Geçmişten günümüze Türk kadını (1)

Geçmişten günümüze Türk kadını (1)

“Her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır”.  (Lady Mary Wortley Montagu)     Kadının kıymeti günümüzde dahi gerektiği...

Her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır”. 

(Lady Mary Wortley Montagu)    

Kadının kıymeti günümüzde dahi gerektiği kadar bilinmez iken atalarımız: “HATUN’SUZ BUĞ (Bey) Han olamaz ” diyerek kadına ne denli yüksek değer verdiğini binlerce yıl önce göstermiştir.

Eski Türk toplumunda da kadının toplumda yüksek bir mevkii vardı. Bazı yaradılış destanlarında kadın, kâinatın yaratılmasına sebep olan bir ilham kaynağı olarak görülmüştür.

Türk toplumunda her evlilikten bir aile doğardı. Her yeni aile, ayrı bir eve çıkar, yeni bir “ev-bark” kurardı. Evlenen erkek, ebeveyninin sağlığında baba malından hissesini alır, kız da “yumuş” denilen bir çeyiz getirirdi. Gelin ve güveyi mallarını birleştirerek bir ev sahibi olurlardı.

Genellikle dıştan evlilik (exogomi) geçerli olduğu Türk ailesinde evliliğe kutsal bir birlik gözüyle bakılırdı. Türkçede evlilik anlamında “ev-bark” sahibi olmak anlamında kullanılırdı. Eski Türk dilinde “mabet”in karşılığı “bark” idi. “ev” de mukaddes bir mabet kabul edildiğinden “bark” adını alırdı. Bu da atalarımızın evliliği verdiği değeri göstermesi açısından önemlidir. . Boşanmak eski Türklerde pek görülmeyen, istenmeyen bir durumdu.

Güveyi tarafı kızın babasına “kalın” denilen bir nevi başlık parası veriyordu. Evlenmelerde en çok göze çarpan, ölen erkeğin dul kalan eşiyle evlilik (leviratus) veya çocuksuz olan genç üvey anne ile evlenme adedinin varlığıdır. Bu evliliklerde kadınların sahipsiz kalması engelleniyordu.

Türk erkeği kadınına yaşadığı her devirde fevkalade saygılı davranıyor ve adeta kadınını baş tacı yapıyordu. Türk toplumunda tek eşlilik yaygın idi. Özellikle savaşlarda ganimet olarak elde edilen kadınlarla da evlilikler yapılabiliyordu. Türk ailesi, sevgi saygı ve hoşgörüye dayandığından çok güçlü dinamik bir toplum meydana geliyordu.

Dünya milletlerine "Türk gibi güçlü" dedirten sözün temelinde Türk aile yapısının sağlamlığı yatıyordu.

Törelerine sımsıkı bağlı olan Türkler her dönemde aile hayatlarını çok kutsal gördüler.   Eski zamanlarda da eşler arasındaki ilişki eşitlik temeline dayalı idi. Türk töresinde kadının bütün hakları erkekle eşit olarak tanzim edilmişti. Miras erkek ve kız çocukları arasında eşit pay edilir, kız çocuk ta erkek çocuk gibi yetiştirilir, bir eşitsizlik görmezdi.

Türk kadınlarının mülk edinme ve boşanma hakları vardı. Sosyal hayatta da erkeklerle eşitti ve yüzlerini örtmezlerdi.

İslamiyet’ten önce Araplarda kadın utanılacak bir mahlûk, Avrupalı toplumlarda ise bir şeytan, alınıp satılan bir köle olarak Türk toplumunda çok saygın bir yeri vardı.

Saka kadınları evlenene kadar ata biner, ok atar, gerekirse savaşlara bile katılırdı. Herodot, Herodot tarihi adlı eserinde İskit(Saka) genç kızlarının 3 düşman öldürmeden evlenmediğinden bahseder. Asya Hunlarından itibaren kadınların at binip ok attıkları hatta güreş yaptıkları savaşlara bile katıldıklarını çeşitli kaynaklarda rastlıyoruz.

(Devam Edecek…)

Kaynakça: Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Kurt, Tarihi Süreçte Türk Kadınları, Selçuk Silsüpür, Oğuzlar,

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.