Trafik kurallarına uymak (Sözün Özü-Duran Erdoğan)

Trafik kurallarına uymak (Sözün Özü-Duran Erdoğan)

Yoğun akışlı trafikte ‘zik-zak’ çizerek şerit değiştiren, ortalığı ‘allak-bullak’ edip, ilk kırmızı ışıkta yan-yana gelip buluştuğumuz...

Yoğun akışlı trafikte ‘zik-zak’ çizerek şerit değiştiren, ortalığı ‘allak-bullak’ edip, ilk kırmızı ışıkta yan-yana gelip buluştuğumuz tehlikeli araç kullanıcılarına -beni duymuyorlar ya- hep şöyle derim: “Bu gidişle, bu sürüşle gebereceksin lan!..”  Üçüncü ışıkta mâlûm  araç sürücüsü kazayı yaşar ve diğer günahsız vatandaşa da yaşatır. Birkaç gün sonra da Televizyonların Haber Programlarında -mobese kameralarından alınan görüntülerle- ibret sahnesinin ‘tekrar’ını izleriz. Evvelce bu filmi gördüğümüz için tekrarından keyif almayız tabii. 36 yıllık tecrübeli sürücü olarak, ben daima hatayı kendimde değil, karşı taraftaki sürücüde ararım. Aslında bu hususta yazılacak ve söylenecek çok sözümüz var. Lâfı daha fazla uzatmayalım ve konumuzu da daha fazla dağıtmayalım. Sadede gelip, yarenlik tadındaki iki anekdotla konumuzu bütünleştirelim:   BEN MÜDÜRÜM MÜDÜR!.. Daire Müdürüm yeni bir araba almıştı. Acer ve gıcır arabası için, arkadaşlarla billûriyeci’den ‘başını sallayan köpek’ hediye alıp, “ hayırlı olsun” dedik. Benim de ekstradan bir ‘cevşen’ ile ‘Maaşallah’ kıyağım oldu. Müdürümüz bu jestimize karşılık: “Arkadaşlar! Sizlere yarın öğle tatilinde ‘Atatürk Orman Çiftliği’nde, çiftlik ayranı içireceğim. Bir de şehir turu, tarafımdan ücretsiz ikramım olsun” dedi. Hazırlandık… Fakat ehliyeti de eski sayılmazdı. Direksiyon tecrübesini de hiç bilmiyoruz.         Müdürümüz şoför koltuğunda, yanında Muavini ve üç memuru arkada besmeleyle yola çıktık.1960’ların boş yollarında, müdürümüz, onlarca kural ihlali yaparak neticede bizlere ‘duble’ çiftlik ayranı ikram etti. Stresten ayranı ‘afiyetle’ içemedik. Ben ‘çömezim’ pek bir şey diyemiyorum, ama arkadaşlarım biraz ‘kıdemli’ oldukları için, ehliyetini aldığı ‘bakkalın’ adresini sormayı ihmal etmediler. Neyse! Şimdi dönüş yolundayız… Ne kadar dua biliyorsak kimimiz içimizden, kimimiz de dışımızdan okuyarak işimize geliyoruz. Yine kural ihlalleri, yine hatalar… Netice de bir dolmuş şoförü bizim arabayı adeta çapraza alıp köşeye kilitledi. Minibüsünden inen şoför arabamızı yumruklayıp yüksek sesle: “Sana ehliyet verenin gözü kör olsun! Sen git de muavinlik yap, muavinlik!”  dedi. Müdürümüz de camı indirip, biraz kasılarak:  “O kadar hevesliysen Muavinliği Sen yap… Ben Müdürüm, Müdür!” diyerek, kendini savundu.   TRAFİKLE-İREFİK BENİ BATIRDI! Geçimini dolmuşculuk  yaparak temin etmek isteyen  bir minibüsçünün anısını yeri gelmişken sizlerle paylaşmak istiyorum: Kurugöl’ün eski Muhtarı Kâmil Öztürk köyün ‘ağa’ kabul edilen, hatırlı ve varlıklı ailelerindendir.  ikinci el bir minibüs satın alarak Kurugöl-Mucur-Kırşehir hattında dolmuşçuluk yapar. Bu arada ‘Refik’ de bu minibüse dolgun  maaşla şoför olarak tutulur . Kâmil Ağa işin inceliklerini bilmediği için her işi şoföre bırakır. Şoför ihmallik eder, minibüsün periyodik bakımını zamanında yapmaz; trafiğin istediği işlemlerin gerekli belgelerini minibüste bulundurmaz. Derken, Kamil Ağa, arızanın giderilmesi için masraf üstüne masraf edip,  trafiğe de ceza üstüne ceza öder. Bütün bunlara şoförün yüksek maaşı da eklenince,  sonunda Kâmil Ağa zarar edip, minibüsü satar. “Minibüsü niye sattın?”  diyenlere de, diline tespih ettiği ifadeyle; “Sormayın komşular! Trafikle-İrefik bir oldu, beni batırdı!” der. Sözün özü: Yarınlardaki tek umudumuz çocuklarımızdır…  Karne tatilleri, umutları ve gelecekleri ‘trafik kuralı ihlâlleriyle’ kararmasın… Şoför diliyle ve ‘tampon yazısıyla’ yazımı noktalarken dikkatinizi çekerim: Sizleri bekleyen dostlarınız “Geç geldi desinler; geçmiş olsun demesinler!” Hoşça kalınız.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.