TEMMUZ AKŞAMLARI…
sanat kalemi
Taşucu’nda
Bir haftalığına yalnız gittiğim yazlıktayım. Denize hiç gitmemiştim. Eşim telefon görüşmesinde, hiç olmazsa ayağını bir değsin deniz suyuna diye ısrar ediyordu…
30 yıl önce, ülkemizdeki yazlık kooperatif rüzgarına, arkadaşların ısrarı ile bizde katılmıştık. Sürekli giden ve değerlendirenler için, iyi güzel de, bizim gibi yılda bir iki hafta gidenler için, eziyetten başka bir şey değil. Bir yıl önce yaptırdığımız boya badanaların döküldüğünü, kapı – pencerenin paslandığını görüyorsunuz. Yıllardır, ha bu yıl bitti, ha bu yıl bitecek diye beklenen ve o yörenin en büyük olan kanalizasyon sorunu da ayrı bir konu…
İnsan satmaya da kıyamıyor. Bizde uzun gidenler gibi emekli olunca, Nisan ayında gider Ekim veya Kasım ayında döneriz…
Evet! 30 yılı yaklaşan bir süredir, izinlerimizde gideriz, Mersin’e bağlı Silifke ilçesinin şirin Taşucu sahillerine!
Yeşil ile mavinin buluştuğu eşsiz, nadir yerlerden birisidir, burası.
Çok yer görmeme rağmen, bu güzel geniş ve kilometrelerce uzun bir sahili olan kıyı şeridi hiç görmedim. Olduğunu da sanmıyorum. Masmavi denizi, altın sarısı kumsalında fındık büyüklüğünde dahi bir taş bulmanız mümkün değil.
Genelde evler bahçeli olduğu için, esen hafif rüzgarla birlikte ekili Begonviller, Yaseminler, Zakkumlar, Japon güller ve adını bilmediğim diğer çiçeklerin etrafa yaydığı güzel kokular.
Akşam üzeri güneşin batışını seyrederek yürüyorum. Güneşe karşı yürüyorum. Batan güneşin kızıllığı Akdeniz’in mavi sularına altın sarısı gibi yansımakta, deniz dalgalarının kıyıya vurması ile çıkardığı ses, evet dalga sesleri, duygularınızdan düşüncelerinizden bir an koparmayı başarıyor.
Akşam saatlerinin son dakikalarını değerlendirmeye çalışan insanlar!
Denize nazır evlerin balkonlarında akşama hazırlıklarına başlamışlar bile, kimisi dumana boğulmuş mangalı yellendiriyor, kimisi akşam yemeğini, akşam çayı ile geçiştirmeye çalışıyor. Akşam yemeğinin sağlığa zararlı olduğunu savunanlar herhalde bunlar.
Her ne olursa olsun, sevdiğinizle olsun, kimi baş başa yudumladığı çayla keyif alır, kimi kadehlerdeki şarabını yudumlarken!
Tek başına yürüyüşlerde insan düşünceleriyle baş başa kalıyor, dalıyor gidiyor, üretkende oluyor.
Sevdiğini düşünüyor, eğer birde karşılığı varsa, sevmek ve sevilmek ne kadar güzel bir duygu. Düşünülmek, bu duyguyu tüm insanların tatması ve yaşaması gerekli olduğuna inanıyorum.
Temmuz ayının son günleri, birden aklıma geldi, kim söylüyordu birden hatırlayamadım.
Akdeniz akşamları bir başka oluyor
Hele birde aylardan temmuz ise bambaşka
Sahilde insanlar kol kola sımsıcak
Coşmamak elde mi böyle bir akşamda
İşte ben böyle bir akşamda aşık oldum
Aşık oldum!
Birazdan batacak güneşin yerini, yıldızlar alacak, ayın ışığı denizin üstünde yakamoz oluşturacak. Sahildeki cafede soluklanıyorum. Denizden gelen dalgaların sesiyle birlikte, gökyüzündeki tek parlayan yıldıza bakıyorum, en yüksek en yalnız, fakat en parlak. Umutla bekleyerek, düşünülmeyi…
Yaşlanıyor muyum ki; yıllar öncesi şeyler aklıma gelmeye başlıyor. 40 yıl öncesi yedek subay olarak askerlik yaptığım yerde, tam hatırlayamıyorum, demek ki o anda kağıt yokmuş ki yanımda traş kreminin kağıt kutusunun kapağını yırtmış ve yazmışım. Kimin mi, onu da bilmiyorum. Ne fark eder aynı duyguyu hissettikten sonra!
Seni düşünüyorum!
Güneşin ışıkları denize aksederken
Seni düşünüyorum.
Uzakta yol üstünde tozlar havalanırken
Seni düşünüyorum,
Uzakta olsan bile, ben senin yanındayım
sen yakınımdasın
Şimdi güneş batıyor, birazdan ışıtacak yıldızlar
Ne olurdu burada, yanımda olsaydın.
İşte böyle bir temmuz akşamı, sahilde kumlar üzerinde, sevdiğinizle elele, kol kola güneşin batışın seyrederek yürümek üzere Taşucu’na gidin.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.