onlar önce vatan dediler!(1)

onlar önce vatan dediler!(1)

       Tüm dünyanın dikkatini çeken, düşmanlara korku salan ve 250 bin insanımızı şehit verdiğimiz Çanakkale!       Zaferin 100. Yılı! Çanakkale...

aaaa

       Tüm dünyanın dikkatini çeken, düşmanlara korku salan ve 250 bin insanımızı şehit verdiğimiz Çanakkale!

      Zaferin 100. Yılı! Çanakkale Savaşı yalnız bizim değil, dünya tarihinin en önemli savaşlarından birisidir. Çanakkale bir köşe yazısı ile anlatılmaz. Dünyada yaklaşık bir buçuk milyon ayrı insanın Çanakkale – Gelibolu savaşları ile ilgili kitap yazdığı, on milyonun üzerinde makale, panel ve sempozyum notunun olduğu belirtiliyor. Bu nedenledir ki; bilmenin ve anlatmanın mümkün olmadığı sadece hissetmenin ve yaşayabilmenin duygusallığı içinde Çanakkale şehitlerimizi anmak, özellikle beni etkileyen Seyit Onbaşı için yazıyorum. *      *      *     *     * 18 Mart sabahı genel saldırıya başlıyorlar ve bu genel saldırıda sabahın ışıklarıyla beraber  Mecidiye tabyası dediğimiz bölgede 42 askerimizin bir bölük komutanı ile birlikte bulunduğu   noktaları ve  bölgenin tamamının altını üstüne getiriyorlar. İngiltere’ye sabah saat 09.00-09.30 sularında mesaj çekiyorlar. Neden? Karşılık vermediğimiz için biz onlara! Neden karşılık vermiyoruz. Onların silahları uzun menzilli, bizimki ise kısa menzilli Üç’te bir kadar fark var. Yaklaşık 22 km. kadar menzilden onların beş gemiden ateş edebilme imkanları var. Bizim yaklaşık 6 ila 8 km. kadar bu da 4 veya 5 deniz miline yakın olur. Ama onların ki 15 deniz milinin üzerinde. Burada 42 kişiden 14 kişi ilk etapta kaybolur. Geriye kalan 28 kişinin tamamı göğüs hizalarına kadar toprağın altında kalırlar ve çıkamazlar. Bunlardan sadece, 1911-1912 yıllarında Balkan harplerinde de savaşıp kahramanlık gösteren, odunculuk yaptığı içinde güçlü kuvvetli olan, Balıkesir’in Havran ilçesinin ormanlık köyünden, Seyit Onbaşı, göğüs hizasına kadar olan yerden, silkinir ve önce kendisi, sonrada Kayserili Ali diye bir asker arkadaşını, sonrada bölük komutanlarını dışarıya çıkarır ama bu arada bombardıman devam etmekte diğer arkadaşlarını çıkartma fırsatları yoktur. Savunma toplarımızdan bir tanesi ayakta kalmıştır. Bunun da manivelası yani mermiyi yitecek sistem kırıldığı için toplarda ağırdır. Eski tabirle 215 okka. Şu andaki ağırlığı ile 275–276 kg. ağırlığındadır mermisi. 3 tane mermi kalmıştır. Birinci mermi için şöyle diyor Seyit onbaşı, yaratana sığındım, bildiğim bütün duaları okudum, anamı, karımı, bilmiyorum varsa çocuğumu gözümün önüne getirdim ve biz bu toprakları verirsek, onları da balkanlarda yaşadığımız rezalete tekrar o mağduriyete o şerefsizce davranışa esir edeceğiz. Bölük komutanım dedi ki; Seyit dur! “Ellerimi arkadan mermiye verdiğimde yüklendim Allah diye bağırdığımda kemiklerimin birbirine geçtiğini, çatır çatır öttüğünü duydum.” Ama ne hikmettir ki, inancın ortaya çıktığı bir andı. İlk mermiyi güçlükle namlunun ucuna verir ama atış karavana, ikincisi yine karavana, son bir gayretle, son bir mermiye, tekrar ellerini açar gökyüzüne ve yaratana sığınarak mermiyi koyar ve ardından mermi tam Ocean gemisinin dümenine veya bacasına isabet ettirir, her ikisi de doğru olabilir. Seyit onbaşının öğle saatlerinden sonra, ikindiye doğru buradan attığı son gülle, karşılarında koskocaman bir kolordunun varlığını hissettirmiştir. Halbuki burada toplam 42 tane insanımız vardır. 14 tanesi şehit olmuştur. 3 tanesi ayakta kalmıştır. Geriye kalan 25 tanesi de ağır yaralıdır. Neden? Toprağın içerisinden daha sonra çıkartılmıştır ve buradan sonra 18 Mart tarihinde sabahleyin bu bölgenin tamamını altını üstüne getirdikleri ve cevap alamadıkları için, İngiltere’ye mesaj çeken general Ovikton “Biz akşam beş çayını Gelibolu önlerinde içeceğiz” Ancak akşam üstü çektikleri mesajda;  “Bütün Amiral gemilerimizi kaybettik, geri çekiliyoruz.” Seyit onbaşı daha sonra burada Osmanlı Devletinin Gelibolu Orduları Komutanı Cevat Paşa tarafından ziyaret edilir. Ve bu noktada kendisine bir sürü şeyler teklif edilir, hediyeler, paralar… Hiçbirisini kabul etmez. 2 metreyi aşkın bir insan olduğu için, yapılı olduğundan, derki; “Komutanım, bir tayın yetmiyor, ikinci bir tayın bana çok görmezseniz.” Fakat tayınlar dağıtıldığında, arkadaşlarının kendisine doğru bakışları karşısında mahzunlaşır ve hemen tayınını götürür Bölük Komutanına geri iade eder. Bunu gören Cevat Paşa’da er olan Seyit'e itibar olarak Onbaşılığı vermiştir. Ve ondan sonra Seyit okuma bilmez, yazma bilmez. Hani şairin dediği gibi: Okuma yok Yazma yok Bilmeyiz eski yeni! Kuzular bize söyler yılların geçtiğini. Böyle bir insan, ama inanç dolu.  

devam edecek…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.