaziyettedir. Nitekim Suud kadınlar, bundan (olumsuz anlamda) nasibini almış vaziyetteler.

Kabe’de yapılabilen en iyi ibadet ise tavaftır. Zira farz namazlardan sonra gönül rahatlığıyla dua yapılamıyor. Bununla beraber, farz namazlarda hanımlarla yan yana saf tutarak aynı vakti eda etme başlı başına bir problemdir. Bir köşeye çekilip içtenlikle duaya başladığınızda görevlinin gelip sizi kaldırması an meselesidir.

Dikkat çeken iyi bir tarafı da belirtmek gerekir ki, Mescidi Haram girişinde, Rahman’ın misafirleri (Duyûfü’r-Rahmân- ضُيُوفُ الرِّحْمانِ) diye isimlendirilen ve uzaktan gelen ziyaretçilere; soğuk su, hurma ve bisküvi gibi ikramların yapılması, hiçbir Avrupa ülkesinde rastlanamayacak güzelliktedir.

Özgürlükler ülkesi Fransa’dan buraya gelen gençlere, dini konularda rehberlikte bulunmak bizleri ziyadesiyle mutlu etti. Onların, genç yaşta buraların havasını teneffüs etmelerinin yanı sıra, ideal bir genç Müslümanın, hayatında nasıl yol haritası çizmesi gerektiğine temas ederek güzel bir sinerji yakaladık. Burada en önemli kazanım da bu olsa gerek.

Medine yolculuğu öncesi son tavafımızın akabinde, tüm Müslümanlar için dua ve niyazda bulunduk. Rabbim herkese bu güzel duyguları tattırsın. Amin.

Bu yazı toplam 2123 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi