Mehmet Bayrak

Mehmet Bayrak

Fetvayı kalbinden al

Fetvayı kalbinden al

Vâbisa İbni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna varmıştım. İyilik ve kötülük adına ne varsa ona sormak istiyordum. Yanında bir çok cemaat vardı. Ben insanların aralarından geçerek ilerlemek istedim. Bana: Ya Vâbisa, Resûlullah’tan uzak dur, (bulunduğun yere otur) dediler. Ben: Ben Vâbisa’yım. Beni bırakın; ona yaklaşayım. O bana insanların en sevgilisidir, dedim. (Hazreti Peygamber (s.)): “Yaklaş ya Vâbisa yaklaş” buyurdu. Yanına vardım; dizlerimi dizlerine değdirdim. Bana: “Ya Vâbisa, soracağın şeyleri sana ben mi söyleyeyim, yoksa sen mi sormak istersin?” buyurdu. Yâ Rasûlallah, siz buyurunuz, dedim. “İyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu. Evet, dedim. : Üç parmağını birleştirerek benim göğsüme dokundu ve: şunları söyledi: “Kalbine danış. İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228) Vâbisa İbni Ma’bed kimdir? Benî Esed kabilesindendir. Hicretin dokuzuncu yılında on kişilik bir heyetle kabilesini temsilen Resûl-i Ekrem Efendimiz’in yanına geldiler ve Müslüman olduktan sonra geri döndüler. Daha sonraları Kûfe ve Rakka’da yaşayan Vâbisa Hz. Peygamber’den on bir hadis rivayet etti. Çok duygulu ve gözü yaşlı bir insandı. Rakka’da vefat ettiği bilinmektedir. Allah ondan razı olsun. Açıklamalar Resûl-i Ekrem Efendimiz hassâs bir kalbe sahip olduğunu bildiği Vâbisa’yı daha fazla duygulandırmak için olmalı ki, ona yanına niçin geldiğini söyleyiverdi. Zira ilâhî vahyin aynası olan kalbine onun niçin geldiği yansımıştı.

Peygamber Efendimiz bu değerli sahâbîsine iyiliğin ne olduğunu kalbine danışarak öğrenmesini tavsiye ediyor. Günah ve ihtiraslarla zedelenmemiş bir kalbin iyiyi kötüden ayırt edebileceğini söylüyor. “Göğsünde İslâm sevgisi bulunan kimsenin, Allah’ın lûtfettiği ilâhî bir nûra sahip olduğunu” ifade eden âyet-i kerîme de “Allah'ın, göğsünü İslâm'a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana kapalı kimse gibi midir? Allah'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler.” [Zümer sûresi (39), 22] bu gerçeği tasdik etmektedir. Günah ile lekelenmemiş kalbin iyiyi kötüden ayırma özelliğini Peygamber aleyhisselâm şöyle açıklıyor: “Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günahı hemen bırakıp tövbe ve istiğfâr ederse, kalbi eski parlaklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve kalbini büsbütün kaplar. Bu siyah noktalar, Allah Teâlâ’nın: ‘hayır hayır, onların işlediği günahlar kalblerini paslandırıp körletmiştir’ (Mutaffifîn/14) diye belirttiği pastır” (İbni Mâce, Zühd 29 Demekki günahlar aynanın üzerinde oluşan kirler gibi, zamanla görüntüyü bozar. Kalbi mânevî kirlerle körelmeyen kimseler iyi, doğru ve güzeli kolayca tanıyıp fark ederler. İşte bu sebeple Efendimiz kalbi temiz, vicdanı saf olan sahâbîsine, bir işi yapman için başkaları sana binlerce fetvâ verse bile, onlara aldırma! Sen fetvâyı kalbinden al! Kalbinin vereceği fetvâya uy! buyurmaktadır. Zira bir şahsı yakından ilgilendiren bir meseleyi, başkaları bütün yönleriyle bilemez. Bu sebeple de verecekleri fetvâda hata edebilirler. Fakat kalbin sesi daima doğruyu ilhâm edeceği için yanılma ihtimali iyice azalır.  Gerçek ilim adamlarına bilinmeyen konularda elbette başvurulur ve verecekleri fetvâlar aynen uygulanır. Fakat onlardan fetvâ koparmak için, meseleyi olduğundan farklı şekilde anlatmak son derece hatalı olduğu gibi böyle bir fetvânın değeri de yoktur. Hele ilim adamı olmayan câhillerin “Yap canım, bu senin hakkındır; hiçbir günahı yoktur” şeklindeki günaha yönlendirici teşviklerine uymamak gerekir. Dârimî’nin rivayetinden öğrendiğimize göre, Peygamber Efendimiz’in mübarek parmaklarıyla Vâbisa’nın göğsüne vurarak ısrarla: “Gönlüne sor, kalbine danış!” buyurması, herkesin kendi problemini daha iyi bileceğini göstermekte, içinde bir şüphe ve tereddüt uyanınca da, o işten süratle uzaklaşması gerektiğini belirtmektedir.

Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Meydana gelecek olayları sadece Allah Teâlâ bilir. Bazan bu olayları, daha meydana gelmeden önce Peygamber’ine de bildirir. 2. İnsan, doğru bulmadığı bir konuda müsaade koparmak için başkalarına değil, kalbine danışmalıdır. Zira fetvâ, soruş tarzına göre verilir. 3. Yapılması şüpheli olan bazı şeyleri, haram olabileceğini düşünerek yapmaktan vazgeçmelidir.

Bu yazı toplam 1147 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Bayrak Arşivi