BEKİR AKDENİZ

BEKİR AKDENİZ

Görmem İçin Sen Varsın

Görmem İçin Sen Varsın

 

İnsanlık âilesi olarak içine düştüğümüz durumumuz, can kayıplarımız, artan hasta sayıları, ümmet olarak câmiye ve Cuma namazına hasret durumumuz, Kâbe'nin mahzun hali üzerine düşünürken Kur'an eczanesinde hüznüme çare üç ilaç buldum.  Kendi nefsime şöyle bir yazı yazdım: Ümitsizliğe düşme, iman sahibi isen en büyük nimete sahipsin! Aslında tüm insanlığın elinde “manevî” tüm dertlere şifa sunan bir reçete var ama insanların çoğu bu reçeteden ya gafil ya da yüz çevirmiş durumda.

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 57) Âlemlerin Rabbi “ey insanlar” diyerek mümin-kâfir ayırt etmeksizin tüm insanlığa sesleniyor. Gönderdiği kitabın onlar için “öğüt” ve “şifa” olduğunu söylüyor. Gelgelelim bu şifadan yalnızca “müminler” yararlanabiliyor. Çünkü eğer bir hasta, doktoru ve onun yazdığı reçeteyi kabul etmezse o reçetedeki ilaçtan da yararlanamaz. İlaçtan ve reçeteden ancak doktoru kabul eden, onun yazdığı reçeteye değer veren fayda sağlar.  Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” (İsra, 82) İnsanların hastalıklarını ikiye ayırabiliriz. İlkini bedene yönelik maddî hastalıklar, ikincisini ise ruha yönelik ruhanî hastalıklar oluşturur. Bedenî hastalıkların şifasını doktorlar araştırır. Kur’an ise ruhanî hastalıkların şifasıdır ama sadece bu kadar değil! Bedene yönelik hastalıkların şifasında da hastanın moralinin yüksek olması, psikolojisinin düzgün olmasının çok büyük önemi vardır. Allah’a hakkıyla iman eden, tedbirini aldıktan sonra tevekkül eden, Allah’a dua ve niyazda bulunan kimselerin moral ve motivasyonları yüksek olur.  İşte Kur’an’dan dertlerin devası, ruhların gıdası, kalplerin şifası üç ilaç: 1. “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” (Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl) (Âl-i İmran, 173)

Korkacaksan Allah sana yeter. Allah’tan başka korktuğun hiçbir varlık -Allah’ın bilgisi, iradesi ve kudreti olmadıkça- sana zarar verme yetkisine de yarar sağlama gücüne de sahip değildir. Tüm korkularını tek bir korkuya indirdiğinde diğer tüm korkulardan güvenliğe kavuşacaksın.

Ümit edeceksen Allah sana yeter. Allah dışında ümit bağladığın hiçbir varlık –Allah’ın bilgisi, iradesi ve kudreti olmadıkça- sana bir yarar sağlama gücüne sahip değildir. Tüm ümitlerini tek bir ümide bağladığında bitmez, tükenmez bir ümide sahip olacaksın.

Rabbine kulak ver: "Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O her şeye kadirdir." (En'am, 17) 2. “Üzülme, Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe, 40) Allah Resûlü (s.a.v.) Hz. Ebubekir ile Sevr mağarasında iken müşrikler mağaranın ağzına kadar geldiklerinde Hz. Ebubekir, yakalanacaklarından ve Allah Resûlü’nün başına bir şey gelmesinden endişe ediyordu. Allah Resûlü ise Rabbi ile birlikte olduğunun şuuru ile en ufak bir korku emaresi taşımaksızın güven telkin ediyordu.  Allah aslında her an herkesle birlikte ama her an herkes bu bilginin şuurunda değil! Kim bunun şuurunda olursa, kim bunu ruhuyla hissederse onun hakkında şu ilahî hüküm söz konusu olur:  “Dikkat edin velisi Allah olan (velayetini Allah’ın üstlendiği) kimseler için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Yunus, 62) 3. “Muhakkak ki zorlukla birlikte bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 5-6) Hiçbir zorluk kalıcı değildir. Her zorluğun mutlaka bir kolaylığı vardır. Bir gün tüm sıkıntılar sona erecek, tüm yokuşlar düzlüğe ulaşacak, gecenin sonunda sabah olacaktır. Zorluk ve sıkıntı içinde olan peygamber ve ashabı “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye bekledikleri anda Rabbimiz şöyle buyurmuştu: “Dikkat edin! Allah’ın yardımı yakındır” (Bakara, 214) Değil mi ki "her gelecek olan yakındır". Öyleyse Allah'ın yardımı da yakındır. Şimdi en önemli noktaya geldik! Sakın ha bu ilaçları yanlış kullanma!  Çünkü yanlış kullanılan ilaç yarar sağlamaz, zarar verir. Eğer sen, kul olarak tedbirini almaz, uzmanların söylediklerine kulak asmaz, üzerine düşeni yapmaz da "başıma ne gelecekse gelir, ben kadere teslim oldum" dersen ilaçları yanlış kullanmış olursun. Sanma ki böyle yaparak kadere hakkıyla iman etmiş olursun. Böyle yaparak "kadercilik" batağına düşmüş olursun. Hem kendi canına yazık eder, hem başkasının hakkına girersin.  Kadere iman etmek tedbirini aldıktan sonra takdire teslim olmaktır. Kadercilik etmek ise tedbirini terk etmektir. Kadere imanın sonu kederden emin olmak, kadercilik etmenin sonu ise hüsran olmaktır. İşte ilaçları gördün. Kur’an eczanesinde daha bunun gibi yüzlerce, binlerce ruhanî-manevî ilaç var.  Ne güzel şey mümin olmak! Ne güzel şey ölmeyen, zillete düşmeyen, şaşırmayan, yanılmayan, sonsuz güç ve kudret sahibi, izzet ve hikmet sahibi, rahmet ve adalet sahibi olan Allah’a dayanmak, sığınmak, tevekkül etmek. Bizleri müminlerden kılan Allah’a hamdolsun.Rabbimiz bizleri maddî ve manevî bütün hastalıklardan muhafaza buyursun. Selâm ve duâ ile...

Bu yazı toplam 8458 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
BEKİR AKDENİZ Arşivi