“Dilaver Amca”  (1)- Burcu Muynak

“Dilaver Amca” (1)- Burcu Muynak

(Bir Öykü)      Yatılı okuldaydım. Annem emekli olmuştu. Emekli ikramiyesi ile Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Akçay beldesinden bir yazlık...

(Bir Öykü)

1

     Yatılı okuldaydım. Annem emekli olmuştu. Emekli ikramiyesi ile Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Akçay beldesinden bir yazlık alındı. 15 yaşındaydım. O yıllarda Akçay’ı bizim memlekette bilen yoktu. Babam ve annemin öğretmen arkadaşları Dilaver amca Akçay’daydı. Onun isteği üzerine Akçay‘a gelmiştik. Yazlık evimize giden uzunca bir yol vardı. Yolun sonundaki en son binadaydı evimiz. Dilaver amcaların evi ise yolun başında 4 katlı bir apartmandaydı. Evlerinin balkonu yola bakıyordu. Biz taşınınca ilk gün ziyarete geldiler. O gün ilk kez görmüştüm Dilaver amcayı. Merdivenlerden yukarı çıkması neredeyse 20 dakikayı bulmuştu. Eşi onu beklemeden çıkınca önce çok şaşırmıştım. Ama az sonra gerçeği öğrenecektim. Kapı açıktı ve ben kapının önünde Dilaver amcayı bekliyordum. Anneme ve babama hiç bir şey soramıyordum. Merdivenlerin köşesinden beyaz saçlı gözlüklü bir adam belirdi. Hafifçe başını yukarı kaldırdı. Merdivenlerin trabzanından tuttu gülümsedi. Alnından terler akıyordu. O an anladım ki Dilaver amcanın bacakları sakattı ama hiç yardım istemeden kendisi merdivenlerden çıkıyordu. Kapının önüne gelince ayaklarının önüne terliği uzattım. Elini omzuma koydu. “Güzel kızım terliği ayağı terleyenlere ver. Ben terlik kullanmam “ dedi ve salona geçti.  Meğerse ayakları sakat olduğundan terlik giyemiyormuş. Yine binbir güçlükle salonda ilerledi ve sonunda bir koltuğa kendini bıraktı… Babama dönerek: “Ahmet hoca, demek Burcu bu ha?” “Evet ağabey, Burcu bizim son beşik. Fen Lisesinde okuyor. Okul tatile girince o da geldi yanımıza.” Dilaver amca bana baktı: “Burcu ne demek biliyor musun?” “Biliyorum efendim. Güzel koku demek” “Ya öyle demek.“ Babam araya girdi. “Kızım, Dilaver amcan edebiyat öğretmeniydi. Ondan çok şey öğrenebilirsin. O tam bir cumhuriyet öğretmenidir.” Babam herkesi severdi ama ona ayrı bir kıymet verdiği belliydi. Bu adamı merak etmeye başlamıştım. Acaba ayaklarına ne olmuştu? Dilaver amca o sakat haliyle evimizin tüm elektrik işlerini yaptı. Çok becerikliydi. Ben şaşkınlıkla onu izliyordum. Gözlüklerinin altından ince bir gülüşü vardı. Eşi vakur duruşunu hiç bozmuyordu. O gece yatağa yattığımda Dilaver amcanın mutlaka hikayesini kendisinden öğrenmem gerektiğine karar verdim. Ama nasıl? İlerleyen günlerde kordona inerken evlerinin önünden geçtiğimizde beni görür görmez gülümserdi. Balkonun demirlerine yanaşıp: “Yahu hanım bu sokak bir güzel kokmaya başladı yine. Niye acaba? Aaaa şimdi anladım. Burcu geliyormuş da ondan!” Bense yanaklarıma yerleşip gelen kırmızılıkla yürümeye devam ediyordum. O balkonda ne zaman oturacaktık acaba? Birkaç kez çağırmışlardı bizi ama annem rahatsız etmeyelim diye gitmemiştik. Sonunda Dilaver amcanın eşi annemin inadını kırdı. Evin orta büyüklükte bir salonu vardı. Salondan ve mutfaktan balkona geçiliyordu. Balkona geldiğimde Dilaver amca sandalyesinde oturuyordu. Masada bir çay bardağı içinde rakı vardı. Karşısına oturdum. Merak içindeki halimi anlaşmışçasına anlatmaya başladı: “Burcu kızım bu meret olmasa ben ne yapardım bilmiyorum. Bir eşim bir de yıllardır her akşam içtiğim bir çay bardağı rakı bana yoldaş oldu. 36 yaşındaydım. Bir trafik kazası geçirdim. Benden umudu kesmişler. O kadar ki vücudumdaki kırıklara dokunmamışlar bile. Aylarca yoğun bakımda kalmışım. Sonra canı veren Allah uyandırdı beni. Ama uyandığıma sevinememiş kimse. Çünkü belimden aşağı tutmuyormuş. Burcu, uyandığımda öyle çok ağrım vardı ki! Doktorlar önceleri uyanmama bile anlam veremedi. Bilincim yerindeydi. Kolumda kırıklar vardı. Birini tedavi ettiler.     Diğerine dokunmadılar. Biliyor musun o kol kendi kendine kaynadı! Bir çok kez ameliyat oldum. Ama hiç pes etmedim. Çocuklarım vardı ve de eşim… Neyse uzatmayayım doktorlar bana ayağa kalkamazsın dedi. Ben aylarca evde egzersiz yaptım. Tabi korkunç ağrılar eşliğinde. Eşim yanımdaydı bir de ağrıları kesmek için şu rakı! Koltuk değnekleriyle de olsa ayağa kalkmayı başardım!   Bacaklarımın filmini gören doktorlar yürümemin imkansız olduğunu söylüyorlardı. Ama ben imkansızı başardım. İmkansız diye bir şey yoktur Burcu! Unutma bu sözümü. Tabi hiçbir zaman bedenim eskisi gibi olmadı. Eşim genç yaşta bir nevi dul kaldı…  Ama hiç bırakmadı beni. Bir gün isyan etmedi. Hep tuttu ellerimden. “ O sırada Dilaver amcanın eşi balkona elinde bir tepsi ile geldi. Dilaver amca eşinin elini tuttu. “Ah be karıcığım  o kadar güzelsin ki hala aşığım sana!” “Aman Dilaver yapma çocuğun yanında “ Dilaver amcanın eşine o bakışını hiç unutmadım. Gerçek sevgiyi sadece onun gözlerinde görmüştüm… Dilaver amca rakıdan bir yudum daha aldı ve devam etti: “Ben ayağa kalktım ama devlet beni malulen emekli etti. Ben de gittim dava açtım. Öğretmenliği seviyordum. Sadece bacaklarım sakattı. Kafam sakat değildi ki! Niye öğretmenlik yapmayayım ki dedim. Hakimin karşısına çıktım. Kardeşim de hakimdi ondan bile yardım almadım ve davayı kazandım! Emekli olana kadar da mesleğime devam ettim. Sonra da Akçay’a geldik kızım. İşte böyle.”

devam edecek…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.