Aklımızı kullanmak (Selam - Şevket Tandoğan)

Aklımızı kullanmak (Selam - Şevket Tandoğan)

Sahip olduğumuz akıl nimetini ilim ve irfanla geliştirip olgunlaştırarak gerçeği aramak ve bulmak zorundayız. İnsan aklıyla bilgi sahibi olur, iyi ile...

Sahip olduğumuz akıl nimetini ilim ve irfanla geliştirip olgunlaştırarak gerçeği aramak ve bulmak zorundayız. İnsan aklıyla bilgi sahibi olur, iyi ile kötüyü ayırır ve eşyanın hakikatlerini sezebilir. Onunla önünü aydınlatır, yüce Rabbini bulur ve neticede dünyevî ve uhrevî saadete erişir. Peygamber ve kitap ulaşmayan ıssız bir adada yaşayan yalnız bir insan, aklıyla eserlerine bakarak Allah’ı bulabilir. Akıl cevherinden mahrum kişiye “Mecnun” aklını kullanmayan kişiye de “meczup” bunaklara da “ma’tuh” denir. Mecnun ve ma’tuhlar sorumlu değildir ama, meczuplarla aklını rehin edenler sorumludur. Günümüzde maalesef İslâmî şuur, idrak ve ruhtan uzaklaşan kitleler, kâinatın merkezi sandıkları kişilerin güdümüne girmiş, onun ekolünü din haline getirerek tefekkür kabiliyetini yitirmiştir. Günümüz sığ fikir dünyasında az sayıda mütefekkir, bilim adamı ve fikir adamı var. İslâmın akla, fikre, ilme ve tefekküre verdiği değeri anlamayanlar yüzünden, ne yazık ki, fersah fersah ileride olduğumuz milletlerin bugün gerisinde kalmış bulunuyoruz. Dünyayı aydınlatan İslam mütefekkirlerinden, ilim adamlarından bugün kaç tane yetiştirebildik? Her konuda bilenlere ve emir makamında bulunanlara kulak vereceğiz, doğru olan maruf işlerde elbette itaat edeceğiz. Ancak aklımıza danışarak örfe ve dine uygun olmadığını anladığımızda, kula itaat zorunda değiliz. "Ben bilmem büyükler bilir" diyemeyiz. İslâm büyükleri: "Müftüler fetva verse de sen aklına danış" buyurmuşlardır. Bu konuda mezhep önderimiz İmam-ı Âzam'dan bir örnek anekdot arzedelim: İmam-ı Âzamın genç bir komşusu vardı. Bir gün gelip, zengin bir ailenin kızını sevdiğini, evlenmek istediğini, ancak ailenin çok yüksek mehir parası talep ettiğini belirterek, imamdan bir akıl vermesini istedi. İmam-ı Âzam hazretleri önce istihareye yattı. Sonuç müspet çıkınca gence, talip olduğu kızla evlenmesini söyledi. Genç buna çoktan razıydı ama aile yüksek mehirden bir türlü vazgeçmiyordu ve bu meblağ yoktu. İmam-ı Âzam damat adayına; -Bir çaresine bak,borç bulup parayı ver ve evlen. Ondan sonrası Allah kerim. dedi. Genç de aldığı borçlarla kısa zamanda mehir parasını tedarik etti ve sevdiği kızla evlenerek muradına erdi. İmam-ı Âzam bir süre sonra bu borçlu gence; -Hanımını uzak bir yere götürmek istiyormuşsun gibi hareket et. dedi. Genç de biçilen rolü aynen uyguladı. Bu durum kızın ailesine zor geldi. Kızlarının özlemine dayanamAyacaklarını düşünerek, damatlarını imama şikayet ettiler, ondan yardım istediler. Hazret-i imam onlara şöyle dedi: -Gencin hanımını istediği yere götürme hakkı vardır. Kızınızın ayrılığına dayanamazsanız bir fikir aklıma geliyor, nikahta aldığınız mehiri geri vererek damadınızı memnun edin. Belki böylece onu burada kalmaya ikna edebiliriz. Kız tarafı bu fikre tereddütsüz razı oldular, mehiri geri verdiler. İmam-ı Âzamın bu aklı ve fikri sayesinde yeni evli gençler borçlarını ödeyerek, yuvasında mutlu ve mes'ut hayat sürmeye başladılar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.