Suriyeli mülteciler masum mu?

Suriyeli mülteciler masum mu?

Adı konmamış bir üçüncü Dünya Savaşı sürüyor. Bu savaş Irak’la başladı. Hâlâ devam ediyor. Yugoslavya’nın parçalanması, Kosova’da - Bosna’da,...

Adı konmamış bir üçüncü Dünya Savaşı sürüyor. Bu savaş Irak’la başladı. Hâlâ devam ediyor. Yugoslavya’nın parçalanması, Kosova’da - Bosna’da, kan gövdeyi götürmesi hiç kimseyi ilgilendirmedi. Ne Avrupa Birliği, ne Birleşmiş Milletler, ne NATO, ne Amerika, ne Rusya, ne Çin ve ötekileri. Önce Irak, sonra sırasıyla Tunus’a, Libya’ya, Mısır’a ve şimdi de Suriye’de oyun devam ediyor. Arkasından İran ve de Türkiye’de kan gövdeyi götürecek. Irak on yıl dayandı. Tunus hemen teslim oldu. Başkanı altınlarıyla ülkeyi terk etti. Libya altı ay kadar, Mısır bir yıl kadar dayandı. Ancak Suriye henüz pes etmedi. İki yıla yakın oldu. İç savaş devam ediyor. Bu gidişle daha çok devam eder. Suriye 16 milyon 500 yüz bin nüfuslu, 185 bin 180 kilometre kare topraklara sahip bir ülkedir. Nüfusunun % 88 i Arap, % 6 sı Kürt, % 2 si Ermeni, % 1 de Türk vardır.  40 yıldan beri Eset ailesi tarafından yönetilmektedir. Ülkede 40 yıldır sıkıyönetim uygulanmaktadır. Dünya’nın önde gelen devletleri kendileri kenarda, bir elleri de Suriye’nin içinde iç savaşı körüklüyorlar.  Suriye’de taş üstünde taş kalmayıncaya kadar seyretmeye devam edecekler. Savaşan tarafları beslemeye devam edecekler. Ondan sonra Suriye’yi yeniden ayağa kaldırmak için her biri bir köşeden kolları sıvayacaklar. Herkes buradan para kazanmanın yollarını bulmaya çalışacaklar. Suriyeli ahmaklarda iç savaş süresince ellerinde avuçlarında ne varsa harcamaktalar. Savaş ortamında borçlanmaya devam edecekler. Savaş sonrasında da yeniden var olmak için alacaklar. Aldıklarını ödemeye çalışacaklar. Bu aptallıklarının en az yüz yıl cezasını çekecekler. Bakın dünya devletlerinin hainliği olmasa savaşan taraflar bir ay beş ay bilemedin bir sene birbirlerini yiyecekler. Bu süre içinde aklıları başlarına gelecek. Savaşlarını bitirecek. Kim ayakta kalırsa yeniden kardeşçe yaşamanın yoluna bakacaklar. Fakat dışarıdakiler adamları kendi hallerine bırakmıyorlar. Onlarda bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Savaşa devam ediyorlar. Bu gidişle daha da devam edecekleri anlaşılıyor. Benim burada asıl söylemek istediğim şu mülteci olarak kendilerini savaşın dışına atan, atmaya çalışan Suriyeliler içindir. Bir kere şunu bilmek gerekir. İnsan önce vatanı için, sonra şerefi – onuru için sonra ailesinin sağlığı mutluluğu için yaşar. Vatan için, namus şeref için savaşmak Allah’ın emridir. Kesinlikle siz saldıran savaşı başlatan olmayınız. Ancak size yapılan her savaşa, her saldırıya karşı koymak da sizin görevinizdir diyor. Hatta emrediyor. Haberlerde dinliyoruz. Bu güne kadar ülkesini terk eden, komşu ülkelere sığınan sığınmacıların bir diğer adıyla mültecilerin sayısı üç yüz bin kadardır. Peki. Bu adamlar için ne demek gerekir? Ben demeyim. Siz deyin. Vatanını savunmayan, kendi canını düşünen kişilere ne demeli? Bir de bu utanmaz- arlanmaz adamları kapımız açık. Gelin biz sizi besleriz. Biz sizi barındırırız demek. Orada burada çadır kentler kurmak hangi akla hizmet etmektir. Tamam. Senin canın kıymetlidir. Senin gözün açıktır. Peki. Yarın iç savaş bitti. Eninde sonunda bu savaş bitecek. Sen geri Suriye’ye dönmeyecek misin?  Varınca orada savaşın bütün çilelerini yaşamış kardeşlerinin yüzüne nasıl bakacaksın? Ülkesini korumayan, Ülkesi için savaşmayan bu gibi insanlara kucak açmayı doğru bulmuyorum. Bu insanlara yapılan masrafları da yerinde bulmuyorum. Aklı yeten biri varsa bu adamlara ülkenize gidin. Siz de bir taraf olun. Savaşın. Sağ kalırsanız kalan ömrünüzü şerefle yaşarsınız desin. Hem bundan böyle geleceklere kapıları kapatın. Gelenleri de geri gönderin.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.