Ahmet Polat

Ahmet Polat

KURBAN

KURBAN

Ramazan ve Kurban olmak üzere biz Müslümanların iki dini bayramı vardır. Zilhicce ayının

Onu ile on üçüncü günlerinde Kurban Bayramı idrak edilir.

Kurban, aslen Arapça olup Türkçeleşmiş bir kelimedir. Lügatte “yakınlaşmak”, ıstılahta ise

“Allah’a (manen) yaklaşmak gayesiyle Kurban Bayramı günlerinde -belirli şartları taşıyan hayvanların kesilmesi” anlamındadır.

Kurban, insanlık tarihi kadar eskidir. Bu anlamda Hz. Âdem’in çocukları Hâbil ile Kâbil’in

Yüce Allah’a kurban sunmaları kurbanın tarihi seyri açısından önemlidir. Öte yandan

İbrahim’in (a.s.) duruşu da kayda değerdir. Hz. İbrahim, çocuğu olmaması nedeniyle “çocuğum

olursa onu Allah’a kurban edeceğim” şeklinde nezirde bulunur. İsmail (a.s.) dünyaya gelince

onu kurban etmeye niyetlenir. İbrahim (a.s.) nezrini yerine getirme noktasında irade gösterir.

Hz. Allah da bu teslimiyetin karşısında İsmail’e (a.s.) bedel olarak Cebrail (a.s.) vasıtasıyla koç

göndermesi de bizlere için bir başka mesajdır.

Kurban, diğer semavi dinlerde de mevcuttur. Ancak zamanla tahrif edilerek ilk vaz edildiği

şeklinden uzaklaşmıştır.

Kurban; Hanefîlere göre vacip, Şâfiîlere göre ise sünnet-i müekkededir. Burada dikkat

çekilmesi gereken bir husus vardır ki, Şâfiî kardeşlerimiz; kurban ibadetini sünnet görmeleri

hasebiyle “ömrümüzde bir defa kessek olur” fikrine kapılıyorlar. Oysa müekked sünnet,

“terkedilmemesi gereken sünnet” anlamındadır. Müftülüklerimiz bu algıyı bertaraf etme adına

olanca gücüyle çaba göstermektedir.

Kurban, bir ibadettir. Bu ibadeti de ruhuna uygun bir şekilde eda etmemiz gerekir. “Onların ne

etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır.” (Hac, 22/37)

ayetinde ifade edildiği üzere et yemek, fakire pay dağıtmak veya kan akıtmak değildir. Bilakis

teslimiyet, samimiyet ve kulluk göstergesidir. Buradan hareketle, kurbanlarımızı keserken et

hesabına girmek, mevzu bahis ibadetin özüne aykırı olabileceğinden bayram öncesi ve sonrası

kilo hesabına girilmemesi tavsiye edilir.

Kişiye kurbanın vacip olması için bir takım şartlar vardır: Müslüman, hür, mukim ve sadak-i

fıtır verebilecek kadar zengin olan kişinin kurban kesmesi gerekir. Ayrıca hane içerisinde kaç

kişi maaş alıyorsa o kadar kurbanın kesilmesi gerekir.

Genel itibariyle değerlendirecek olursak toplumumuzda kurban vecibesinin yerleştiğini

söyleyebiliriz. Ancak yeni nesillere bu kültürü aşılamamız elzemdir. Zira yeni jenerasyonda

“kesmesek de olur” algısının yerleşme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Şu halde kurban kesmenin

yollarını aramak, hatta zorlamak; kulluğumuzun Hz. Allah katında tescili açısından bir nişan

mesabesindir.

Kurbanın pek çok hikmeti vardır. Bunları maddeler halinde sıralamak mümkündür.

 Nimetlere Teşekkür Mahiyetindedir: Daha önceki yazılarımızda da değinildiği üzere,

dinen; her bir nimetin kendi cinsi üzerinden şükrünün ifa edilmesi gerekir. Bu yüzden

sağlık, sıhhat ve maddi durumun iyi olmasının karşılığında Yüce Allah adına kurban

keserek verilen nimetlere teşekkür ederiz.

 Allah’a Yakınlaştırır: Bayram günlerinde belirli, hayvanları boğazlayarak Allah’a

yaklaşırız. Hattı zatında kurban, “yaklaşmak” anlamındadır. (Hac, 22/37)

 Dinin Şiarlarındandır: Her bir inancın kendine has sembolleri ve şiarları olduğu gibi,

dinimizin de bazı şiarları vardır. Bunlardan biri de kurban ibadetidir. Bu ibadetin şiar

olmasının arka planında teslimiyet, takva ve fedakârlık vardır.

 Piyasada canlılık olur: Hayvancılıkla iştigal eden kimseler, hayvanlarını pazarlayarak

senelik ihtiyaçlarını karşılarlar. Böylece paranın piyasada dolaşmasıyla toplumun farklı

katmanlarında (maddi anlamda) rahatlık oluşur.

 Zengin İle Fakir Arasında Kaynaşmaya Vesile Olur: İnsanların ihtiyaçlarını

karşılama adına her gün binlerce hayvan kesiliyor. Haliyle bu hayvanlardan madden

müreffeh kimseler istifade ediyor. Oysa hali vakti yerinde olan müminler, Allah rızası

için kurban kesip etlerinin 1/3’ünü fakirlere dağıtmak suretiyle zenginle fakir arasında

bağların kuvvetlenmesine vesile olur.

 Ümmetin Kaynaşmasına Katkı Sağlar: Kurban vesilesiyle, Türkiye Diyanet Vakfı

gibi büyük iyilik hareketleri, ümmet coğrafyasında ve İslâm’la müşerref olmaya namzet

milletlere kurban eti götürmek suretiyle, hem İslâm’ın iyiliği yeryüzünde egemen kılma

gayesine, hem de menfaatsiz bir şeyleri paylaşma adına çok olumlu katkılarının tecrübe

edildiğine şahit olmaktayız.

Hemen yeri gelmişken burada zikretmemiz gereken bir husus var ki, TDV; 2021 yılında

vekâletle 589.136 hisse alarak 4.889.828 aileye ve de 24.449.144 kişiye kurban ati

dağıtmıştır. 77 Ülke ve 339 bölgede kurban vesilesiyle farklı coğrafyalarda İslâm’ı ve

kardeşliği anlatmaktadır. TDV; kurban vesilesiyle girdiği coğrafyalara daha sonra

yetimhane, aşevleri, cami, su kuyusu vd. inşa ederek gönül köprüleri kuruyor. Bu da

kurbanla gerçekleşmektedir.

 Kaza, Bela ve Musibetleri Önler: Kurban vecibesi, bir sene içerisinde başımıza

gelebilecek kaza ve belalara karşı paratoner vazifesi görür, gazab-i ilâhîyi söndürür. Bu

nedenle, “Ya rabbi! Boğazlayacağım kurbanın kanını, benim ve aile efradımdan bir sene

içinde akacak kana bedel eyle, kurbanımızı ve teslimiyetimizi kabul et.” Dua ve

niyetiyle kesmeliyiz.

Konu hakkında devam edeceğiz inşallah

Bu yazı toplam 3314 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi