KISA KISA…

KISA KISA…

“YİTİK GÜMANDAN HALİ DEĞİL” Bir köyde, mahallede, ilçede, ilde, memlekette, velhasıl bir yerde herhangi bir olay olduğunda, faili, kimin yaptığı,...

“YİTİK GÜMANDAN HALİ DEĞİL” Bir köyde, mahallede, ilçede, ilde, memlekette, velhasıl bir yerde herhangi bir olay olduğunda, faili, kimin yaptığı, kimlerin yaptırdığı, kimden neden niçin şüpheleniliyorsa, nasıl olduğu, neden olduğu zannediliyorsa, sanılıyorsa, muhakkak öyledir öyle sonuçlanır manasına gelmektedir bu cümle. Bir muhitte bir hırsızlık olayı vuku bulduğunda, Kimin yaptığı sanılıyor ise, netice öyle çıkar manasına, “Yitik gümandan hali değil” denilmektedir. Bir başka deyiş ise; “Zannı galip” Bir olayı kimin yaptığını görmeden, Başkasından da işitmeden, Ama öyle olduğunu sanmak, düşünmek şekline, “Zannı galip” denilmektedir. Bu bir engin tecrübe, deneyim, benzerleriyle çokça muhatap olma, kıyas yapma, bilge açıdan bakmak suretiyle elde edilmiş kazanımdır. Eskiler “feraset te” derler. “halkın feraseti” Halk muhakkak dikkate alınmalıdır, Halk bir şey konuşuyorsa, büyük ölçüde netice öyle sonuçlanır. Zira “Barika yı hakikat müsademeyi efkardan doğar” Sözünün benim lügatimdeki çevirisi, “Halk kendi arasında, işyerinde kahvede, minibüste, v.s konuşur tartışır ve neticesinde doğru karar verir” Şimdi kamuoyu denilen, eskilerin tabiriyle, “Efkârı umumiye” ye itibar edilmelidir. “MİKTAT IN ATI” Mıktat (Mithat) at arabasıyla, Ortahacıahmetli den Yerköy’e pazara giderken, Hacıhasanlı, İbikli, Beşikli köylerine uğrar, köylülerden, her gördüğüne selam verir, durur, hal hatır sorar, varsa ısmarıçlarını (sipariş) alır, geri dönüşte siparişleri sahiplerine teslim eden biridir. Bu işin erbabı uzmanı olmuştur kendisi, Biraz da gönüllülük esasına dayalı olarak. Evde bir şey kalmayınca evin hanımı “Bey, pazara ihtiyaçlarımızı ısmarladın mı?” Komşusu ödünç bir şey veya ödüncünü isteyince, “Mıktat gelince ısmarlayacağım veya Mıktat’a ısmarladım o zaman veririm” der. Çiçekdağı nın Yarım kale köyünde bir kadın komşusundan ödünç bulgur alır. Bir türlü bulguru olmaz, komşusuna utana sıkıla bulgur yerine, “düğür (bulgurun incesi, çiğ köftelik) götürür. Kadıncağız düğürü kabul etmek istemeyince, “Alacaksan al, Bunu da komşudan aldım, Yoksa cobbar inkâr ederim.” Diye söylenir. Bu iş sürekli yapıldığı için, At da, Mık tat da alışmış işin sürecine, Arabayla pazara gitmek için yola çıkıldığında,  köylerden geçerken,  yolda bir adam görse sahibinin işaretini beklemeden hemen durur. Şartlanmış lık bu ya, Atın bu hareketi o kadar benimsenir ki, bir kişi, birini görür ve durur da, uzun uzun konuşursa, Duran adama, “Ne Mık tat ın Atı gibi her gördüğüne duruyor sun be adam” demek, Köylerde güzel bir espri olarak yer eder. “DELİ… DAYRENE GEL” Aslen Yozgatlı, Kırıkkale de uzun süre terzilik yapan ve halen bir kamu kuruluşunda çalışan Üzeyir Eker anlatmıştı. Kendi köyleri olabilir veya komşu bir köy, her neyse… Bilirsiniz köylerde en büyük rekabet, eski tabirle “ihtiyar heyeti” yani muhtar ve aza seçimlerinde yaşanır. Yine büyük bir rekabet sonucu köylerinde muhtar ve aza seçimi yapılır, azalardan bir tanesi daha seçimin ertesi günü sabahı erkenden, sabahın ayazına aldırmadan kısa kollu çok renkli bir gömleğin üzerine uyduruk bir kravat takarak köyün orta meydanında durur. Bir trafik polisi edasıyla etrafa talimatlar yağdırır. “Bundan böyle; Sığır sürüsü şu taraftan, Dana sürüsü bu taraftan, Koyun sürüleri şu yoldan, Kuzular şöyle, Atlar, eşekler, buzağılar böyle, Bakmış ki hanımı, beyi arkayı cımsıtacak, Yüksek sesle ünlemiş (bağırmış) kocasına; “Deli dayrene (dairene, makamına) gel, Sabahın ayazında üşütürsün, Devlet adamı olmak kolay mı? Daha çok lazımsın” Yoldan geçen yaşlı bir köylü de; “Dördüncü aza seçilince tozuttu, Birde muhtar olsaydı, Hepten Mazhar Osmanlık olurdu galiba” Der.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.